'Sazan Gibi Atlama' Denilmesinin Nedeni, Yoksa Buradan mı Gelmekte..
Bilim bazende abartıyor olabilir. Öyle ya; kim nereden bilecek ki bilmem kaç bin yıl öncesinde olduğunu bazı şeylerin.Edindiğim anda bu bilgiyi, Sazan gibi atladım hemen üzerine. Konu biraz karışık gibi mevzu gibi görülsede, pişirilen ve sonra tüketilen ilk yemekten söz ediliyordu.
Çok ilginç geldi bu bilgi bana. Tıpkı, Abdülhamit Han' ın, nasıl kahve içtiği bilgisi gibi, 'yok artık' dedirtti bu bilgi de bana.Bu arada, Hanlar Han'ı Abdülhamit Han, Sade Kahve içerdi. Pek severdi. Ayrıntı ise tam da burada; tek fincan değil, illaki iki fincan Sade kahve içmesi idi.
Dönelim, 'yok artık' diye tepki veridğim konuya. Bilim insanları, 780 bin yıl önce, ilk pişirilen yemekten söz eder iken, pişenin de Sazan olduğunu savunmuşlar.
Yanlış okumadınız tam 780 bin yıl önce. İlk pişirme bu kadar uzun zaman evvel gerçekleşmiş, sonrasında da alışkanlık haline dönmüş olmalı yemek için tüketileceklerin pişirilmesi...
Bir arkeolojik çalışma sırasında buluntular aarsında yer alan, Sazana benzerbir balık bilim insanlarının bu keşfine yol açmış. Yer Ürdün.. buluntular buradaki bir kazıda ortaya çıkmış.
Bilim şunu savunuyor; İnsanların ateşi kullanarak yemek pişirmeye sanılandan yüz binlerce yıl önce başladı...
Ne ilgilnçtir ki,ilk pişirme acayip bir coğrafyada. Araştırmacıların öncülüğündeki bir grup bilim insanı, ülkenin kuzeyinde bulunan 780 bin yıl öncesinden kalma Sazan benzeri bir balığın ateşle pişirildiğine yönelik kanıtlara ulaştıklarını dile getirmişler.
Hatırlatmakta fayda var, daha evvel ki kanıtlar ateşle yemek pişirmenin M.Ö. 170 bin yılında başladığını gösteriyormuş..O halde, bu durum ciddi bir durum. İlk pişen daha ilginç geldi bana.. Pişen Sazan olunca, gelde atlama Sazan gibi bu konuya..
Bilim adamları, insanlık için çiğ yemekten pişirilen yemeğe geçilmesinin gelişim açısından büyük bir önemi olduğunu savunurlar hep..
Haklılar da elbet. "Çiğ yemedim ki Karnım ağrısın" sözünü hatırlayacak olur isek şayet, hakikaten pek haklılar.
Yer Ürdün.. Ve tam lokasyon, Gesher Benot Yaaqob kazı alanı.. İşte burada ulaşılan buluntuda, iki metrelik balığın diş minesinden alınan kristallerde görülen genişlemenin, direkt ateşe maruz kalmadığını, daha düşük sıcaklıkta yavaş bir şekilde pişirildiğine kanıt olarak gösterilmekte.
Hayret ettiğim diğer konu ise, balığın iki metrelik oluşu.. İki metrelik balığın kalıntılarının bulunduğu alan Ürdün (Şeria) Nehri yakınları..
Bu alanda daha önce Hula adlı bir göl varmış.. Ne balıklar yetişiyormuş bu gölde. baksanıza, Sazan iki metre..
Bilim insanları bu balığın, 1950'lerde Sıtma ile mücadele için kurutulan bu gölde yaşamış olduğuna dair bir ortak görüşte.
Bu göl, bilime göre, tatlı su gölü, Afrika'da ortaya çıkan insanların Orta Doğu üzerinden diğer bölgelere yayılma rotasında su kaynağı olarak da önemli bir adrek olarak gösteriliyor kimilerine göre..
Neyse, konumuz bu değil.. Konumuz ilk pişen ve öyle yiyilen yiyecek..
Bu konuda yapılan bir araştırmadan söz eden yazıda okumuştum. Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nden Prof. Naama Goren - Inbar' ın, yemek pişirme kabiliyeti edinilmesinin, eldeki gıda kaynaklarını optimum şekilde kullanmaya bir kanıt olması açısından evrim kapsamında mühim olduğunu savunduğunu altı çiziiyordu o yazıda.
Dahası; Goren-Inbar’a göre sadece balık değil, başka hayvanlar ve bitkiler de pişirilmiş olabilirimiş.. yani, bence de mantıklı.
Bu arkeolojik bölgenin avcı ve toplayıcılar tarafından on binlerce yıl mesken tutulduğuna inanıldığı gerçeği de ayrı bir köşede dursun şimdi..
Bu konudaki araştırmaları, tam ibr sac ayağı yürütmüş.. İsrail, İngiliz ve Alman bilim insanları kafa yormuş bu işe.. Kime, nasıl faydası olacak ise artık?!..
Dünyanın farklı köşelerinde açlıktan, sefalettenş susuzluktan ölenler var iken bilim ne acayip konulara para harcıyor, hayret etmemek, hayret verici !!!...
Kimi iyi pişmiş sever et türlerini, kimi kanlı canlı.. ‘Kebap’ pişen ise şayet, elbette bol acılısı…
Maksadım, kimsenin şu an canı kebap çeksin değil elbet.. Bu aralar susamlı tavuk (simit) da kafi…