Hikaye Deyip Geçmemek Gerek 'Nokta'
Bir olaydan, bir hikmayeden alınacak derstir ya, kıssadan hisse.. Tam da böylesi bir konu düştü aklıma. Hikaye hayli eskiden.. Kahramanı ise; Yavuz Sultan Selim...
Yavuz Sultan Selim, hakikatli bir Padişahtı.. Cuk diye oturtan sözleri kadar, ibretlik hamleleri de hayli çoktu. Aklıma bir de; Fransa' da sahnelenen hayli müstehcen tiyatronun tez sonlandırılması isteğine karşı gelenlere, gönderilen mesaj da geldi lakin, onun srası değil şuan..
Kendi nesline ihahet edenlere yönelik, Yavuz sultan Selim' in pazar eyşrihndeki sözlerini anlatır hikayeyi hatırlayalım şimdi.
Ne güzel bir ders var içinde. Ne güzel bir mesaj geçiyor edilen sözde. Anlayana elbet verilen o baba mesaj.
Hikaye şöyle; Yavuz Sultan Selim, tebdil-i kıyafetle Kuşlar Çarşısı’nı gezmeye çıkar..
Yanında, Saray'dan da birileri.. Koruma demeyim de, o vakitlerin Kara Muratları bir de.
Pazar yerinde, dönemin avcılarının avladıkları kuşlar yanı sıra, tuzakçıların yakaladıkları maharetli, eğitimli, (misal avcı Atmacalar) kısacası güzelim kuşlar var ve satılıyorlar.
Pazer yerini dolaşır iken Yavuz Sultan Selim, gözü bir ara Kekliklere ilişir…
İlgsiini çeken, bir grup kekliğin kafesinin üzerinde yazandır. “Tane işi satış, fiyatı 1 altın”
Buraya kadar sorun yok elbet. Fakat öyle blir kafes ve içinde bir Keklik var ki, 1 altına satılaların aksine, fiyati çok yüksek..
Sanki altın kafes içinde bir Keklik.. Bu ne fiyat?!.. Tam, 300 altın isteniyor bu Kekliğe.
Meraklanır, Yavuz sulytan Selim. Niye bu kaar pahalıdır bu Keklik diye..
Satıcıya sorar hemen; ”Hayırdır” der; ”Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?!..”
Maheretinden söz eder satıcı.. ”Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar Keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor” dişe; başlyar reklamını yapmaya.
Bir de ekler; ”Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar” diye..
Yavuz Sultan Selmi, tereddütsüz fiyatı kabul eder, alıcı çıkar 300 altınlık bu Kekliğe
”Satın alıyorum” der ve tam 500 altın verir...
Keklik artık Yavuz Sultan Selimindir.. Kekliğe kfesinden çıkarır ve oracakta kafasını gövdesinden tutup koparır.
Satıcı çok şaşkın. Hayretler içinde.. Bu ana tanıklar da meraklı bu arada..
Satıcı, kem küm ederek sorar; ‘‘Ne yaptınız beyzadem.. En maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi” diye..
Bir yandan da dövünür, üzülmüştür Kekliğin ölmesine..
Kendisinin Padişah olduğundan habersiz çevresindekilere ve satıcıya, yüksek bir ses tonu ile gürlear adeta..
Der ki; “Bu kendi soyuna ihanet eden bir Kekliktir. Bunun akıbeti er veya geç ölümdür..."
Kıssadan Hisse, Anlayana elbet bu Hikaye..
İhanet başlı başına düşündürücü bir konu.. Hele ki, kendi soyuna olunca ihanet?!..