EĞİTMEK mi, ÖĞRETMEK mi ? Önemli iki kavram. güncellik içinde bu kavramlar yerine oturuyor  mu, otluyor mu ?!..

Öğretmenler Günü’nün ilânından bu güne 40 yıl geçmiş. Bu günü ilân eden, bu günü öğretmenlerle bütünleştiren ve Öğretmenevlerini açan,1982’deki Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam’dı.
Çanakkale’de ilk defa kutlamanın heyecanı ve bilinci içinde KORDON’da ilk yürüyüşümüzü hatırlarım. Bu günün kutlanmasını o günkü Eğitim Kurumu olan (orada eğitimci olarak görev yapmaktan gurur duyduğum) Çanakkale Eğitim Enstitüsü’ne görev verilmiş-kutlama komisyonu oluşturulmuş, bu komisyona hem Eğitim Enstitüsü’nden hem İl Milli Eğitim’e bağlı okullardan kıdemli öğretmenler seçilmişti.
Seçilen isimlerden; Eğitim Enstitüsü müdürü Nizamettin Akansel, müdür yardımcısı Mustafa Ersöz, öğretmen Mebrure Parlakyıldız ile İl Milli Eğitim müdür yardımcısı Sadettin Yüksel, İlköğretim Müdürü Hikmet Göral hatırladıklarım… Bu arkadaşlar, günlerce toplantı yaptılar, program hazırladılar… Başta o günkü Milli Eğim Bakanı Korgeneral Hasan Sağlam ile bu değerli arkadaşlarımızdan, aramızdan ayrılanları rahmetle-saygıyla, hayatta olanları da sevgiyle anıyorum…
EĞİTİM Mİ, ÖĞRETİM Mİ?
Eğitim, eğitim deyip duruyoruz da, eğitim adına yapılanların ne kadar "eğitim" olduğunu pek sorgulamıyoruz. Oysa "eğitim" insanı özgürleştiren bir süreç. İşin doğası gereği "eğitimde", kişinin kendini tanıması, kendini geliştirmesi, yeteneklerinin elverdiği en üst noktaya ulaşması; kendini gerçekleştirmesi, toplumsallaşması, evrenselleşmesi ve dolayısıyla özgürleşmesi söz konusu oluyor.
Öğretmenlik; eğitim ister, hedef-kitle ister, alan bilgisi ister, araç ister, amaç ister, öğretmenlik program ister… Öğretmenlik, okuduğunu anlama-anlatma ve paylaşım ister. Öğretmenlik para ile ölçülmez, para ile satılmaz, öğretmenler rastgele görevden atılmaz… Öğretmenlik arkasında destek ister, öğretmenlik veli-öğrenci-okul üçgeninde güç ister…
Öğretmek mi, öğrenmek mi ? İç içe giren iki kavram ki, ömür boyu devam ediyor… Kim öğretecek, öğrenecek olan kim, nerede, hangi araç-gereçle, hangi programlarla…?!  Sorular, soruları kovalıyor… 80’li yıllardan önce öğretmen, öğrenciyi kovalıyor, öğreteceğim diye; 90’lı yıllardan sonra öğrenci, öğretmeni kovalıyor, öğrenmeyeceğim diye…2000’li yıllarda öğretmen isteksiz, öğrenci iştahsız… Dert çok, ders yokTEOK var, KPSS var, ÜDS-YDS var; kazanan yok, yargılayan çok… Bilgi var, hayata uygulama yok; bilgi yok, laf çok… Plân yok, pilav çok…!?
Andımız var, heyecan var; andımız kalktı, o günkü Milli eğitim’de Hüseyin Ağa yattı… Andımız, oldu andaç, artık memleketten, kaç..!? And’ı, verdik o’na; o da sattı sana, kimler geldi-gitti HAN’a, bu işlere kim inana !? And’da vardı değerler, and kalkınca, artık bizi kim eyerler..?!
Kılık-kıyafet dendi mi, öğretmen okulları, öğretmen yetiştiren kurumlar gelirken akla, öğretmenler şimdilerde kılık-kıyafetle atıyor takla…
Dershaneler, özel okullar oldu baş tacı, devlet okulları için ne acı…! Bayrağın dalgalandığı yere giderim diyenler; bayrağı dalgalandırdığı yerlerde, sallandırıldı.… Sallananların sayısı Çanakkale Eğitim mezunlarından sayısı oldu, 25 ; çocuğu yetim, karısı dul bir eş…!
Eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirdi, yetiştirdik, ama formasyonlar bizi geçti; işsizler, alansızlar, öğretmenliği seçti…
Sevgili okurlarım, 24 Kasım gelince, duygulanır, duygulandırırdık sınıflarda… Duyguyu anlamayan, duygu nedir bilmeyen, formu olmayanlara, formasyonlar verirdik şiirle, anlama-anlatım verdiğimizde, anlamadığını gördük, anlattık diye övündük…!?
Duyguyu anlamayan nesle aşina olmadığımızı anlatamadık, savuştuk; ama pilavlarda buluştuk…?!
Öğretmenlik, öğretmekle başladığına göre; öğretilenlerin sonucunda âlim, biz muallim olduğumuzu anladık… Ya, sizler bizi anladınız mı? Bilemem, bizlerle dalga geçtiniz, işinize gelmeyince, şikâyet yolunu seçtiniz… Gördük okuyan öğretmeni, sevindik; okumayı yeni söken öğretmenle dövündük…
Yıllardan beri, öğretmen yetiştirme politikamız, bir türlü yerine oturamadı. Fillandiya, bizdeki öğretmen okullarının politikasıyla öğretmenini yetiştirip PISA sınavlarında dünya başarısını yakalarken, biz öğretmen yetiştirme politikamızı parasal amaçlı hale getirdik… Heyecanlı öğretmenlerimizi, heyecansız kıldık, okulunda yapmadığı çalışmayı, dershanede ve özel okullarda yaptırarak, kendinde heyecan bulduk.
“ Dünyanın bütün çiçeklerini ” sulayacak öğretmenlerin, suyu kurudu…
Bir öğretmenim var; açtığı yol, kurduğu ülkü, gösterdiği hedef andımız oldu:
Mustafa Kemal’in Kocatepe’den BAKIŞIDIR öğretmen olmak, dalga dalga sürüklemektir gençleri... Samsun’dan karanlığın üstüne doğmaktır öğretmen olmak... Önüne katıp cehaleti Ege’de sulara gömmektir. Berrak bir Türkçe’dir öğretmen olmak, diline, kültürüne sarılmaktır. Ay-yıldız olup göklerde dalgalanmaktır öğretmen olmak.”  http://www.ogretmenlersitesi.com
 
Öğretmenden, eğitmenden, akademisyenden hizmet almak istiyorsak; onunla bütünleşmek zorundayız, değerler sistemimizin bekçisi, çocuklarımızın gözcüsü, beklentisi onlardır. Atatürk’ün, öğretmenden beklentisini bulmak için, önce öğretmen; “fikri hür, vicdanı hür, cüzdanı PÜR” olmak zorundadır. Bunu feysbuk sloganıyla süslerseniz, “ öğretmenin, eğitmekte yetersiz kaldığını; polis yakalamak, hakim tutuklamak, gardiyan beklemek zorunda kalır…”
Başöğretmenimizin açtığı yolda hiç yorulmadan yürüyen tüm öğretmen öğrencilerimle, ülkemizin ücra köşelerinde seslerini duyuramayan idealist öğretmen arkadaşlarımızın 24 Kasım 2022 Öğretmenler Gününü kutluyorum…
Girne’den SEVGİLERLE !...

20.11.2022  
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Kıbrıs İLİM Üniversitesi
E-posta:
hparlakyildiz@mynet.com