“Güzel kokmak, kekik misali, lavanta misali” dedi.
İnsanın canı çekecek ve belki de orucu bozacak bir anlatım olmuş gibi gelsede bu dizede geçenler, yoruma kaçmayıp devam edeyim denilenlerle.
TBMM’ de hep yumruk yumruğu kavga edilecek değil ya. Bazen de şiir okunan bir çatının altı oluveriyor TBMM Genelkurulu.
Sanırım, bu ilk sayılabilir yaşanılanlar, İlkler kenti Çanakkale Milletvekili olmanın verdiği ayrıcalık ile yaşanmış Başkentte.Kısacası, çok sık rastlanmayan bir konuşmaya imzasını koyan, CHP’ li vekil Av. Erkek olmuş Ankara’da. .
Eleştiri yüklü konuşmasını Eyüboğlu'nun ifade ettiği gibi:
“Marifet hiç ezilmemek bu dünyada” diye başlayan dizelerle sonlandırmış Çanakkaleli Milletvekili Av. Muharrem Erkek.
Politika, spor, asayiş ve sayması hayli uzun olacak ama muhabirliğim dönemince binlerce habere imza attığımdan, önce başlık gazeteciliğin olmazsa olmazıdır.
Bu yüzden, CHP’ li vekilin dediklerine de bir balak atacak olsam, sanırım sayın vekilin basın müşavirliğinden gelen şu başlığı bende atardım.
Sayın vekilden gelen ve TBMM’ de yaptığı konuşmasına ilişkin bilgi notunda adeta, ‘Armut piş, ağzıma düş hali’ yaşadım. Çünkü atılan başlık hayli dikkat çekiciydi. Durum böyle olunca da, yazıya başlık atma arayışı yaşamadım. Benim için hazırcılık oldu biraz.
Önce başlığa gelelim; “ADALETSİZLİK KARŞISINDA SUSAN ZALİMİN YANINDADIR!” demiş sayın vekil. Peki ne için? Hangi konu ya ilişkin böyle demiş?
TBMM Anayasa Komisyonu üyesi de olan CHP kurmayı Av. Muharrem Erkek, CHP Grup önerisi hakkında, partisinin adına konuşma yaptığı meclis kürsüsünden, OHAL uygulamaları ve OHAL KHK’ları ile yaratıldığını öne sürdüğü hukuksuzlukları dile getirirken etmiş dikkat çeken sözlerini.
Parti Grubunun önerisi üzerine söz aldığını hatırlattığı konuşmasında, Şırnak’ta yaşanan ve Türkiye’ yi yasa boğan helikopter faciasından bahsederek;
“Bugün, acımız gerçekten çok büyük. 13 şehit, 80 milyon yaralı var. Tüm şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum; yakınlarına, ailelerine sabır diliyorum” dedikten sonra da, seçim bölgesi şehitler coğrafyasının yaşadığı şehit acısını katlandıran Şehitlerden birinin hemşehrisi olduğunu da anımsatıp;
“Gelibolulu şehidimiz, değerli hemşehrimizdi, Binbaşı Koray Onay'ı ve jandarmamızın ilk kadın komutanı Yarbay Songül Yakut'u bir kez daha bu yüce kürsüden anmak istiyorum.
Yarbay Songül Yakut, kadına yönelik şiddetle ilgili çok ciddi mücadeleler veren çok başarılı bir komutandı. Ayrıca kumpas davalarında da Balyoz davasının da sanığı idi.
Yani kumpas davalarının mağduruydu. Mekânları cennet olsun, milletimizin başı sağ olsun”
Meclisteki vekillere seslenip; “OHAL süreci devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan ve iktidar 12 Eylül darbe hukukunun tipik bir uygulaması olan OHAL dönemini, OHAL uygulamalarını maalesef çok sevdi” diyerek ilk imalı ve iddialı sözlerine başlamış sayın vekil Erkek.
Sonrasında da devam ettirmiş iddia yüklü sözlerini; “Toplumu OHAL'le birlikte yaşamaya alıştırmaya çalışıyorlar. 20 Temmuz sivil darbesinden bu yana toplam 24 olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamesi yürürlüğe girdi ve uygulanıyor. Bunlardan yalnızca 5 tanesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülüp karara bağlandı ve yasalaştı” diyerek.
Neredeyse tüm ülke yaşayanlarının ezberinde kalan tarihi 1 yerine, 20 diyerek neden değiştirmiş pek anlamadım lakin, konuşmanın ve iddialı sözlerinin verdiği heyecandan olsa gerek.
Neyse ben abartmadan devam edeyim sayın vekilin dedikleriyle;
“Anayasa ve İç Tüzük uyarınca olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerin en geç otuz gün içinde ivedilikle ve diğer kanunlardan, tasarılardan önce mutlaka görüşülüp karara bağlanması bir zorunluluk arz ediyor hukuken.
Gündemimizdeki 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 17/10/2016 tarihli kararına rağmen, ki bu kararda söz konusu kanun hükmünde kararnamenin komisyonlarda görüşülmesine ilişkin yirmi günlük süre 17 Ekim 2016 tarihi itibarıyla sona erdiğinden kanun tasarı ve tekliflerinden önce ivedilikle en geç otuz içinde görüşülüp karara bağlanması gerektiği vurgulanıyor ama Genel Kurulda görüşülmedi diğer kanun hükmünde kararnameler gibi” diyerek de hukukçu kimliğinin de verdiği bilgiler ışığında, bira fazlaca kanun bilgisi aktarmış TBMM’ ye.
Sonrasında da; “Maalesef Anayasa'ya, hukuku saygı tamamen yitirilmiş durumda. Türkiye bu şekilde kesinlikle devam edemez” şeklindeki büyük iddiasını dile getirmiş sayın vekil Av. Erkek.
Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerinin, Anayasa Mahkemesi’nce denetlenmediği şeklindeki bir iddiası da hayli dikkat çekiciydi sayın vekil Erkek’ in.
Bu konuda şöyle sürüyordu sözleri; “Hâlbuki, Anayasa Mahkemesinin olağanüstü hâl döneminde çıkan kanun hükmünde kararnamelerle ilgili hukuki niteleme yapıp, o kararnamelerin iç yüzünü ortaya çıkartıp, gerçekten olağanüstü hâlin amacına uygun mu yoksa bir olağan dönem KHK'sı mı, bu nitelemeyi yaptıktan sonra bir inceleme yapması aslında bir zorunluluk ama bundan kaçınıyor, görevini yapmıyor Anayasa Mahkemesi” şeklinde bir başka dikkat çeken iddiayla.
Olağanüstü hâl döneminde KHK'ları denetlemek için tek yetkili organ bulunduğunu dile getirdiği konuşmasının devamında da;
“Tek denetim yeri var, Türkiye Büyük Millet Meclisi ama Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu da yani çoğunlukçu bir anlayışla iktidar partisi de maalesef bu hukuksal görevini yerine getirmiyor” diyerek, sözlerini hedefine İktidarı da alıyordu.
Başlıklar altında iddialarına yer vermeye kalksam, sanırım en çok dikkat çeken iddialarından biri de, biri şuydu sayın vekil Av. Erkek’ in;
“OHAL sürecinde demokrasi ve hukuk askıya alındı, KHK'larla ciddi mağduriyetler yaratıldı, yüz binlerce insan aileleriyle birlikte giderilmesi imkânsız mağduriyetlere sürüklendi”
Bitmedi, devamı da geliyordu iddialı sözlerinin. Ve hayli dikkat kesildiğim bir başka anlatımında;
“Terör örgütleriyle, FETÖ'yle mücadele dışında da muhalefet boğulmak isteniyor” diyordu CHP kurmayı Av. Erkek.
Cezaların şahsiliği ilkesinin, masumiyet karnesi, adil yargılanma hakkı gibi konuların ise iddiasına öre, askıda olduğu için, hukuk devletinin temelinden sarsıldığını da ileri sürmesi, ardı ardına sıraladığı iddiaların içinde yer bulanlardandı.
İktidara yüklendiği başka sözleri de vardı sayın Milletvekili Muharrem Erkek’ in, uzunca söylemlerle devam ediyordu TBMM konuşması.
Bu arada ilgimi çeken bir başka söylemi, daha önce verdiği 20 Temmuz tarihinin doğrusunu dile getirmesiydi sanırım.
Bu kez, tarihi doğru dile getirip “15 Temmuz darbe girişiminden sonra, herhâlde bu darbe girişimi büyük bir nimet olarak görüldü ve bir sivil darbeyle tek adam rejimi, fiilî tek adam rejimi hukuki zeminde yaratıldı” diyerek, hayli büyük bir iddiaya daha imzasını koyuyordu.
Sözleri, ileri sürdükleri ve iddialarla devam eden sayın vekilin, benim daha çok dikkatimi çeken bir çıkışı, meslektaşlarıma dair ettiği cümleleriydi.
“150'nin üzerinde gazeteci cezaevinde. Bakın, ben şimdi sormak istiyorum: Kadri Gürsel niçin cezaevinde? Musa Kart niçin cezaevinde? Ahmet Şık niçin cezaevinde? Gökmen Ulu, Mediha Olgun niçin cezaevinde? Bu insanlar niçin cezaevinde? Bu insanları kurguya dayalı iddianamelerle terörle ilişkilendirmeniz mümkün değil..
Kumpas süreçlerinde nasıl o davalar çöktüyse, yarın göreceksiniz bu davalar da çökecek. Bu davalar da çökecek çünkü Victor Hugo ne güzel söylemiş:
"Bir suçsuz insan cezaevine gireceğine bin suçlu dışarı çıksın" Bu insanların masum olduğunu, suçsuz olduğunu aslında siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. İşte OHAL sürecinde yarattığınız tablo bu” diyerek, yine OHAL’ den kaynaklı olduğunu iddia ettiği bir konuya daha vurgu yapıyordu.
Uzunca sözleri devam ediyor ve belki de herkesin kabul edeceği bir söz edip;
“Demokrasinin öznesi özgür bireydir değerli milletvekilleri” diye ses veren sayın vekil, bir usta kalemden dizelerle son veriyordu hayli uzunca, hayli iddia yüklü konuşmasına.
Tabi bu dizeler öncesinde yine bir iddiada bulunuyor, “OHAL KHK'larıyla tüm muhalefeti boğmak istiyorsunuz, sizin gibi düşünmeyen insanları maalesef ezmeye çalışıyorsunuz ama bunu başarmanız mümkün değil” diye de ekliyordu CHP kurumayı vekil Erkek.
Şimdi sıra usta kalemin dizelerinde. Demiş ki sayın vekil;
“Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun çok güzel ifade ettiği gibi:’Marifet hiç ezilmemek bu dünyada Ama biçimine getirip ezerlerse, Güzel kokmak Kekik misali, Lavanta çiçeği misali, Fesleğen misali, Itır misali, Yunus misali, Tonguç misali, Nazım misali."
Şimdi aklıma bir soru düştü. Koku hissi oruç bozar mı? Oruç ayında, akla getirilen ve nefsin çektiği lavanta, kekik ve fesleğen gibi güzel kokuları duymak isterse şayet bir oruç tutan mümin, orucu bozulur mu?