Dün, 5 Haziran Çevre günüydü. Günler öncesinden planlanan etkinlikler konferanslar da vardı, dün’e özel yapılacak açıklamaların hayli hummalı hazırlanışı da.
Bir süredir, talan edilecek zeytinlikler ve buna karşın verilen tepkiyi duymayanımız kalmamıştır. Peki gerçekte olay ne?
Neden di bu tepkiler? Dün, Çevre günü nedeniyle aradığım bir isimdi, kendisi aynı zamanda köylü çocuğu ve de muhtar.
Hani geçen aylarda ismini çok duyduğumuz bir kimlik. Bakkallar ve Bayiler Odası gibi, Kent Konseyi Başkanı da olan Kandemir.
Kendisi aynı zamanda, Çanakkale Ziraat Odası’ nın Meclis başkanı. Aramamın ve de sormamın haklı nedeni, Ziraat Odasındaki önemli görevi.
Engin Kandemir ile Hava’ dan, su’ dan başlayan konuşmamız, günün önemi Çevre olunca benden bir soru getirdi hemen. ‘Ne olacak zeytinliklerin hali?’ diye…
Her sabah kahvaltıda, hele hele bu aralar günlerdir sürecek akşam yemeklerinde, ağızlara alınan bir yudum su’dan sonra ilk atılan yiyecekti zeytin…
Oruç açarken olmazsa olmazlardan, Bir bardak Su ve bir tek zeytin…
Dün Çevre gününe özel bir de açıklama da gelmişti e-posta adresime. O açıklamadan da bahsedeceğim. Önce, neden Ziraat Odası Meclis başkanını aradığımı anlatmak istedim.
Şimdi önce geleyim e-posta adresime gelen açıklamaya ve bir özet geçeyim denilenlere.
CHP’ li Çanakkale Milletvekili Av. Muharrem Erkek’ten geliyordu keskin sözler.
Diyordu ki sayın vekil, “Artık nostaljik bir kutlama gününe dönme tehlikesiyle karşı karşıya 5 Haziran Çevre Günü” ve ardından da ekleniyordu şu dikkat çeken sözler;
“İçinde bulunduğumuz Çevre Koruma Haftası’ nn, bu yıl zeytinliklerin ranta açılması kararıyla daha özel bir önem taşımaktadır.
Çevrenin korunması amacı ile 1972 yılında İsveç'in Stockholm kentinde toplanan, Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında 5 Haziran gününün Dünya Çevre Günü ve ülkemizde de 5-11 Haziran haftasının Çevre Koruma Haftası olması kararlaştırılmıştır. Peki, sonuç ne olmuştur?”
Sonuç ne oldu dan ziyade, hepimizin hayatında yeri olan zeytin için sorduğum soruya gelen yanıtı vererek devam ediyorum bu güne.Dedim ya, hayatımızın olmazsa olmazlarından bir avuç zeytin ve onun tartışmasız faydaları bulunan yağı.
Çok tartışılan iddia, zeytinliklerin talanına ilişkin sözler üzerine, Ziraat Odası Meclis Başkanı kimliği ile konuşuyordu, Kent Konseyi’nin Bakkallar ve Bayiler Odası’nın Başkanı ve de köylü çocuğu halileli köyü muhtarı Engin Kandemir.
Zeytinliklere ilişkin sorduğum soruya, “O kanun tasarısından haberdar mısın?” diye bir soruyla geldi Başkan Kandemir.
Kamuoyu’nun bir şekilde yanıltıldığını, bu tasarıyı okuyunca anladığına da dikkat çekerek;
“Ben okudum, Zeytinlik Alanları İle İlgili Kanun Tasarısını” diyordu, hem de hayli yüksek perdeden sözlerle.
‘Neymiş ki o tasarı?‘ dememle birlikte, tasarıdan aktarımda bulunuyordu Ziraat Odası Meclis Başkanı Kandemir.
“ Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede, zeytinliklerin bitkisel gelişimini, çoğalmalarını engelleyecek kimyasal atık oluşturacak, toz ve duman çıkaran tesis yapılamayacak ve işletilemeyecek” şeklindeki anlatımdan bahsederek, tasarıda yer alan şu bölüme de dikkat çekti.
O bölüm, bir önemli anlatım ibaresi ile ‘Ancak’ denilerek başlıyor, ve şu şekliye sürüyordu;
“Ancak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, alternatif alan bulunmaması ve kurulun uygun görmesi şartıyla bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için zeytinlik sahalarında yatırım yapılmasına izin verebilecek, bu yetkisini gerektiğinde valiliklere devredebilecek.
Bu sahalarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile tarımsal işletmelerin yapımı, işletilmesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının iznine bağlı olacak”
Tasarıda geçen bu bölümü okuduktan sonra, tartışma ve eleştiri getiren daha doğrusu bir bardak su’da fırtına koparanın, tam da bu anlatım olduğuna karar verdim. Tabi benim kararım bu.
Bu arada, Aklıma bir soru takıldı; ‘Alternatif alan olmayan bir yöremiz var mıdır?’ Diye…
Türkiye’ yi karış karış gezmedim lakin, zeytinlikleri olup da, alternatif alanı olmayan yöremizin var olduğuna da aklım kesmiyor.
Benim Yorumlarımdan çok, tasarı ne diyor la devam edeyim.
Tasarının diğer bölümünde;
“Düzenleme kapsamında yatırımları yapanlar, bu faaliyetlerini izin amacına uygun, çevre ve zeytinlik sahalarına zarar vermeyecek şekilde yürütecek, oluşabilecek zararı telafi edecek, kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirecek” diye bir anlatım bulunuyor.
Ziraat Odası Meclis başkanı kimliği ile konuşan Kandemir, oluşturulacak ve ilk defa kurulacak bir kurulun da tasarıda yer aldığını söylüyordu.
Nasıl yani? Ne kurulu?
Kurula ilişkin anlatım, şöyle geçiyormuş o tasarıda; “Zeytinlik sahası bulunan her ilde valinin başkanlığında Bilim, Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik, Gıda, Tarım ve Hayvancılık, Maliye, Orman ve Su İşleri bakanlıklarının ildeki üst düzey temsilcileri, sanayi, ticaret odaları, sivil toplum örgütlerinin de yer alacağı 11 üyeli kurul oluşturulacak.
Zeytinlik Sahaları Koruma Kurulu, yatırım taleplerine ilişkin görüş bildirecek, zeytinlik sahaların geliştirilmesi, korunması, verimli kullanılmasına yönelik inceleme yapacak”
Anlamakta güçlük çektiğim konu şu diyerek, Ziraat Odası Meclis Başkanına diyorum ki; “Zeytinlikler talan edilecek mi? Edilmeyecek mi?’
‘Yok artık’ şeklinde bir söz mırıldandıktan sonra, Zeytin ağacını izinsiz kesene 4 bin lira cezanın da o tasarıda yer aldığını anlatıyordu Başkan Kandemir.
Diyordu ki, ‘Tasarıda şöyle geçiyor. Bak oku’ diye.
Birlikte bir göz atacak olursak, bahse konu tasarıya, tam da şöyleymiş;
“İzin verilen yatırımlara ait sahalar hariç, zeytinlik sahalar daraltılamayacak. Zeytin ağaçlarının sökülmesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının fenni gerekçeye dayalı iznine tabi olacak. Bu iznin verilmesinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı konunun uzmanı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınacak. Bu halde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemeyecek, sökülemeyecek. İzinsiz kesinler veya sökenlere, ağaç başına 4 bin lira idari para cezası verilecek”
Bir de bu son tartışma yaratan konuya dair; ‘İktidar ne diyor?’ a, baktım da, söylem hayli ilginç geldi bana. Konuya ilişkin Başkentte yapılan değerlendirmelere baktığımda, şöyle bir satır yakaladım.
İktidar kanadı demiş ki; “AK Parti olarak son 14 yılda, 71 milyon zeytin ağacı diktik. Biz göreve geldiğimizde Türkiye'de zeytin ağacı sayısı 100 milyon civarındaydı. Bugün Türkiye'nin zeytin ağacı sayısı 171 milyondur”
Şimdi tekrar aklıma gelen soru şu, ‘Bir bardak su’da, hakikaten neden fırtına koparılıyor?’
Son günlerin bu önemli tartışma konusuna ilişkin yaptığım kısa araştırmada, Zeytinlikleri ve Zeytin’i koruma diye bir de yasa olduğunu anladım.
Üstelik halen yürürlülükteymiş bu yasa. İktidar kanadı, tasarıya ilişkin Başkentten ses verirken; 1939 yılında çıkan Zeytincilik Yasasının,.1995 yılında revize edildiğini ve bugün hala gündemde olduğunu belitmiş.
Verilen bir dip not’ da hayli ilgimi çekti. İktidar Başkentten şu bilgileri de vermiş; “ Mevcut yasaya göre '3 kilometreye kadar yaklaşmayın' demek bugünkü teknolojilere baktığımızda çok anlamlı değil.
Yine de bu kural değiştirilmedi. Avrupa Birliği standartlarında '1 dönüm arazide 2,5 adet zeytin ağacı varsa burası zeytinlik sahasıdır.' Yapılan düzenlemede ‘1 zeytin ağacı bile varsa orası zeytinlik sahasıdır.’ Diyor”