Türkçe’ miz, isimlere çok anlam taşıttığı kadar, zaman zaman da başa iş çıkaran şekliyle hakikaten zor bir dil.
İsimler de öyle. Örnek verecek olursam, İngilizce ismi Sea-Kerim olan bir geminin İngilizce söylenişini duyanın kala kaldığı hayret tepkisine birde fazla kez tanık olmuştum.
Gürcistan savaşı sırasında, yine böyle bir mübarek aydı ABD donanmasına bağlı unsurlar Boğazdan geçeceklerdi ve biz sahilde nöbetteydik.
Bu sırada, boğaz geçişi yapan Sea-Kerim isimli gemiyle telsiz irtibatı kuran Çanakkale Boğazı Gemi Trafik Hizmetleri Merkezi Müdürlüğü (VTS) ‘ nün telsiz operatörleri anons ediyor, ABD donanmasının unsurlarını bekleyen bizlerde, elimizdeki telsizlerden boğazdaki gemilerle gerçekleşen muhabereyi takip ediyorduk. VTS’ nin telsiz Anonsu duyanların verdiği tepkiyi bir düşünün. ‘Aaaa ne ayıp…’
Geçen günlerde de benzer bir olay yaşandı. Bu kez, mürettebatının bir kısmı Türk olan yabancı bayraklı geminin, vardiya zabiti Türk uyruklu kaptanı, İngilizce ismin, Türkçe anlamını bildiği gemiye teklif getiriyor. Kaç dolar deyiveriyormuş.. Daha doğrusu, gemi ile telsiz konuşması yapan VTS in telsiz operatörü ile Türkçe diyalog sırasında yüz dolarla geçen bir sohbet ardından da küfürleşme yaşanıyormuş.
Bu arada, Geminin İngilizce isminin anlamı, ‘Mutlu son’ muş. Hal böyle olunca, Türk vardiya zabitinin teklifi, iddiaya göre seyir halindeyken alınan alkolün de etkisiyle, geminin ismi üzerine hin bir sohbet üretmek adına, pazarlık safhasında geçmiş.
Sonra küfürlü konuşmalar birbirini izlemiş. Çanakkale basını konudan haberdar olup, yaşananlara ilişkin bir çok haberi kaleme aldı.
Birçok haberde ayrıntılar yoktu ve bendeniz biraz da merakla kime, ne küfür etmiş diyerek olayı araştırmaya kalkınca, iddia edilen şaşırtıcı ayrıntıları birkaç ağızdan dinlemedim.
Özet geçecek olursam, Çanakkale Boğazından geçiş yaptığı esnada, gemi telsizinden sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a dek, sinkaflı hakaretler havada uçuşmuş. Küfürler ettiği öne sürülen Panama bayraklı geminin Türk kaptanı hakkında yasal işlem da haliyle başlamış.
İnkar ve ‘ben demedim’ ler havada uçup, öne sürülen suçlamalara ilişkin yeterli delil olmayınca, kaptan, gemisi ve birlikte görev alan mürettebat yola devam etmiş.
İlginç olan bir diğer konu, gemi personelinin bir kısmı Türk.
Türkçe edildiği iddia edilen küfrüler nedeniyle, gemide kim Türk var, hepsi ifadeye çağrılıyor. Kamarot da dahil. Köprü üstünde, kamarotun ne işi olur? Telsizi nasıl kullanır?
Neyse, bunlar benim sorgulamam gereken ayrıntılar değil elbet.
Nasıl ki, Türkiye’ de bu aralar sıkça yaşanmaya başlayan, yabancı isimli işyerlerine karşı haklı çaba gibi, gemilere de yabancı isim verilmese iyi olacak diyeceğim lakin, Çanakkale ve İstanbul boğazından sadece Türk gemileri geçiş yapmıyor. O durumda da, yapacak hiçbir şey yok.
Sanırım, İngilizce öğrenmeyi bir yana bırakacağız. Ne de olsa, isminin anlamı karşısında, hin fikri devreye sokabiliyoruz.
Ukrayna'nın Berdyansk Limanı'ndan, Mersin'e gitmek üzere önceki gece saatler 02.40 küsürü gösterirken, Çanakkale boğazına giriş yapan Panama bayraklı 'Salix' adlı 92 metre boyunda ve 2 bin 120 groston ağırlığındaki kuru yük gemisinin Türk kaptanı O.B, ‘ nin, VTS ile yaptığı telsiz görüşmelerinde ettiği ileri sürülen sinkaflı sözlerin nedeni, İngilizce anlamı ‘Mutlu son’ olan bir gemiden kaynaklanmış.
Şimdi diyorum ki; Son olur bu yaşanmışlık da, aklımız fikrimiz hinliğe çalışıyor sözünü bir daha da etmeyiz.
Küfür iddiaları ve ifade almalar ardından, kaptan, mürettebat ve gemisi yoluna devam etmiş.
Muhtemeldir ki, alkollü gemi haydamaya da devam edilmiştir.
Bir şarkı vardı ya, hatırladık mı? ‘İki gemi yan yana haydayabilir misin?’ Bu da olmuştu Çanakkale boğazında. İki gemi yan yaya seyir ederken, geçen yıl birbirine sürtüşmüş, bir olası faciadan dönülmüştü. Bu olayın da nedeni, belki de Vardiya zabitinin alkol almasıdır. Kim bilir?
Korkulu Rüya erken bitti…
Çanakkale Polisini kutlamak istiyorum. Hem de birden fazla kez. 15 Temmuz hainliğinden buyana, mesai gözetmeksizin, dinlenmeye dahi fırsat bulamadan görev yapmaya devam eden Emniyet Müdürlüğü’ nün azimli personeli, yürekleri adeta su serpti.
Çanakkale’de 4 evi ve 2 iş yerini soyan hırsızı kıskıvrak eden Polisimizi anlatan, az da olsa haberler, hafta sonu Yerel basında yer buldu.
Çoğu kez, tek sütun çıkan bir haber dahi, verilen onca uğraş ve zoru çalışmanın yorgunluğunu almaya yeter. Bunu çok iyi bilenlerdenim. Hele hele, 3. Sayfaya manşet olmuş ise Polisin özverili çalışmasını anlatır haberler, keyfe diyecek yoktur Polis için.
Şehrimizde ne zaman bir hırsızlık olsa, en çok da Asayiş ekiplerine gözler yönelir.
Emniyet müdürü dahil, üst rütbeli yöneticilerin tek isteği huzurdur görev aldığı kentte. Hırsızlığın ‘H’ si bile, diken üstünde tutar tüm polis teşkilatını.
Ard arda yaşanan hırsızlıkları bitirmek öyle kolay mesele değildir arıca.
Değildir çünkü, bir şehir ve öyle abartılacak kadar da fazla değildir görev alan ekipler.
4 ev ve 2 iş yerinden hırsızlık yapan zanlı, kolaycacık sobe edilmemiştir.
Sonucunda, tutuklanıp cezaevini boylasa da zanlı, hırsızlık olayı son bulmamıştır Çanakkale’ de.
Geçiş güzergahındaki bir il olmamızın dez avantajından dolayı, bu gün bitse hırsızlık, yarın yine başlayacaktır ve kesinlikle de şüphesiz hep var olacaktır hırsızlık..
Yorgun argın olsa da ekipler, gece gündüz demez, huzuru sağlamak için uğraş verirler.
Yine öyle yaptı Çanakkale polisi. Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, kent merkezinde son bir hafta içinde 4 ev ve 2 iş yerini soyan hırsızlık zanlısı K.G.'yi (19) önceki gün, herkes uykusunda iken tabiri caiz ise enseledi.
Halkın Huzuru için 24 saat kesintisiz ayakta olan polis, mahallesinde yaşanan hırsızlık olayından haberdar olduğu için huzursuzluk yaşayan on binlerce Çanakkalelinin, korkulu rüya görmesine de böylece son vermiş oldu.
Herkes oruç açmak için akşam yemeğine otururken, it, kopuk peşinde orucunu dahi açamayan polis, yeni gün için Sahurda niyetlenmeyi düşünürken, bir lokma yemek, bir yudum su içemeden oruca da tutulur ve her nedense, gıkı da çıkmaz.
Bu arada aklıma yine bir şey geliverdi. Ne oldu polisin ek göstergesi?