Bir şerefsizliğin, bir yiğit adamı hedef alıp, Şehit etmesini anlatır kitabın da adıydı O rakamlar…
“3310 Öldürüldü…”
Bir dönem, karanlıklar ülkesine dönüştürülmek istenen Türkiye’mde, A’dan , Z’ ye yürek yakan bir hain saldırının kurbanı için yazılan kitabın adında da geçiyordu bu rakamlar. ‘3310’
Yıllar geldi, yıllar geçti. Bir yeni hain oluşumun şerefsiz neferleri yine karanlıklar ülkesi oluşturma hedefiyle sahneye çıkmışlardı. Dün gibi hatırladığımız 15 Temmuz’ da.
Tabi bunun öncesinde, bir bahane hazırlayıp, öylesine yeni yeni icatlar da çıkarmışlardı ki, bunlardan birinin bir süre önce, ülke genelinde bir anda değiştirilen Polis telsiz kodları olduğunu duymuştum.
Hainler ordusunun işiymiş bu da… Yani duyumum o noktada…
15 Haziran itibariyle, geçmişte kullanılan telsiz kodlarına dönüldü. Yani, bir deyişle, hainliğin bir izi da ha tam anlamıyla silinip atıldı.
Neden mi yazıyorum bunları? Kime ne gerek var ki? (Demeyin bence. Anlatacağım)
Fakat diyorum, öyle kolay geçiştirilecek bir mevzu değil bu aklama düşenler.
Ben yıllarca Polis muhabiri olarak, her gün aralıksız, sabahlara dek dinlediğim telsiz anonslarında, ‘ en çok da 3310’ dan gelen anons ile paniğe kapılırdım. 3310 anons ediyor ise, vardır bir önemli hadise…
Paniğe kapılırdım derken hadise önemli, atlamamam gerektiğinden adeta teyakkuza geçerdim.
Bir yiğit adamın hain suikast’ e kurban gitmesinin ayrıntılarını kaleme alıp anlatan o kitapta da geçiyordu o rakamlar. Türkiye’ yi acıya boğan Şehit edilişin anlatımının kitaplaştığı yayımda.
Tam da şu isimle; ‘3310 Öldürüldü’
Hainliğin sinsi sinsi yayıldığı, devlet kademelerine sızdığı yıl ve aylarda, planlanmış bir değişim miş duyduğum kadarı ile telsiz kodlarını değiştirilmesi.
Bir yiğit adamın, hain ellerin düzenlediği suikast sonucu Şehit edilmesini anlatır kitapta da geçen, Şehit Emniyet müdürü Gaffar Okkan’ı anlatan o rakamlar, şimdi yeniden telsiz anonslarında hayat buldu.
O rakamlar telaffuz edilmeden Başında çoğu kez de; saygınlık ifadesi ile verilen 5 harften oluşan “Sayın 3310” denir.
Oh be, nihayat… Nihayet hainlerin o ne anlama geldiği meçhul, değişiklik planı görüldü de, 3310 Türkiye’ nin her ilinde yeniden hayatta.
Şehit 3310’ un da, adının ölümsüzleşmesinde bence çok anlamlı bu 4 rakam, nihayet Türkiye’ de yeniden söylenir oldu.
1980 lerin sonlarından buyana, Türkiye’ nin her ilinde, Emniyet şube Müdürlüklerinin muhaberesinde geçen rakamlarla kodlar birdi. Birileri bu kodları değiştirip, kim bilir hangi hain plan gereği bu adımı atmışlardı bilmiyorum lakin, bu eskiye dönüş, diyorum yeniden; Şehit 3310 Müdürün, yani merhum Gaffar Okan’ ın adının da hiç unutulmaması için önemli bir adım.
Bu arada, ‘Bilinmeyen Yönleriyle Gaffar Okkan Suikasti’ ni yazan, Emrah Gürkan’ ın kitabın, yani;
‘3310 Öldürüldü’ yü okumayanlara da bir sözüm olacak. Bari bu tatilde okuyuverin.
Herkes biliyor ki; Gaffar Okkan, Cumhuriyet tarihinin en organize suikastinin hedefi olmuştu.
Türkiye'yi sarsan bu suikast, ardında yanıtı bulunamayan çok sayıda soru işareti de bırakmıştı.
Kim di Gaffar Okkan ve neden hedef seçilmişti? Hazır 3310’ lar 81 ilde yeniden var olmuşken, bu yaz tatilinde 3310 gerçeğini okuyalım şeklindeki naçizane önerimi yeniliyorum.
Üç Metreyi görünce, Haliyle ‘Yine mi ya…!” dedim.
Karaburun depremi öncesinde, Lapseki Suluca’ da boy gösteren o 3,5 metrelik yılanlardan sonar, şimdi de karşı kıyadan Gelibolu’ da benzer bir durum yaşanmış.
Bu gerçekleşen Yılan hikayesini kaleme alan, usta gazeteci arkadaşım Doğan Zelova’ydı.
Bu da yeni bir deprem habercisi mi? sorusunu akla getirir bir durum gibi görülse de bu son Yılan görünümü vakası, her türlü yoruma açık olduğu kesin.
Yani, dedikodu ve fısıltı gazetesinin haberleri kim bilir neler neler yazacak?
Sonra da muhtemel çok insanımız denilenlere inanacak. Olacak diğer bir gelişme de, ben dahil bir çok meslektaşım aranıp, ‘Doğru mu?’ diye sorulara muhatap kalacak olmamız.
Neyse alıştık artık. Çıkan dedikoduya, inanma haline.
Ben lafı uzattım galiba. Döneyim hemen Gelibolu’ nun şu yılan hikayesine.
Gelibolu’da çarşı içerisindeki atıl durumdaki hamamın bahçesinde fark edilmiş bu 3 metrelik yılan.
Sıcaktan bunalıp, suya gelmiş desem. Yılan sıcağı sever. Serinlemenin derdine hiç mi hiç düşmez.
İlçe merkezinde, Camikebir mahallesi Pazar yeri mevkiinde bulunan atıl durumdaki Hamamın yanında bulunan kahvenin dışında oturan vatandaşlar tarafından fark edilince o üç metrelik yılan, bir panik de yaşanmamış değil hani.
Panik ve korku kadar, adrenalin durumu.
Sonra ne mi olmuş? Yılan mefta…
Gelibolu ilçe merkezinde, anlatılana göre ilk defa bu büyüklükte bir yılan görülmüş.
İşin içinde Yılan olunca, hikayesi zaten gelişir. Buna pek çok kez tanık olmuşluğum var, o nedenle böyle kesin hükme varıyorum.
Yılan mefta dedim ya, keşke öldürülmeseydi. Sonuçta kime zararı olmuş ki?