Malumunuz emekli askerim. Piyadeyim.
Devletimiz ihtiyaç duyduğuna piyadelikten çıkarıp jandarma yaptığı subaylardanım.
Gerçek bir jandarma subayı olmasam da Jandarma tim komutanlığı, jandarma emrinde bölük komutanlığı ve jandarma tabur komutanlığı görevlerimin yanı sıra bir çok manada jandarma ile müşterek görevler yaptığım için jandarmayı yeteri kadar tanıdığımı söyleyebilirim.
Yani serimizde jandarma subaylık yanımız da vardır.
Biz karacılar biraz biraz ciğercinin kedisine benzeriz. Tel örgüsü sınırları içinde genellikle kışla, ev ,orduevi arasında hayat sürmüşüzdür.
Ama jandarma sınıfı sokak kedisine benzer.
Jandarmanın süslü püslü kılık kıyafetine, havalı havalı dolaşan arabalarına bakmayın. Jandarma mesleği kolay meslek değildir.
Subayından astsubayına, uzman Jandarmasından, jandarma uzman çavuşuna onbaşısına, erbaş ve erine kadar çok çilekeştirler. Memleketin kırsalının, en fakir fukara kesiminin yükünü omuzlarında, sırtlarında taşırlar.
Şimdi gözlerinizi kapatın ve hayal edebildiğiniz en mahrum, en ücra köyleri kasabaları, beldeleri düşünün. Kuş uçmaz kervan geçmez vatan köşelerini hayal edin.
Hani bir çocuk şarkısı vardır ya. “Orda bir köy var uzakta/Gitmesek de kalmasak da/O köy bizim köyümüzdür” diye. Şarkıda tarif edilen unutulmuş köylerde jandarma personeli hizmet eder.
Çok mahrum yerlerde, kardan, yağmurdan, heyelandan yolları kapanan nice jandarma karakolları gördüm.
Subay olmuş, astsubay olmuş, uzman jandarma, jandarma uzman çavuş-onbaşı olmuş gencecik çocuklarımız orda, vatan toprağını beklerken gariban köylümüzle iç içe yaşar.
Çoğumuz jandarmalarımızın nasıl bir hayat sürdüğünü ne biliriz ne de düşünürüz.
Bir jandarma karakol komutanı, karakol astsubayı vs düşünün; Evlidir ve çocukları vardır. Mahrumiyet bölgelerinde doğa kanunlarının hüküm sürdüğü yerlere yıllarını geçirirler.
Karakollarda görev yapan jandarma personelinin ve ailelerinin sosyal ihtiyacı nedir bileniniz var mı? Çocuklarının eğitim olanakları nedir? Jandarmalar kaç kere atama görür bilir misiniz? Üç beş altı. Hayır. En az on on beş kere tayin görürler. Eşyaları kırılır, eşlerinin tayinleri bazen olur bazen olmaz. İşlerini bırakırlar. Çocukları okul okul dolaşmaktan bin türlü adaptasyon zorluğu çekerler.
“Abartacak ne var. Vatandaşta aynı zorluğu yaşıyor” diyeninizde olacaktır. Ama jandarma devleti temsil eder. Devletin adaletini, varlığını köylerde hissettirir.
Jandarma güçlüyse devlette güçlüdür.
Bir jandarma personelinin hem adli, hem idari, hem asayiş yani kolluk kuvvetleri gibi vazifeleri vardır. Başı belaya girmeyen, mahkemelik olmayan jandarma personeli yok gibidir. Mutlaka bir şekilde haklı veya haksız şekilde bir şikâyetle tahkikata uğrarlar.
Devletin çoğunlukla en mahrumiyet yerlerinde görev yapan jandarmanın, askerin ve polisin çocuklarının üniversitelere girişte mutlaka bazı ayrıcalıkları olmalı. Eşlerinin atamalarında kolaylıklar sağlanmalı. Onlar vatanı sahip çıkarken devlette onların çocuklarına sahip çıkmalıdır.
Diğer bir konu ise; eskiden jandarma subayları Kara Harp Okullarında okurlardı ve kara, deniz, hava, jandarma hepimiz harp okulu veya yüksekokulu mezunu subay astsubaylardık. Hepimiz emir komuta yönünden askerlik bağlamında Genelkurmaya bağlıydık.
AKP hükumetleri döneminde Jandarma sınıfı, Genelkurmay başkanlığından koparıldı ve tamamen içişleri bakanlığına bağlandı.
Eskiden jandarma subay astsubayları ve diğer kuvvet subayları arasında bir şekilde geçirgen iş birliği ve dayanışma vardı. Bu aidiyet, bağlılık ve dayanışma korkuyorum ki zaman içerinde kaybolacak ve askeri müesseselerden koparılan jandarma, bir müddet sonra asker olma kimliğini de kaybedecektir.
Bunun ilk üzücü örneğini de geçenlerde yaşadım. Çanakkale’mizde rahmetli olan bir jandarma albayımızın cenazesine katıldığımızda gördüm. TSK yönetmeliğine göre emekli de olsa albay ve generallerin cenazesi top arabasına konarak bando eşliğinde merasimle ebediyete uğurlanırdı.
Ama gördüm ki Jandarma Komutanlığı İçişleri bakanlığına bağlandıktan sonra jandarma albaylarının vefat anında yapılması gereken askeri tören yapılmaz olmuş. Cenazeye de sadece jandarma personeli ile bir manga jandarma askeri katılarak yapılır olmuş.
Cenaze alanında bulunun karacısı, denizcisi, havacısı ve jandarması tüm emekli subaylar bu durma çok içerlemiş ve üzülmüşlerdi. Senelerce zor şartlarda görev yapan jandarma albayımızın vefatında hakkı olan o bildik askeri tören yapılmaz olmuştu.
Emekli subaylar; “Eğer yeni bir uygulama hayata geçirilecekse o tarihten sonra jandarma subayı olacaklar için geçerli olmalıdır diyorlardı.”
Aynı senelerde harp okulunda okuyan iki albaydan biri TSK mensubu olduğu için şanıyla şerefiyle askeri törenle ebediyete uğurlanırken, diğer albay sırf jandarma olduğu için, jandarma genel komutanlığı İçişlerine bağlandı diye böyle bir törenden mahrum bırakılmasının asla yakışık almadığını dillendiriyorlardı.
Bizim gözümüzde jandarmamız Türk Ordusunun ayrılmaz bir parçasıdır. Jandarma personelinin TSK’ya karşı duyduğu samimiyet ve aidiyet duygusu yok edilmemelidir. Onların askerlik ruhu kaybolmamalıdır.
AKP iktidarının orduyu sivil denetim altına alma usullerini hayata geçirirken, ordumuzun komuta ve hiyerarşik yapısını bozmaması gerekir.
TSK’nı asırlara dayanan teamül ve geleneklerinin yıkılmasının devlete, millete ve vatana çok büyük zararları olacaktır.
Asker, asker olarak işini yapmalıdır.
Asker, asker olarak kışlasını ve ordusunu sevk ve idare ederken aldığı hazzı, komutanlık heves ve arzusunu kaybetmemelidir. Aldığı rütbenin mesuliyetlerini kendi üstüne yıkılmış bir angarya olarak düşünmemelidir. Askerlik mesleği bir yaşam şeklidir.
Sabah sekiz akşam beş mesai anlayışında çalışma mantığa sürüklenmemelidir. Bunun içinde askerlerimizin askerlik mesleğini bir geçim mesleği değil de, bir vatan vazifesi olarak algılamaları şarttır.
Sivil bir iradenin hele de siyasi bir iradenin TSK’nın ve tüm askerlerin sevk ve idaresini eline alması çok büyük yanlışlıktır.
Türk ordusu içinden gelen dünün askeri de olsa bugünün koyu bir AKP’li siyasetçisi olan Hulusi Akar gerçeği ortadadır. Yarın MSB’nin başına askerlikten hiç anlamayan, devletin kurumsal yapısından bihaber olan bir siyasetçi atandığında, bu şahsiyetin TSK’ya vereceği zararları da şimdiden öngörmemiz gerekmez mi?
Asker askerliğini, siyasetçi siyasetçiliğini bilmelidir vesselam.