?Şöyle sir kaç metre, yada bir kaç adım ötende çalsın hele... İnsana çıldır gelir.

Bir de baş ağrın falan var ise, ya da hayli yorgun üstelik uykusuz isen, tam bir iyşkencedir. Tokmak davulun böğrüne böğrüne değil de, sanki kafana kafana vuruyor gibi gelir..
Empati kurmadan, dile gelen bir sorunun ciddiyetini nasıl anlayabilir ki insan?!...,
Günlerdir ses veren köylüler.. Mahmudiyeliler..
Mahmudiy,e Mahmudiye olalı böyle bir zulüm görmemiş olmalı ki, hep birlikte isyanda köylüler..
Ara sıra, rüzgar güllerinin dönüp durduğu noktalara yakın mesafelerde bulundum işim gereği.
Hele hele, Bozcaada'da lik kuruludğu yılırda, pek bir ziyaret ettik pervaneleri.. Çıkan sesi işitince, yakınında durduğumuz o vakitler gündüz idi.. Gece sıgfır sessizlikte, o sesi düyünemiyorum bile..
Sabahları, Çanakkale Havaalanından kalkış yapacak yolcu uçağının jet motorunun sesini pok çoğumuz işitiyoruz evlerimizde. Özellikle, sıfır rüzgar var ise, aylardan da Temmuz Ağustos ise, sessiz gecenin içinde bir garip çığlık gibi geliyor o ses kulaklara.
 Yaz boyunhca, Dardanostayım.. Ta oradan da iyitiyorum sabahın köründe, uçağın motor sesini.. Pilot havalanmak üzere gaz verince, hız almak için motorlara, nasıl da rahatsız edici bir sese dönüşüyor çıkan o tarifsiz gürültü..
Anlık elbet bu ; bir bilemedin bir kaç dakika, hadi olsun toplamda 3 dakika.
Ya pervaneler?!..
Gün boyu dönüyor. Gecesi gündüzü yok.
Rüzgar geldikçe, dönüyor da dönüyor.
Sese gelince, her bir turda, misli ile geliyor kulaklara.
Gecenin sessizliğinde rüzgarın sesi, dahası uğultusuna, bir de hiç de hoş hoş olmayan pervanelrin hoşurtusu..  Bu ses eklenince doğal rüzgar uğultusuna, köylülere hak vermemek ne mümkün bence de?!..
Uzaktan izlemesi güzel olsa da, yanına gidince ürküyor bir anda insan... Öyle devasa boyuttaki o pervanenin kanatları, takılı kalırsa gözleriniz takibine,  sanki bir büyük içmiş gibi oluyor insan..
Bakması, izlemesi  güzel uzaktan elbet.. Yanına ulaşınca, bir ürperti ki anlatılmaz..
Yahu, yerleşim yerine komşu dikilir mi hiç pervane.. Çanakkale'nin rüzgarı meşhyur, hele hele  dellendiği vakitler ulaşıtğı hız korkutucu.. Mazallah diyorum, 2004 kışı gibi bir kış yaşadık..
Poyraz, 176 kilomletreyi geçmiş, Bozcada'da ölçüm yapan meteoroloji sistemi uçtuğundan o anda, sonraki hız kayıtlarda yok. Böylesi bir hız ile, karşılaştığında pervane, yıkıldığını düşünün hele..
"O kanatlar nerelere denk gelir, kimlerin canı yanar, hangi binalar temelinden oynar?" şeklinde ve dahası sorular hiç mi düşmez akla?!..
En kötüsünü düşününce bir  olasılığın, içinden çıkamıyor insan değil mi?..
Akallara deli sorular getiren öyle çok konular var ki aslında, mesela motorları arızalanan dev bir uçağın, tam iniş sırasında pisti tutturamayıp savrulması sonucu oluşabilecek kaza kırımda muhtemel olacaklar?!..
Nereden mi geliyor bu sorular akla? Dünyada pek çok örneği var da, ondan be kaaardeşşşş!...
Doğa olaylarına bağlı pekçok felaket yaşanıyor dünyada. Tedbir alınmalı ki, öngörü olmalı ki, can mal kaybı yaşanmasın.. İnsan hayatı çok önemli, NOKTA...
YENİ YIL GELD,ÇATTI...
Ne ümitler ile girmiştik oysa ki 2022' ye..  Pandemi  son bulsun duası hepimizin etitiklerinden sadece biri idi.
Ortak başlık altında edilen daha çok duamız oldu aslında. Hangileri kabul oldu, hangileri olur gibi oldu bilmiyorum da, gelen gideni aratmasın diye dua eder oldum bu aralar.
Gelen gideni aratmasın temennisi, son derece bildiktir.. Öyle çok örnek verebilirim ki bu duruma, fakat ne sayfalar yeter örnekleri aktarmaya, ne de vakit yeter.. Herkesin bildiği kendine yani..
Gelen gideni aratmasın yeter.. NOKTA...