CHP Lideri Kılıçdaroğlu’ nun önceki günlerde Muğla’ nın Bodrum ilçesinde çizdiği resimde oluşturmaya çalıştığı Sıcak tablo tam da yerinde olmuş.
Türkiye Kar yağışı ve sağanak yağmurla mücadele ederken, meteorolojik anlamda tehlike görülmeyen bir noktada, tatil cennetinde güneşli havada çizilen resim hayli dikkat çekiciydi.
Aklıma ‘Baba geldi’ derken, ‘Dün dündür. Bu gün bugündür ’ sözü ile değil elbet.
Öncesinde, “Sorunları çözen değil, sorunlarla boğuşan bir toplum olduk” çıkışı da vardı sayın Kılıçdaroğlu’ ndan lakin, bu çıkışın içinde topluma yönelik çağrı da akabinde geliyordu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ nun, Türkiye’nin sorunları çözen değil, sorunlarla boğuşan bir toplum haline geldiğini belirttiği Bodrum’ daki açıklamalarında birkaç detayı görünce, girişte de bahsettiğim gibi Allah Rahmet eylesin ‘Baba’ geldi aklıma.
Sayın Demirel in de siyasi yaşamında benzer çıkışları olmuştu. Hafızaları biraz zorlarsak, birden fazla da benzer söylemi bir çırpıda hatırlamak mümkün.
Şimdi diyorum, ‘Bu çakışı MHP lideri yapabilir di. Neden CHP lideri yaptı?’
Nedeninden çok, çıkıştan bahsedip, birazda sizlerin konuyu şöyle bir süzgeçten geçirmesine vesile olayım dedim.
Bu gün, 2017’ nin ilk günü. Umarım, 2016’ da yaşanılan acılar bu yıl tekrarlanmaz ve Ulusça, mutlu günleri paylaşırız.
Bu gün yeni yılın ilk günü ve de Pazar iyi tatiller de diliyorum ayrıca.
Döneyim yazdan kalma bir gün gibi, güneşli havada verilen mesajlara.
CHP lideri Kılıççdaroğlu’ nun, Bodrum’da düzenlenen “Türkiye’de ki ormancılık politikalarının toplumsal yansımaları ve orman köylüleri üzerindeki etkileri” çalıştayına katıldığını da hatırlatarak, konuştuklarına şöyle bir göz gezdirelim.
Türkiye'nin çok temel bir sorununa çözüm bulunabilmesi amacıyla düzenlendiği belirtilen çalıştayda, Kemal Kılıçdaroğlu, “Türk siyaseti sorunlara derinlikli bakan bir gelenekten gelmiyor. Özellikle sağ siyasetin temel özelliği bu.
Var olan bir sorun var birisi sorunu şöyle çözelim der öyle çözmeye kalkarlar ve arkasından zincirleme başka sorunlar ortaya çıkar.
Uygar dünyanın sorunlara bakışıyla uygar olmayan dünyanın sorunlara bakışı arasında temel farklılık budur” diyor ve ardından da ekliyordu sözlerini uzunca konuşmasına.
Uygar dünya’ da bir sorun var ise, yöneticilerin oturup sorunun bütün ayrıntılarını tartıştığını, Sorunun taraflarını çağırıp, sorundan etkilenenleri de çağırdıklarına işaret eden CHP Liderinin konuşmasının devamında dile getirdikleri şöyleydi özetle;
“Bilim insanlarını çağırırlar ve uzun bir hazırlık dönemi yaparlar. Uzun bir hazırlık dönemi. Sonra uygulama dönemleri çok kısadır uzun hazırlık döneminin gerekliliklerini yaparlar ve sorun çözülür”
Biz de hiç mi yok bu yöntem diye sorabiliriz de, ben şu an sorgu meleği haline bürünmek istemiyor ve soruyu akıllara getirenlere bırakıyorum.
CHP liderinin, Uygarlığı henüz yaşamamış veya tam sindirememiş toplumlardan örnekler verdiği konuşmasına bir kez daha dikkat kesiliyorum.
Çünkü, buna kaç kez tanık olunmuş olunabilir diye aklıma bir soru geliyor da ondan.
Neyse ne, döneyim sayın CHP liderinin sözlerinin devamına. Bahsettiği o toplumlardan örnekleme yapıp, Diyorlar ki;
“Bir gelenek vardır. Hele bir yola çıkalım kervan yolda düzülür. Kaş yarılır, göz yarılır, adam ölür, insanlar hayatını kaybeder ama derler ki ilerde doğru yolu bulacağız”
Haksız mıyım şimdi ben? Yanlış bir noktadan okumuş olabilir miyim verilen mesajı?
AÇ AÇIK; ‘Doğru Yol’ diyor sayın CHP lideri.
Doğru Yol’u bulmak o kadar kolay olsaydı, slogan yarışmaları ile belirlenen bir söz ile çıkılmazdı yüce milletin karşısına.
Hatırlıyorum yine. 90 yı yıllarda, DYP-SHP koalisyonunun kurulmasına neden olan 20 Ekim seçimlerini. Öncesinde, bir isimden çıkan slogan, Doğru Yol’ un miting meydanlarında halkı galayana getirmesine yetip artıyordu.
O sözün çıkış noktası ise Çanakkalemizdi. Zamanı geldiğinde onunla ilgili de bir şeyler karalayacağım elbet.
Gelelim o söze; “Milletim darda, Kırat’ ım Yol’ da”
Gel de hatırlama şimdi ‘Baba’ yı…
CHP liderinin açıklamasında, duyduğum anda bana Merhum Cumhurbaşkanımız sayın Demirel’i hatırlatan o sözden bahsettim ya. Yani ;“Bir gelenek vardır. Hele bir yola çıkalım kervan yolda düzülür. Kaş yarılır, göz yarılır, adam ölür, insanlar hayatını kaybeder ama derler ki ilerde doğru yolu bulacağız” şekliyle geçeni. İşte o sözün devamında da sayın CHP lideri;
“Ve bunun topluma maliyeti çok ağır olur. Ormanda yaşadığımızda buna benzer bir olay. Şimdi hocalarımı dinleyince olayın ne kadar derinlikli olduğunu görüyorsunuz. Ve siyaset kurumunun bu kadar derinlikli bir soruna nasıl yüzeysel baktığını da görüyorsunuz.
Veriler doğru değil, aldatma üzerine inşa edilmiş veriler. Sorunlar tam teşhis edilmemiş.
Bir doktor düşünün hasta önüne geliyor hastalığı teşhis edemezseniz zaten onu tedavi edemezsiniz ki.
Önce teşhisi doğru koymanız lazım ki tedavi edebilelim.
Biz sorunlara sağlıklı teşhis koyamayan bir siyaset geleneği iktidarda tutuyoruz ve Türkiye'nin temel sorunlarından birisi bu” diye haykırıyordu.
Ardından da ekliyordu. ‘Sanmayın bu sadece ormancılık alanında böyle’ diye ve ileri sürdüklerinin, her alanda böyle olduğunu savunuyordu.
Kılıçdaroğlu, yazda kalma bir günde, Türkiye donar iken, Bodrum’ dan sesini yükseltiyor, sıcak ege güneşinin atında;
“Sosyal devlet dediğimiz kavram, acaba siyasetçiler tarafından yeteri kadar içselleştirildi mi? “ diye de soruyla geliyordu.
“Sosyal devletin gereklerini yeteri kadar yerine getiriyor muyuz?” sorusu da dikkat çekiciydi elbet.
Tartışmaya açık bir konu olduğu kadar, çok su götürecek bir konu da aynı zamanda bu bahsedilen.
Peki ya, buna ilişkin dana heler demiş CHP lideri?
Meraklanmayınız, Onlardan da özet geçeceğim.
Şöyle demişler kendileri; “Aslında unuttuğumuz noktalardan birisi bu. Asıl tartışmamız gereken
noktalardan birisi bu.
Sosyal devlet güçlüler karşısında güçsüzleri korumaktır aslında. Düşük gelirleri korumaktır. Onlara ek gelir kaynakları yaratmaktır.
Onları toplumun onurlu birer bireyi haline getirmektir. Onları yoksulluğa mahkum etmemektir sosyal devlet.
Ama bütün bunları yaparken, sosyal yardımları yaparken, sosyal politikaları oluştururken insan onurunu dikkate alan devlettir sosyal devlet.
Onun yoksulluğunu teşhir etmeyendir sosyal devlet. Orman köylüsü siyasetçilerin unuttuğu bir gruptur. Bir kitledir orman köylüler”
CHP lideri adeta yeni yılda yeni bir CHP olacağını da aktarmış ege güneşinin altından. Nasıl mı? Ne mi diyerek?
Çok dikkatimi çekti ve aynen aktarıyorum denilenleri. Buyurun belki keyf alırız konuşulanlardan;
Sayın Kılıçdaroğlu; “Hani bir dönem derlerdi ya: ‘Efendim şu CHP var ya hep eleştirir. Hiç çözüm üretmez. Bu iş nasıl çözülür bu konuda hiç yorum yapmaz.’ Düşüncesini artık kapadık.
Şimdi artık iddia ediyoruz ki ve büyük bir özgüvenle söylüyoruz ki, Türkiye’nin hangi sorunu varsa o sorunun çözüm adresi Cumhuriyet Halk Partisi’dir.
Bu kadar açık bu kadar net söylüyorum. Eğitim: Nasıl çözüleceğini biliyoruz. Dış politika: Nasıl çözüleceğini biliyoruz. Toplumsal barışı sağlamak: Nasıl sağlayacağımızı biliyoruz. Orman: Nasıl çözülür bu sorun onu biliyoruz. Orman köylüsünün sorununu biliyoruz.
Boğazın korunması: Nasıl çözüleceğini biliyoruz. Enerji sorunu: Nasıl çözüleceğini biliyoruz. Hayatın her alanında ekonomide karşılaşılan sorunlar. Gelir dağılımı, hakçı bölüşüm, üretmek. Bunların hepsinin üzerinde bütün ayrıntılarıyla duruyoruz.
Ve çözümleri üretirken de oturup kapalı kapılar ardında çözüm üretmiyoruz. İşin uzmanlarıyla beraber bir araya gelerek çözüm üretmeye çözümleri bulmaya çalışıyoruz.
Sosyal devlet dediğimiz kavram hepimizin üzerine titremesi gereken bir kavramdır” diyerek adeta 2017’ de olacak CHP’ li anlatmış.
Ne diyelim. Hayırlı osun.
Ne var ki, bunları yapmak için de iktidar olmak gerek…
Partisini, ‘Ufku açıktır’ diye anlatan CHP lideri;
Türk siyasetinin de ülkesini sevmesi gerektiğine vurgu yapıyordu birde.
Ve diyordu ki, “Eğer ülkemizi seviyorsak ve insanlarımızın arasında hiçbir ayrım yapmıyorsak emin olun bu ülkenin sırtını hiçbir devlet yere getiremez.
Farklı düşüncelerimiz olabilir, farklı görüşlerimiz olabilir farklı pencerelerden Dünya’ya bakabiliriz ama biz
güçlü bir ortak payda yaratmamız gerekiyor.
Vatan gibi bayrak gibi orman gibi toprak gibi sevgi gibi hoşgörü gibi bir ortak payda yaratmalıyız.
Kim ve öfke üzerine siyaset yapılmaz yapılmamalıdır ve bundan Türkiye’nin arınması gerekiyor. Saygılı bir toplum inşa ettiğimiz zaman göreceksiniz ki sorunları çözmede çok daha güçlü bir ülke olacağız”
Tamı tamına, katılmamak mümkün olmayan sözleri, biraz da başkaları anlasa ne güzel olacak.
Mesela Çağrı merkezinin içinde başlasa bu tutum önce.
Sonra yayıl sa tüm yurda.
Son günlerde parti içi hesap kesimi mi başladı ne?
Gün geçmiyor, savunmaya çağrılan yeni bir isimden haberdar olmayalım.
Neyse, herkese Mutlu Yılar…