Birkaç gün önce ODTÜ'lü gençlerimizi savunma sanayimizin şirketleri ile buluşturacak 2. ODTÜ Savunma Sanayii Zirvesi etkinliği düzenlenmek istendi.
Ne yazık ki bu etkinlik, yine ODTÜ’lü olduğu söylenen bir grup öğrenci tarafından engellendi, zirve için hazırlanan şirket stantları saldırıya uğradı ve kimi stantlar da zarar gördü.
Yirmi şirketin katılacağı bu buluşmada öğreniyoruz ki ROKETSAN, ASELSAN, TUSAŞ, HAVELSAN, METEKSAN ve TÜBİTAK SAGE gibi sektörün öncüleri de var.
Böylesine abartılı protestoları yapanlardan memlekete ne hayır gelir ki?
Bu öğrencileri savunma sanayi stantlarına saldırmaya yönlendiren kimler olabilir?
Ya savunma sanayinin geliştirdiği silah ve mühimmatlardan büyük zarar gören terör örgütleridir.
Veya savunma sanayimizin genç zekâlara ulaşmasını engellemeye, savunma sanayimize darbe vurmaya çalışan yabancı ülkelerdir.
Savunma sanayimize, savunma sanayimizin şirketlerine ve çalışanlarına yönelik her türden saldırı Türk vatanına ve Türk Milletine düşmanca yapılan bir saldırı olarak kabul edilmeli ve en ağır şekilde karşılık görmelidir.
Savunma sanayimizin gelişimi, her türlü öneme sahip siyaset üstünde bir konudur.
Hatta öyle ki; AKP sonrası ülkeyi yönetme azim ve kararlılığı sergileyen siyasetçiler ve siyasi partiler, savunma sanayimizin gelişimine en az AKP kadar veya hatta AKP’den daha fazla önem vereceklerini şimdiden deklare etmelidirler.
Savunma sanayinin gelişimine engel olacak siyasetçilerin ve partilerin iktidar olmalarının memlekete bir faydası olmayacağı da şimdiden bilinmelidir.
Bir mi? İki mi? Yoksa hiç olmadı mı?
Suçlular genellikle bir psikolojik rahatsızlığı yoksa genellikle çaresiz insanların veya aç gözlü insanların arasından çıkar. Refah içinde yaşayanların terör örgütlerinin faaliyetlerine karıştığı pek nadirdir.
Terörde dâhil birçok suça bulaşanlar genellikle yoksulluğa, eşitsizliğe, adaletsizliği ve zorbalığa maruz kalan toplumların arasında çıkar.
Eğer bir ülkede hukuksal ve ekonomik bağlamda eşitsizlik varsa, haklar gasp ediliyor ve biri yerken öbürü bakıyorsa, biri başarılıyken iş bulamıyorsa ve bir diğeri başarısızken iş buluyorsa, insani ayırım ve kayırmacılık varsa o ülkede ne huzur olur ne de mutluluk olur.
Türkiye ne yazık ki bu kategoridedir.
Türkiye hızla özgürlükler ülkesi olmaktan uzaklaşmaktadır.
Türkiye’de zengin daha zengin fakir daha fakir hale gelmektedir.
İktidara yakın olanların ballı kaymaklı hayat sürüşleri gün gibi ortadayken, sıradan vatandaşın ekonomik yoksulluğa mahkûm olmaları da gün gibi aşikârdır.
Başarısız olmak için hiçbir neden yokken Türkiye’de her nedense her türden başarısızlıklar sergilenmekte ve yaşanmaktadır.
Allah aşkına bu işi başarmak bu kadar mı zor?
Siyasilerimin iyi başladıkları her işi neden sonuçlandıramamakta ve işleri sarpa sarmaktadır.
Son yüzyılımızda Atatürk hariç(bir o başardı) başladığı işi başarıyla sonuçlandıran, ülkede barış, huzur ve istikrarı sağlayan kaç siyasetçi vardır?
Bir mi? İki mi?
Yoksa hiç olmadı mı?