Bari demek geldi içimden önce.Bu başılğı atmadan bir saniye önce...
Bari demekten, dilimizde tüy bitsede bazı konular üzerine,her seferinde "bu kadarına da pes yani" desekte milletçe, Mübarek Üç ayların hürmetine, hakikaten gerekli insan oğlunda biraz da olsa şekkat...
Buz kesmiş sokakta hava. Poyraz titretiyor ne kadar da çok da giyinsek. Mont kaban, palto ve dahası korumuyor an geliyor soğuk esen o rüzgardan...
İyilik yapma düyşüncesi hepimizde olsa keşke. içgüdüsel olsa şu iyilik..
İnananlar dahi, laf etsede etrafında hep var olan muhtaçlara, ettiğimiz dular bu durumda nası kubul olur ki?!..
Avuç açan yardıma muhtaç kişi, kendini dinleyen çıkarsa derdini anlatabiliyor..
Peki ya, sessiz kullar ne yapsın?!...
Dinen sünnet sayılan kediler mesela, onlar ne yapsın...
Bir kap yem, bir kap su verdiklerimiz için, tonla laf edenlere kim neyi nasıl anlatsın?!..
Üç yalar başladı diyor, övünüyor bir de.. Sanırsın alnı secdeden kalkmıyor..
Üç aylar hürmetine, sen de bir yardım eli olabilsen diye, yekten söz ettiklerim çevremde. Yüzüme bakıyor bön bön.. Bu durumda, nasıl anlatacaksın sünnet kabul edilmesi gereken bir kedinin önemini..
"Yardrıma muhtaç insanlar bitti de, kediler mi senin derdin?..." diye tepki verenler, sizde haklısınız..
Lakin, ben yine de hatırlatayım. Sonunda Bayram ettiğimiz o mübarek üç ayla başladı. Bu mübarek ayların hürmetine, şefkat elleri çoğalsın inşallah..,
Malum; Recep dün geldi, 21 Şubat' ta Şaban, 23 Mart'ta da Ramazan..
Yardıma kim muhtaç ise çevremizde, yardım eli olmamazı emreden de Yaradan.. Hani, üç aylar hürmetine değilse de, Bari Yaradan' ın emrini yerine getirenlerimiz çoğalır, duası ve beklentisindeyim ben yine..
Hani olan olmuş ise, Temel ne yapsın.. sonunda gülmeyi halk ediyoruz..
Gülekalın diyerek, bir fıkra aktarayım.. Belki, hallice düşünme nedeni olur bizim meşhur Temel..
Fıkra öncesinde, gözlemlere dayalı bir ifde..
Şöyle diyordu geçende bir bilen; "Ortalık , hipnoza yakalananlardan geçilmiyor. Kadına darp da pek çoğaldı. Kadını dövmeyi, matah bir şey sananlarla dolu etraf..
Kim görür ki, yardıma muhtacı..Gözünün önünde öldüresiye dövülen kadını bile görmezden çoğanlar çok çoğaldı"
Aynen de, böyle bir durum.. Ne yazık!..
Hatırlıyorum da, üç kişi, bir kişiyi dövüyor ise şayet,Kimse seyirce kalmazdı bu duruma, gereğini yapardı..
Temel fıkrasında şimdi sıra.. Gülmece vakti yani, haydi o vakit güle kalın..
Temel yurt dışında bir ülkede işçi.. Misal, New York'da...
Ve bizim Temel, bir gökdelen inşaatında çalışıyor..
Adı üzerinde gökdelen.. Bu dev binanın zirvesinde, bir anda gözü kararıp, dengesini kaybediyor..
Temel o anda tepetaklak. Ve hızla düşmeye başlıyor gökdelenin üzerniden.
Temel bu duru mu?!.. Düştükçe katları sayıyor.bir yandan.
Her geçtiği katları, mırındanıyor sayıları. 49, 48,47....
Düştükçe katlar azalıyor tabi..
Derken, tam birg erissayımlda Temel..
Sanırsınız, Ay'a roket gönderiyor..
10, 9, 8,7,6,5. 2..
2'nci kata gelince mırıldanıyor içinden;
"Rabbim sana şükürler olsun...
Buraya kadar sağ salim geldim, bundan sonrası 1-2 metre..."
Bundan sonraki bir iki metrenin, lafı ve hesabı mı olur değil mi?!..
Zaten zor olan bölüm çoktan aşılmış, hem de jet hızıyla.
Ömür başladı, bitişe , finişe doğru sanki geri sayımdayız..
Bilmem anlatabildim mi?!... Kalın sağlıcakla.. Hoşça kalın..