İster şimdi olsun isterse gelecekte olsun, sosyal medyada ve klasik medyada yapılacak eleştirilerin veya açıklanacak fikirlerin üslubu kesinlikle kimseye hakaret etmeyecek şekilde olması gerekir.

Fakat 2002 yılından bu yana günlük hayatın içerinde gölgesi kadar hükmü olan bir çok insanda dahi “dinleniyorum” “izleniyorum” korkusunun yarattığı travmatik bir psikolojik çöküntüye rastlamak sıradan vakıa haline geldi.
Bu durumun oluşmasında elbette ki devletin, yani AKP hükumetlerinin ülke yönetim biçiminin etkisinin sebep olduğu söylenebilir.
Sıradan insanlar olarak sosyal medyayı ne kadar çok kullanıyor gözüksek de kullanma özgürlüğümüz, suya sabuna dokunmayan şeylerden öte bir şey değildir.
Esas özgürlük bekleyen alan, kalem erbabı içindir. Ülkemizin aydın ve tarafsız gazetecileri, hangi siyasal görüşe, inanca ekonomik gruba ve eğitime sahip olursanız olun uğradığınız haksızlığı kamuya duyuran yegâne güçtür.
Basın, her türlü baskıdan ve etkiden arınmış olarak kamuyu, özel kurumları, kuruluşlarını vatandaş ve ülke lehine gözetleyen, yanlışlıklarını ortaya çıkaran bir faaliyet alanıdır.
Bu nedenle dün altılı masanın açıkladığı Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ndeki  “Temel Hak ve Hürriyetler” bölümünde öncelikle vatandaşlar için neyi hedeflediğine baktım.  Yapılan açıklamanın uzunluğu ve şıkların çokluğu, bizim yıllar içinde birçok temel hak ve hürriyetimizi yitirdiğimizi de sanki ortaya koyuyor gibiydi.
Aşağıda alıntılayıp yazdığım bir kısım hak ve hürriyetlere baktığımda vardığım sonuç ülkemizin yönetimi şimdiki haliyle devam ettiği taktirde gelecekte çok daha fazla hak ve hürriyetlerden mahrum kalacağımız yönündedir.
•Temel hak ve hürriyetlerin üstün ve bir bütün olduğunu, birbirini tamamladığını; yasama, yürütme ve yargı organlarını bağladığını, hürriyetin esas, sınırlamanın ise istisna olduğunu Anayasayla açıkça düzenleyeceğiz. Anayasa’da, temel hak ve hürriyetlerin ödevle sınırlanması anlayışına son vereceğiz.
•Anayasa’nın “Düşünce ve kanaat hürriyeti” ile “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini”ni düzenleyen maddelerini birleştirerek, madde başlığını “Düşünce, kanaat ve ifade hürriyeti” olarak değiştireceğiz. Böylece düşünce, kanaat ve ifade hürriyetlerini güçlendireceğiz.
•Anayasa’da yapacağımız değişiklik ile ifade ve basın özgürlüğünün sınırlama nedenlerini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları doğrultusunda “millî güvenlik, kamu düzeni, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, Devlet sırrı olarak kanunla düzenlenmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret ve haklarının korunması” sebepleriyle sınırlı tutacağız.
•İnternet mevzuatını, uluslararası standartlara uygun olarak ifade özgürlüğünü kısıtlamayacak ve kişilik haklarını ihlal etmeyecek şekilde yeniden düzenleyeceğiz.
•Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için Anayasa ile öngörülen sınırlama sebeplerinin kapsamını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun olarak hürriyetin esas olduğu anlayışı doğrultusunda daraltacağız. Böylece bu özgürlüklerin belirsiz ve keyfi şekilde sınırlanmasına son vereceğiz.
•İdari makamların, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılacağı yerlerle güzergâh ve zamanın belirlenmesine ilişkin yetkilerini sınırlandıracağız.
•Kamu kuruluşlarının karar alma süreçlerine ve çalışmalarına sivil toplum kuruluşlarının katılımını sağlayarak “açık kapı ilkesini” esas alacağız.
• Sivil toplum kuruluşlarının kamu yararı statüsü ve vergi muafiyeti gibi desteklerden yararlanmasında eşit, adil ve şeffaf bir yöntem uygulanmasını sağlayacağız
 
Millet ittifakının umut verici açıklamalarında muallakta kalan hususlar olsa da, şu haliyle bile olsa, hepimize soluk aldıracağı ortadadır.