“Vatan, bayrak ve mukaddesat ortak paydasında, Türkiye’nin namus ve haysiyetini cihana savunmak hepimizin milli görevi, ecdada da manevi borcudur”

Söz öyle böyle bir söz değil. Kuvvetler ayrılığına son verecek hassasiyette, Ton’ la basıyor her kelime ve içindeki anlatımı.
Ağzına, yüreğine sağlık Başkan…  Bir hainlik karşısında denilecek tek laf, bu denli özetlenirdi.
 MHP İl Başkanı Hakan Pınar, öle böyle laf etmemiş. Okudukça okuyasım geldi. Gel de bu denilenleri sahiplenme ve de alkışlama. Sıkıyorsa destekçisi de olma.
Bir yıl geçti, o hainliğin yaşandığı günlerin üzerinden. Tam da bu günün akşamındaydı Tankların çıktığı boğaz köprüsü. Yüce Meclisin bombalandığı, vatandaşın üzerine helikopterlerden izli mermilerin sıkıldığı anları yaşadığımız ve hatta TV ekranlarından film izler gibi seyrettiğimiz yaşanılanlara tanık olduklarımız.
Bir şerefsizliğin üzerine, hissettiklerini ve mesajını uzunca gibi görülen dizelerle aktaran MHP İl Başkanı Pınar,
“Paralel Devlet anlayışı ile yıllardır devletin en kritik ve stratejik noktalarına yuvalanan Fettullahçı Terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişimi ülke gündemini allak bullak etmiş, bir anda tartışmaların seyir ve ağırlık merkezini değiştirmiştir” diyor ve ekliyordu içinde geçenleri.
Diyordu ki; “Elbette 15 Temmuz Türkiye için bir dönüm noktasıdır. Yıllarca TSK’ya ahlak ve yasa dışı yollarla sızan ve sirayet eden FETÖ’cü gözü dönmüş alçaklar, en sonunda hiçbir insanı vasfa sığmayacak cani bir ruh haliyle Türk milletine silah doğrultmuş, mermi ve bomba yağdırmaktan çekinmemişlerdir” diye de ekliyordu.
Söylediklerinin her biri acayip dikkat çekiyordu da, ya bu dedikleri?
Birlikte bir göz atalım; “Asker kamuflajına bürünmüş Pensilvanyadaki hainden emir alan katiller, Türkiye’yi ateşe vermek, vatanın birlik ve bütünlüğüne  kast etmek, millete kıymak, hain emellerini gerçekleştirmek ve devleti kendi sapık anlayışlarına göre dönüştürmek amacıyla Türk tarihinde çok nadir görülebilecek bir ihanet ve rezalete imza atmışlardır” sözüne katılmayanımız, olabilir mi hiç?
Sözleri uzun, dedikleri sayfalar dolusuydu MHP kurmayı Pınar’ ın. Kısaca diye anlatılması mümkün olmayan akıcıkla geliyordu sözleri. Şöyle ki;
 “Bir defa şu gerçeği yalın bir dil ve üslupla netleştirmemiz lazımdır:  FETÖ  Terör örgütünce gerçekleştirilmeye çalışılan ve Necip Milletimizin iman dolu göğsünü siper ederek canı pahasına engel olduğu kalkışmaya karışan kim varsa, bu hain teşebbüse kim ortak olmuşsa; ismi, unvanı, mevkisi ne olursa olsun Türk askeri değildir, asla da olamayacaktır.
Asker bir Milletin evladı olarak buradan haykırıyoruz, Türk askeri şereflidir, onur sahibidir; vatan ve millet sevgisinin bedelini de gerektiği zaman canıyla, kanıyla ödemektedir, dünya durdukça da aziz Türk Milletinin bekası için bayrağa al kan olmaya ve bu bedeli ödemeye devam edecektir”
Ve sonrasında, bence hakikatken büyük laf geliyordu Başkan Pınar’dan. Diyordu ki;
“Şerefsizden asker olmaz, olana da asker denmez. Buna rağmen, aklını kiraya vermiş, ruhunu Pensilvanya’daki efendisine devretmiş, sonra da dönüp suyunu içip ekmeğini yediği ülkeye namlu çevirmiş bir onursuz ve omurgasıza Türk askeri demek vebaldir, günahtır, bühtandır”
15 Temmuz gecesine ilişkin sözlerini devamında; “Necip Milletimiz helal kazançları ile ödediği vergilerle vatan savunmasında kullanılmak üzere alınan silahları Millete doğrultan,  aziz vatanın tepesinde kanunsuz uçak uçurup helikopter gezdirenler Haçlı işbirlikçisidir, küresel vahşet projelerinin içimize kadar uzanmış maşalarıdır.
Bu maşaları tutan eller kirlidir, kanlıdır ve Sayın Genel Başkanımızın da ifade buyurduğu üzere alayı birden Türk’ün ezeli ve ebedi düşmanlarıdır.
Yaşadığımız Türkün son vatan parçası olan bu güzel coğrafyada bize rahat ve huzur yüzü göstermemeye and içmiş bu düşmanlara ve ülkemizdeki hain işbirlikçilerine buradan sesleniyoruz;
 Sizlerin hesabı varsa , Cenabı Hakkında bir hesabı vardır ve onun bu ilahi izni  ile damarlarındaki asil kandan güç alan TÜRK milleti varlığına biçilen kefeni dün olduğu gibi bu günde yırtıp atmaya muktedirdir, Milli şuurla birlik ve beraberliğini koruduğu sürece aziz milletimizin karşısında hiçbir güç duramaz ve duramayacaktır” gerçeğine dikkat çekende yine MHP Kurmayıydı kısacası.
Devletin içini ur gibi saran Fethullahçı terör örgütünün, Medyadan eğitime, sağlıktan adalete, yargıdan emniyete, TSK’dan sivil toplum kuruluşlarına kadar her yere çöreklenmişliğine de yaptığı vurgu, dikkat çeken çıkışının diğer bir bölümüydü kısacası.
Kısacası dedikçe, sözler uzuyor biliyorum. Ne var ki; gelinde bu gerçeklikleri okuyamayalım. Omur mu hiç?
Bu şimdilik benim yorumum elbet. Sizleri bilmem. MHP İl Başkanı Pınar’ ın, hainliğe ilişkin sözlerinin devamında;
“Sorumlu siyaset anlayışı gereği senelerdir uyarmamıza rağmen maalesef hain ve hasmane emel sahipleri yıllarca din kisvesi altında üremiş, himmet ve hidayet adıyla kuytu köşelerde gizlenmiş, güçlenip ortaya çıkmak için uygun zaman ve zemin kollamıştır.
Manevi duyguları sömüren takiyye ustaları aslında doğrudan Kilise’ye hizmetkarlık yapmışlar, oradan emir ve icazet alarak melanet gergefinde vatana ihanet dokumuşlardır.
Bu hainler aynı zamanda üçüncü bin yılda Asya’nın Hıristiyanlaştırılmasına hizmetle görevlendirilmiş, Kürdistan’ın doğumunu hızlandırmak için tembihlenmiş insan ve inancın yüz karalarıdır
Türk tarihinin farklı dönemlerinde bir çok darbe ve ihtilal denemeleri yaşanmıştır.
Ancak hiçbiri 15 Temmuz musibeti kadar bu milleti sarsmamış, bu kadar derin çatlak ve yarılmalara neden olmamıştır.
 
Bize göre 15 Temmuz bir işgal teşebbüsüdür ve bunun tarafları 1919’lu yıllardaki emperyalist komplonun günümüze uyarlanmış uzantıları ve uyuyan hücrelerinden başkası değildir” diyordu.
Bir yıl önce, bu gece yaşanılanlar için özet geçerken MHP Kurmayı; “15 Temmuz’da Gazi Meclisi bombalayan namussuzlarla, 1920’lerde Söğüt’te kutlu ceddimiz Osman Gazi’nin türbesini tekmeleyen, Ertuğrul Gazi’nin türbesini talan edip haç asan barbarlar arasında en ufak bir fark yoktur.
FETÖ terör örgütü düşmanın ta kendisidir. Laik devlet anlayışıyla Milletin hür vicdanında müstesna yere sahip Din ve İman konularını fütursuzca istismar ederek din tüccarlığına soyunan bu hain oluşumu  Müslüman Türk milleti ilelebet lanet ve bedduayla anacaktır” vurgusu da yapıyordu.
SÖZLER UZUN, YAZILANLAR İSE TARİHE GEÇECEK TÜRDEN…
Denilenleri, bu denli uzatmamamın nedeni, ‘söz uçur, yazı baki kalır’ gerçeğine dayandırılsın.
Belki de arşiv kaydı olacak bu denilenler. Bu nedenle de, yazılanları paylaşmada ısrarcıyım vesselam.
MHP İl Başkanı Hakan pınar, adeta günlerini verip, bence böylesine önemli bir çalışmayı hazır etmiş.
Bunun içinde ayrıca kutlamak gerek. Okumaya sevmeyiz. Eyvallah…
Bence, bir yerde nokta koyup, sonradan tekrar okunası bir çalışma olmuş bu denilenler.  
Gelelim, hayli uzunca bu anlatımın devamına.
Ne dersiniz, paylaşayım mı?
Şöyle devam ediyor. Belki de soluklanarak okuma zorunda kalacağınız, hayli uzunca sözler.
Buyurun, soluklana soluklana okuyalım. MHP İl Başkanı Pınar, aynen şöyle devam ediyor;
“Bunlar devleti ele geçirip tüm güvenlik kilitlerini kırarak Türkiye’yi parçalamayı amaçlamışlardır.
Bu hainlere yönelik olarak Türk Milletine silah sıkmış, ihanet etmiş kim varsa bulunup en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
İdam konusunda AB’nin ne söylediği, nasıl bir pozisyon aldığı da kendi bileceği bir iştir, Türkiye egemenlik haklarını ve tarihi devamlılığını korurken hiç kimseden müsaade almayacaktır, almamalıdır.
15 Temmuz’dan sonra özellikle bürokraside yaşanan toplu tasfiyeler tehlikenin ne kadar yakın olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Aralarında çok sayıda Amiral/General, Subay-Astsubay, Hakim, Savcı, Polis, Memur, Mülki Amir ve diğer meslek mensuplarının bulunduğu şahıslar da tutuklanmış olup hergün bu sayılara yenileri ilave olmaktadır.
Bilindiği üzere Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiye kararı doğrultusunda, Sayın Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 21 Temmuz 2016 Perşembe Günü saat 01.00’den itibaren doksan gün süreyle olağanüstü hal ilan etmiş, müteakiben aynı gün Gazi Meclisimiz tarafından onaylanmıştır. İhtiyaç devam ettiği içinde bu güne kadar OHAL dönemler halinde uzatılmaktadır.
Ülke ve milletin güvenliğiyle birlikte huzurlu geleceğini her türlü mülahazanın önünde ve üstünde tutan siyasal anlayışımız,  içinde bulunduğumuz kırılgan durum ve beka düzeyinde açık tehdit değerlendirmesi sebebiyle OHAL uygulamasına desteğini çekinmeden göstermiştir.
Bu nedenle toplumsal huzurun temini, asayişin sağlanması maksadıyla devletin elini güçlendirmek, olağan dışı şartlara olağanüstü yönetim modeliyle karşılık vermek pek tabii şarttır ve doğaldır.
Bize göre devlete ağır zayiat vermek isteyen odaklara karşı güvence  ve anayasal bir Uygulama olan OHAL  millete karşı alınmış bir karar değil, tam tersine millete pusu kuranlara karşı tedbir şeklinde değerlendirilmeli, Meclis’in iradesini askıya alma, yok sayma şeklinde de yorumlanmamalıdır.
FETÖ terör örgütünün ve bunun yanında duran her türlü zararlı ve hıyanet oluşumlarının tamamıyla temizliği için OHAL bir yöntem ve bir vasıtadır.
Fakat FETÖ terör örgütüyle OHAL kapsamında etkin ve çok boyutlu mücadele ederken dikkat edilmesi ve altı özenle çizilmesi gereken hususlar vardır.
Öncelikle ve ilk olarak, askeri ve sivil bürokraside toplu görevden almalar yapılırken, kesinlikle sağlam delil ve belgelere dayanmak esas olmalıdır.
Paralel devlet yapılanmasının tüm unsurları tespit edilmeli, her yönüyle analiz edilerek araştırılmalı ve hepsi birden adaletin önüne çıkarılmalıdır.
Bu yapılıyorken, masumların hakkını gasp etmek, suçsuz günahsız insanımızı mağdur etmek en az terör örgütünün zalimliği kadar tehlikelidir.
Bu itibarla, idari ve kanuni tasarruflar sırasıyla ve süratle alınırken, mazlumlara ilişilmemeli, onların hak ve insanlık onurları çiğnenmemelidir.
Hukukun üstünlüğüne hürmet, başta siyasi sorumluluk taşıyan hükümet ve Devleti temsil edenler olmak üzere, herkesin en temel görevi olmalıdır.
Her şey hukukun belirlediği çerçevede yürütülmeli, herkes hukuk içinde hareket etmelidir. Nitekim devlet hukuk demektir.
Bu süreçte adaletin gecikmeden tecelli etmesi ve adil yargılama hakkına titizlikle uyulması hukuk devletinin vazgeçilmez bir gereğidir.
Bu anlamda süreç tarafımızdan dikkatle ve sükunetle takip edilmektedir.
Üzülerek ifade etmek istiyorum ki bu hain kalkışmadan en çok etkilenen kurum Türk Silahlı Kuvvetleridir, hiyerarşik yapısı ve omurgası çok hırpalanmıştır.
Hatırlayacağınız üzere, geçmişte bazı sözde darbe davalarıyla birçok asker şahsiyet hem mesleklerinden hem de itibarlarından edilmiştir.
Ergenekon, Ayışığı, Eldiven ve Balyoz gibi dava süreçleri TSK’yı yapısal ve tarihsel krize sokmuş, terfi ve yükselme basamaklarını laçkalaştırmıştır.
Askeri liselere giriş imtihanlarının şaibeli olması, soruların çalınması, TSK’ya kurulan FETÖ kumpası binlerce yıllık bir geçmişi olan Türk ordusunda derin yaralar açmıştır.
Bunun düzeltilmesi, askeri sistemin yeni baştan; ama mutlaka sadakatin öne alınarak takviyesi asli ve zorunludur.
Peygamber Ocağı olan kutlu Türk ordusunun , milli yürek ve vicdanlarda hak ettiği değeri bulacağına, din tacirlerinin, içi dışı fitne fücur olanların değil, samimi, devletinin ve milletinin çıkarlarını kişisel menfaatlerin üstünde tutan fedakarlık timsali kardeşlerimizle layık olduğu mertebelere çıkacağına olan inancımız tamdır.
Bu milletin tertemiz ve şerefli evlatları sokaklarda işsiz güçsüz gezerken, terör örgütü FETÖ’nün TSK’ya yasa dışı yollardan girip haince Millete saldırma aşamasına gelmesi herkese ders ve ibret olmalıdır.
Başta TSK olmak üzere tüm Kamu Kurum ve Kuruluşlarının yeniden yapılandırılma sürecinde Liyakat ve ehliyet aranmasının yanı sıra Milli Şuur ve Devlete sadakat şart olmalı, sadakat öne çekilmeden, millet ve vatan sevgisi hak ettiği ödülü almadan Türkiye’nin istikbalini kurtarması bize göre imkansızdır.
Önce Türkiye, önce Türk vatanı, önce Türk milleti demedikten sonra; alleme olunsa ne yazacak, alim ve arif olunsa ne olacaktır.
Üzerinde yaşadığımız topraklar tarih boyunca Türk’ün kanıyla mühürlenmiş ve sulanmıştır.
Mensup olduğumuz millet asırlardan beri çok şükür Türk’tür.
Hem övüneceğiz, hem çok çalışacağız.
Hem kardeşçe yaşayacağız, hem de birbirimize saygı duyup hoşgörü ve uzlaşmayı canlı tutacağız.
Başka Türkiye yoktur, Bizim bizden başka dostumuz da  yoktur.
Darbe girişiminden sonra kesin ve net tepki ortaya koyamayan batılı ülkelerin tavrı buna en canlı örnektir, terör örgütünün dış bağlantıları da yavaş yavaş deşifre olmaktadır.
Irak’ta Müslüman ve Türkmen kanı döken, Afganistan’da Hazara Türklerini öldüren, Suriye’de Türkmenleri işkenceyle canlarını alan katillerin, bu defa da son yurdumuzda iştahla devreye girdikleri ayan beyan ortadadır.
12 Eylül’de bizim çocuklar kazandı diyenler , hamdolsun ki 15 Temmuzda Milletin sarsılmaz imanı karşısında eriyip gitmişlerdir.
Tankların önüne dikilen Milli İrade , teröristlere Osmanlı şamarını korkusuzca indirmiştir.
Oyunu gören ve kenetlenen Türk Milleti Hainlerin maskesini düşürmüştür.
Bu birlik ruhunun devamı mutlaka korunmalıdır.
Başkentimizin bombalandığı, TSK’ya yuvalanmış teröristlerin millete saldırdığı ve sonuçları itibariyle devletin tedirgin ve endişeli olduğu bir dönemde, siyasi partilerin çekişmesi ve birbirine girmesi Türkiye aleyhtarı mihrakları yüreklendirecektir”
GELDİK, SÖZÜN ÖZÜNE…
Yazımıza başlarken temas etmeye çalıştığım, işte o asıl bölüm.
MHP Kurmayı, vurguyla sesleniyor. Aynen şöyle;
“Bizim birbirimize ihtiyacımız vardır.
Vatan, bayrak ve mukaddesat ortak paydasında Türkiye’nin namus ve haysiyetini cihana savunmak hepimizin milli görevi, ecdada da manevi borcudur.
Büyük bir millet olduğumuzu gösterelim, kaynaşalım, saflarımızı sımsıkı tutalım, bu cendereden, bu darboğazdan hep birlikte çıkalım.
Eğer birlik olmazsak, eğer Türk milleti şemsiyesi altında toplanmazsak,  siyasi ve ideolojik önyargıları geri plana itmez, dayanışma ruhunu ayakta tutmazsak son vatanımızda selamızı verecek imamı arasak bile maalesef bulamayacağız.
Bu sebeple Türkiye’ye sonuna kadar sahip çıkmalıyız.
Türk milleti hainlerden büyüktür.
Demokrasi darbeden büyüktür.
Türkiye zalimlere yem olamayacak kadar kudretlidir.
İster FETÖ, ister kanlı işbirlikçisi PKK/PYD, isterse de aynı karanlık yolun yolcusu IŞİD olsun, Türkiye’yi geçemeyecekler, Türk milletini yenemeyeceklerdir.
Yeter ki Bir olalım, beraber olalım Türkiye’nin milli dava ve istiklaline bağlı kalalım.
Hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasi ve insan hakları gibi vazgeçilmez ilkeleri savunan bir siyaset çizgisinin takipçileri olarak
Türk milletinin dünya döndüğü müddetçe bu vatanda bağımsız şekilde varlığını muhafaza edeceğine olan inancımızla, Hainlere karşı aynı siperde ve aynı gemide olduğumuzu unutmadan , Bayrak inmez, ezan susmaz, vatan asla bölünmez diyerek , bu uğurda hissesine şehadet düşse bile, buna seve seve baş göz üstüne diyecek, gereğini yapacak atılganlığı ve fedakârlığı şartsız göstereceğimize olan inanç ve taahhütümüzü bir kez daha huzurlarınızda ifade ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son vermeden önce Darbe girişimi sırasında şehit olan, asker, polis ve sivil vatandaşlardan oluşan 248 kahraman vatan evladına Yüce ALLAH tan rahmet, geride kalan ailelerine ve Aziz Türk Milletimize sabır ve başsağlığı diliyor, o menfur gecede yaralanan Gazilerimize de minnet ve şükran duygularımı ifade etmek istiyorum”
MHP Kurmayı Hakan Pınar’ ın bu denli özenle hazırlanmış açıklamasına ne denir bilmem lakin,
Başbuğ Atatürk’ ün bir sözünü de hatırlatmadan olmayacak sanırım.
‘Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Milletindir…!”