Depremin sessizliği çöktü milletimizin ve ülkemizin üzerine.
Acılarımız yorgan oldu. Kardeşçe sarıldık zemheri ayında birbirimize.
Siyasetin fırtınalı denizinde AKP kaptanlığındaki bir deprem tsunamisi Türkiye’yi aldı ölüler denizinde sükuta erdirdi adeta.
Doğa kanunları, devletin ve ülkenin esas gündeminin siyasi hırsı ve arzularının depreşmesi olmaması gerektiği, esas gündemin halkın sağlığı, güvenliği ve kardeşliği olması gerçeğini ağır bir bedel ödeterek gösterdi hepimize.
Neticede bir tane vatanımız var ve bu vatanda kardeşçe yaşamamız önce doğanın, sonra tarihimizin emriydi bize.
Ağır bir depremin sillesiyle hatırladık her şeyi.
Mesela eskinden Türk ordusunun EMASYA planları vardı. Hani şu her şeyin sebebi görülen askerlerin yani devletimizin olağanüstü şartlarda alacağı tedbirleri gösteren EMNİYET-ASAYİŞ-YARDIMLAŞMA planı. 2010 yılında yırtılıp atıldı yürürlükten kaldırıldı. Asker bir anda en zor durumda halkın yanı başında biterdi. Belli ki devletin planlarında bir eksiklik var.
Cumhurbaşkanı kim olacakmış?
Cumhurbaşkanlığı en iyi sistemmiş vs. vs…
Hepsi boş işlermiş.
Hani nerede kaldı devlet?
Devleti çok daha güçlü kılacağı iddia edilen cumhurbaşkanlığı sistemi nerede?
Devletimiz eskiden daha çevik ve ataktı.
Devletimiz derhal ayağa kaldırılmalıdır?
Kahramanmaraş merkezli depremde devletimiz iyi bir sınav vermemektedir.
Heybetli devletimiz vardı bizim.
Devletimiz nerede?
Ama Türk Milleti ayakta.
Yüce milletimiz, memleketimizin her köşesinde var gücü ile maddi ve manevi olarak seferberlik halinde. Bu soğukta, ayazda, yıkıntıda yerle bir olmuş kentlerdeki kardeşlerimize yardım için koordine olmuş tek yürek olmuş çırpınıyor.
Ama biz biliyoruz ki;
Bizim devletimiz güçlüdür.
Bizim devletimiz kudretlidir.
Bizim devletimiz düşkün değildir.
Bizim devletimiz devlet gibi devlettir.
Lakin bizim devletimiz nasıl geldi bu hale.