‘En denizci, sektörün en donanımlı gemilerinin dahi başına gelebiliyormuş meğer’ dedirten deniz kazasına Yunanlı kaptan neden oldu.
Vay anasını diyeceğim. Nedeni basit, koca boğaza sığamamış. Seyir yardımcısı onca donanıma rağmen, sen gel Dokuz oturak karayla temas.
Kara derken, sığlık bölgede seyir etmenin akıbeti.
Fırtına ve sağanak sırasında göz gözü görmezken benzer vaka olsa, hadi neyse denir de, bu kazanın nedeni hakikaten merak konusu.
Haber ajansları dün, ‘Çanakkale Boğazı'nda gemi karaya oturdu’ benzer başlığı ile haberler servis etti.
Muhabir kardeşim, İhlas Haber Ajansı’nın acar isimi Murat Yüksel’ in objektifinden, dokuz oturak haldeki Yunan bandralı geminin halini anlatır görselden de anlaşıldığı üzere, kırıta kırıta seyirin sonunu, 183 metre boyundaki o gemi böyle yaşamış.
İsminden esinlenip, kırıta kırıta yakıştırmazsında bulundum. Geminin adına dikkat; ‘Krıtı Sea’
Olayı ve yaşanılanı sulandırmadan devam edeceğim lakin, aklımdan geçenler buna müsaade etmiyor.
Meslek hayatım boyunca, yüzlerce gemi kazası haberine imza atmış bir gazeteci olarak, genellikle bu tür kazaların nasıl oluştuğuna dair hep kafamda soru işaretleri oluşmuştur.
Eskiden, ticaret gemilerinin seyir sefer eksiklikleri pek de araştırılmazdı. Nerede tırak, orada bırak misali, dünya denizlerinde oldukça bakımsız gemiler seyir yaparlardı.
Son 15 yıldır, Dünya normlarına uygunluğu bulunmayan geminin bırakın sefere çıkması, her liman için aranan onlarca zorunluluğundan kaynaklı, eski ve arızalı donanıma sahip dev demir yığını kütlelerin ‘vira’ demesi dahi mümkün olmuyor.
Bu yaşanan son kazaya, arıza neden gösterilse de, içimden bağıra bağıra ‘ne arızası…’ demek geliyor.
Diyelim ki arıza oluştu, benim bağırmama gerek yok, makine dairesinin süper donanımlı hali zaten cıyak cıyak bağırmaya başlıyor.
Yani,’geç bunları’ durumu hasıl…
183 metre boyunda ve 28 bin 553 groston ağırlığındaki Yunanistan bandıralı "Krıtı Sea" isimli tankerin, karaya oturmasının sebebi ne olabilir diye bana sorulsa, ‘Kaptanın kafası iyiydi’ dedikodusunu üretirdim.
Rüzgar esse de, fırtına kopsa da, bu gemi gibi on binlerce gemi bir yıl içinde boğazımızdan geçit bulup, yoluna devam ediyor.
Bu geminin başına gelenin nedenine ilişkin, naçizane bunca yıllık denizcilik anılarını dinlememden kaynaklı yürüteceğim fikir, ‘Kesinlikle pilotaj hatası’ olurdu.
Yani; efendi kaptandan, (Süvari beyden) kaynaklı kaza...
Neden böyle düşünüyorum? Çünkü Çanakkale ve İstanbul boğazları geçişi esnasında, gemi personeli tam tekmil hale getirilir. Hani kaptan görevi bırakıp da, vardiya tutan ikinci, üçüncü v ehatta dördüncü kaptana dümen tutturmaz. Üstelik, geminin boyu ve büyüklüğü nedeniyle klavuz kaptan da bulundurur ki, böyle bir istenmedik durum yaşanmasın.
‘Allahtan bu gemi boş’ demek de boş.
‘Allahtan istenmedik daha büyük bir olay yaşanmamış’ demek de, tesellimiz olmamalı.
Maazallah gece boyu gürleyen gökyüzünün sesine bir başka büyük gürleme de eklenebilirdi. Gece boyu diken ütündeki Çanakkale, çıkan sesi gök gürültüsü sanır geçerdi.
Bu gün neden mi böyle saçma sapan gibi görülen şeyleri kaleme alıyorum?
Dünya yüzeyinde, Çanakkale ve İstanbul gibi her gün benzer tehlike ile karşılaşmaya yakın başka kentler ve o kentlerin yaşayanları yok da ondan.
Biz, Çanakkale ve İstanbul yaşayanları, her gün Allaha emanet haldeyiz. Dünya denizlerinde, seyir etmesi için gereken onlarca seyir güvenliğini gerektirir donanıma sahiplilik aranırken, bir bakıyoruz Çanakkale’de makine arızası gerekçesinin ardına sığınma hali.
Yok arkadaş. makine arızan var. Ya da, arızaya müsait durumda isen, boğazlarımıza gelemezsin.
Kesinlikle ağır yaptırımlar uygulanması gereken bir durum varsayıp, benzer konularda dünyaya örnek olacak bir ceza kesilse, hiçbir kaptan gemisini güvenmiyor ise, ne Çanakkale ne de İstanbul boğazına 50 mil dahi yaklaşamaz.
Makine arızası gibi, abuk bir gerekçeye sığınılmasına yol açan, bu eski statüde varsayıp, gemilere okkalı cezalar kesilmeyişi diye düşünüyorum.
Buna birkaç örnek olsa, yani arıza nedeniyle kaza yapanlara okkalı cezalar kesilse, diyorum ya, hiçbir gemi kaptanı, gemisine güvenmiyor ise boğazlara girmeye kalkışmaz.
Bu önemli bir konu. Belki birileri, bu düşünceme karşı çıkacak. Bir dolu tanker patlasa, bunun gibi boş bir tanker kadar tehlike saçmaz söylemlerini çok dinlemiş bir gazeteci olarak, ‘Boşu, dolusundan daha da tehlikeli’ iddialarını mantıklı buluyorum.
Buradaki mantığım, ‘Dolu tabancadan bir kişi, boşundan yüz kişi korkar’ değil.
Boş bir geminin, infilakı sırasında, güverteden kopan, geminin ambarlarından kopan metal parçalar şarapnel gibi yüzlerce kilometrelik alana saçılabiliyormuş.
Hatta bununla ilgili bir videolu anlatımı, bir dönem Kepez liman yöneticilerinin düzenlediği bir etkinlikte izlemiştim.
Türk bayraklı gemilerimiz dünya denizlerinde seyir etmek için, ne büyük zorunlu yaptırımlara maruz kalıyor, istenilenleri yerine getiriyorsa, bunun karşılığında da ülke denizleri dışında Türk bandralı gemilerimizin vukuatları yok denecek kadar az yaşanıyor ise, yabancı bandralı gemiler de bizim armatörlerimiz gibi sıkı tedbirlere maruz bırakılsınlar.
Çanakkale yaşayanı medya mensubu olarak, ‘Ha bi tanker çarpıştı’, ‘Ha bir şilep çatıştı’ sendromunu yıllardır dinlediğim telsiz muhaberelerinde an itibariyle yaşadığımdan, özellikle önceki gece gibi kötü hava koşullarında, ‘Görüş mesafesi düştü’, ‘Fırtına ağır. Gemilerin manevrasına olumsuz etken’ gibi konular, ister istemez benim derdim oluyor.
Şükürler olsun ki, sonu felakete yol açacak bir kaza yaşanmamış olsa da, bir çok kez faciaya kıl payı benzer durumların yaşandığına, an itibari ile telsiz görüşmelerinde dinleyerek tanıklık ettiğimden, ‘Deniz kazası mı. Allah muhafaza…’ dualarını sürekli edenlerden oldum.
Boğaz şehri yaşayanıyız da, her saniye bizi bekleyen bir büyük tehlikenin de olduğunun farkındayız.
Arıza gerekçelerine sığınılan kazasız seyirler yaşanması temennisiyle diyeyim, herkesi de panik etmeyeyim.
Bunlar da gerçek. Bilinsin istedim.
Geminin nasıl Karaya oturduğunu anlatır, genç meslektaşım Murat’ ın haberinden bahsedecektim. Yine çok gevezelik yaptım.
Özetlersek, olay şu; “Çanakkale Boğazı Nara Burnu açıklarında, Malta'dan Gürcistan'ın Batum Limanı'na giden, 183 metre boyunda ve 28 bin 553 groston ağırlığındaki Yunanistan bandıralı "Krıtı Sea" isimli tanker, belirlenemeyen bir sebeple arızalandı.
Arızalanan gemi karaya oturdu. Daha sonra geminin kaptanı durumu, Çanakkale Boğazı Gemi Trafik Hizmetleri Müdürlüğüne bildirdi ancak yardım talebinde bulunmadı. Bölgeye güvenlik nedeniyle, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğüne ait "Kıyı Emniyeti-9" ve "Kurtarma-4" isimli römorkörler sevk edildi. Geminin kendi imkanlarıyla kurtarma çalışması yapacağı belirtildi”
Böyle birkaç satırlık haber olarak görmememiz gerektiğini savunduğum, olasılıkları da yaşamamamız dileğiyle, bu günlük bu kadar, haydin hoş çakalın.