Sayın vekil Av. Erkek’ in konuşmasında geçen şu bölüm, hakikaten hayli dikkat çekici. Hem de hayli büyük bir iddia olmuş. Tabii bence…
Partisi adına Meclis kürsüsünden hitap ederken demiş ki sayın vekil; "BU İÇTÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ MECLİS İÇİ DARBEDİR!"
Darbe, ihtilal falan denilince insan ister istemez dikkat kesiliyor. Hele hele 15 Temmuz dün gibi aklımızda iken, bu garip benzetme dikkat çekmeyecek gibi değil di zaten.
Benim yorumumdan önce, sayın vekilin sözlerine dönelim. Daha objektif olsun diye.
CHP kurmayı, Çanakkaleli Milletvekili ve de TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi olan hukukçu Muharrem Erkek, AK Parti Grup önerisi hakkında CHP grubu adına söz alıp okkalı sözlerle, hayli de yüksek perdeden sözler etmiş.
Okkalı söylemleri ve hayli iddialı cümlelerinden birini, sayın vekilin Basın danışmanlığı görevini yürüten Ali kardeş tam olarak da şöyle aktarıyordu.
“Sayın Milletvekili Av. Erkek, AK Parti MHP ortaklığıyla getirilen TBMM İçtüzüğü Değişikliği teklifini değerlendirdi”
Teklifin açıkça Anayasa'ya aykırı olduğunu Meclis kürsüsünden dile getiren CHP Kurmayı hemşehrimiz Milletvekili sayın Av. Erkek, iktidarın bugüne kadar getirdiği kanun tasarı ve tekliflerin hepsinin geçtiğini, uzlaşma ile olanların ise kısa sürede muhalefetin desteğiyle kabul edildiğini konuşmasında vurgulamış.
Ayrıca da, getirilen İçtüzük değişikliğini, Başkentten ses vererek Meclis içi darbe olarak nitelendirmiş.
Kısacası sayın vekil, Grup önerileriyle muhalefet partilerinin halkın sorunlarını gündeme getirme hakkı olduğunu ve bunun önemini kaydetmiş kısa ancak hayli iddialı sözlerle dolu Kürsü konuşmasında.
Sayın vekil Av. Erkek, bu hakkın sınırlandırılmasının uzlaşmacılığa, çoğulculuğa ve milli egemenliğe aykırı olduğunu de belirtmiş.
Meclis TV’nin, Genel Kurul çalıştığı her zaman yayında olması gerektiğini de savunduğu o konuşmasının, Meclis Tutanaklarına geçmiş ham şeklinden notlar da vereceğim.
Son zamanların moda sözünü kullanayım önce de, sonra bahsettiğim konuşmadan paylaşım yaparım.
Ne mi o söz? ‘Az sonra….’
Sayın vekil Erkek, Meclis TV’ den kasıtla, “bunun kısıtlı tutulmasının şeffaflığın ve halkın doğru bilgilendirilmesine engel olduğunu” da savunmuş o dikkat çeken konuşmasında.
Şimdi gelelim, hayli okkalı sözlerle yapılan Kürsü konuşmasına.
O konuşma, Basın özgürlüğü için farkındalık yaratacak bir tarihte, önceki gün yani 24 Temmuz’ da yapıldı.
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı’ nın da kayıtlarına geçtiği şekliyle, tam olarak şöyle gelmiş;
“AK Parti grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum” şeklindeki hayli nazik fasılın ardından, yüksek perdeden sözlerle konuşmuş sayın vekil Av. Erkek. Üstelik, Çankakalemizi de ilgilendiren yaşanmışlıklara da değinerek;
“Öncelikle, bugün doksan dört yıl önce 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan'ı imzaladık ve sonra cumhuriyetimizi kurduk.
Lozan görüşmeleri başladığında Çanakkale ve İstanbul boğazları işgal altındaydı, Çanakkale ve İstanbul boğazlarında İngiliz gemileri, İzmir Limanı'nda Fransız savaş gemileri demir atmıştı, kapitülasyonlar devam ediyordu.
Böyle bir tabloda Lozan görüşmeleri başlamıştı ve biz Lozan görüşmeleri sonucunda bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü kazandık ve dünyanın yeni, saygın, genç Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduk”
Konuşmasında, Lozan’a değinip, ardından da; “Ayrıca sansürün kaldırıldığı bir gün olan 24 Temmuzu maalesef kutlayamıyoruz.
Çünkü sansür basınla birlikte bütün topluma yoğun bir şekilde uygulanıyor ve bugün ne trajiktir ki 24 Temmuzda birçok gazeteci, çizer, karikatürist, gazete yöneticisi tutuklu olarak yargılanıyor; işte, Cumhuriyet gazetesinin gazetecileri, yöneticileri bugün tutuklu olarak hâkim karşısında” sözleri ile benim meslek dalımın mensuplarına ilişkin hayli sert sözleri gelmiş sayın vekilin.
Sözlerinin devamında, “Şunu asla unutmayalım” şeklinde başlyıp, ardından da; “Gazetecileri hapsedebilirsiniz ama gazetecilerin haberlerini, yazılarını, düşüncelerini kesinlikle hapsedemezsiniz çünkü bu mümkün değil” demiş sayın Av. Erkek.
Bir de bunca söylemleri içinde, başka başka basına ilişkin denilenleri de dile getirse ne güzel olacaktı ya, hadi neyse. Olayın kişiselleştirmeyeyim ve devam edeyim sayın vekilin sözleri ile.
Milletçe yaşadığımız Şehit acılarına değinip, “aalesef son dönemde de her gün 1-2 şehit acılarıyla ülkemizin bir köşesine ateş düşüyor. 80 milyonun yüreğine ateş düşüyor. Şehitlerimizi de bir kez daha rahmetle, minnetle anıyoruz; ailelerine ve tüm milletimize baş sağlığı diliyoruz” demiş sayınv ekil.
Ve şimdi, darbe benzetmesi ile hayli dikkat kesildiğim o bölüme geldik.
CHP Kurmayı Av. Erkek, Meclis kürsüsünden; “Referandum sürecinde "Anayasa değişikliği kabul edilirse, 'evet' çıkarsa terör bitecek, artık şehitler gelmeyecek." diyenleri de buradan göreve davet ediyoruz” diyerek ilk imalı sözleri ettikten sonra, hem istemde, hem temenni de, hem de hatırlatmada bulunmuş.
Tam olarak da şöyle demiş; “ İktidar çoğunluğu olarak, ülkeyi tek başına yöneten bir grup olarak lütfen bu teröre son verin. Referandum sürecinde millete verdiğiniz sözleri, taahhütleri yerine getirin, terörü bitirin ve artık şehitlerimiz gelmesin. Bu sizin temel göreviniz. Bu konuda, Mecliste ve her platformda sizlere her türlü desteği de verdiğimizi asla unutmayın”
Ana muhalefetin temsilcisi sayın vekil, sözlerini ve eleştirilerini aynı noktada birleştirdiği süreç, yani referanduma dair devam ettiği sert konuşmasında;
“işte asıl sorunumuz bu referandum sürecinde başladı. Öyle bir anayasa değişikliğini Yüksek Seçim Kurulunun açıkça yasaya ve hukuka aykırı kararıyla yürürlüğe soktunuz ki o anayasa değişikliğiyle birlikte kuvvetler ayrılığı ve demokrasiyi de yıktınız.
Türkiye'de demokratik hukuk devleti maalesef şu anda askıda. Anayasa değişikliğinden sonra, tarafsız olması zorunlu olan Sayın Cumhurbaşkanı, partisinin genel başkanı oldu ve partisinin 316 milletvekili yasama organında ve Darbeyi Araştırma Komisyonunda ve birçok uygulamada gördüğümüz gibi açıkça yasama organının iradesine müdahale ediliyor” iddiasına, bir de;
“HSYK aracılığıyla yargı da ele geçirildi. Kuvvetleri tek elde topladınız. 1921 Anayasası'yla yapılmayan şeyi biliyorsunuz, 1921 Anayasası'nda tüm yetkiler Mecliste toplanmıştı ve Meclisle birlikte bağımsızlık, özgürlük mücadelesi verilmişti” yi eklemiş.
Sayın vekil sonra da; “Siz” diyerek başlayıp, “2017 yılında bir Anayasa değişikliğiyle gerçekleştirdiniz. Mevcut Anayasa'yı çok daha kötü bir duruma getirdiniz. Normlar hiyerarşisinde anayasanın üstte olduğunu biliyoruz, iç tüzükler de anayasaya dayanmak zorundadır, İç Tüzüklerin belirleyicisi de anayasalardır ama öyle bir kötü Anayasa yarattınız ki Türkiye'yi artık bir anayasal hukuk devleti olarak görmek mümkün değil. İşte çağdaş dünyayla da bu nedenle yoğun sorunlar yaşıyoruz ve böyle bir Anayasa'dan da böyle bir İç Tüzük teklifiyle maalesef Meclisin huzuruna geldiniz” sözleriyle iktidara hayli yüklenmiş.
En dikkat çekici soruyu da bu son sözlerinde dile getirmiş sayın Erkek. Demiş ki;
“Grup önerisiyle İç Tüzük değişiklik teklifinin İç Tüzük'ün 91'inci maddesi uyarınca temel kanun olarak görüşülmesini talep ediyorsunuz. Neden? Bu İç Tüzük değişiklik teklifiniz iç tüzük hukukunda, mevcut İç Tüzük'ümüzde kapsamlı, sistematik bir değişiklik mi öngörüyor? Hayır. 185 maddelik İç Tüzük'ün 18 maddesinde -ki 2'si yürürlük maddesi- birbiriyle bağlantısı olmayan, bütünlük arz etmeyen değişikliklerle karşı karşıyayız. Neden temel kanun olarak görüşülsün? Milletvekilleri daha az konuşsun diye mi?”
Bu soru benim hayli dikkatimi çekti. Başkent gündemi üzerine denilenler, veryansınlar ve iddialar TBMM’ nin her oturumunda her gün yaşanıyor vesselam.
Peki ya sayın vekilin bir önerisi var mı? diye düşündüyseniz şayet, sanrım bu örnek yeterli olacak.
Şöyle demiş sayın Erkek, “Değerli milletvekilleri, güçlü Parlamento, güçlü Meclis güçlü milletvekiliyle mümkündür, konuşan milletvekiliyle mümkündür”