Yazımın başlığını genellikle son cümleyi yazdıktan sonra belirlerim. Bugün yazıma bir başlık bulamadım.

Aslında bugün, yazımı beş defa kaleme aldım.
Ama her seferinde, her yazımı silip attı.
Çünkü her yazım öfke, kızgınlık ve sitem dolu satırlar içeriyordu.
Bu satırlar vicdanı olan, aklı olan, hak hukuk bilen her insan isyanını ifade eden satırlar içeriyordu.
Bu depremin en önemli tesellisi elbette ki enkazdan sağ kurtarılanlardır. Ama bir başka teselli de; bu deprem bir defa daha gösterdi ki Türk Milleti, kimi siyasilerin ve örgütlerin tüm ajitasyonlarına, kutuplaştırma gayretlerine rağmen asla ayrışmıyor, hiç bir acıyı görmemezlikten gelmiyor ve hatta ta yüreğinin derinliklerinde hissediyor.
Türk Milleti; deprem bölgesindeki canının, ciğerinin bedeninin parçası Diyarbakırlıların, Kahramanmaraşlıların, Gazianteplilerin, Urfalıların, Kilislilerin, Osmaniyelilerin, Adanalıların, Hataylıların, Adıyamanlıların, Malatyalıların yanına yardım oldu, merhem oldu yağdı ve hala yağmaya devam ediyor.
Kimisi para, kimisi eşya, kimisi bedenen ve kimisi de dualarıyla depremzedelerin imdadına anında yetişiyor.
Türkiye’nin devlet dışı sivil toplum örgütleri ve kurtarma ekipleri hiçbir yerden emir almadan koşa koşa deprem bölgesine ulaşmaya çalışıyor.
Bir başka güzellikte, dünyanın dört bir yanından insani yardımların Türkiye’ye ulaştırılması,  yabancı kurtarma ekiplerinin canlarını hiçe sayarak enkaz yığınlarının altına girmeleridir.
Çünkü insanlık depremde zarar görenlerin diline, dinine, ırkına, kültürüne bakmaksızın kardeşçe yardıma koşması insan olmanın gereğidir.
***
Biz neden her deprem sonrası büyük acılar yaşıyoruz?
Biz neden depremlere karşı gerekli önlemleri almıyoruz?
Bugün Türkiye’de sıradan her vatandaş, size depremle ilgili alınması gereken tedbirleri tek tek sıralayabilir. Çünkü Türkiye’deki her insan, depremin birinci derece şahididir. Depremin “ne menem şey” olduğunun farkında ve bilincindedir.
Ama ne yazık ki etkili ve yetkili makamda olmalarına rağmen, taşıdıkları sorumlulukların kendilerine yüklediği vazifeleri hakkıyla yerine getirmeyen yetkililer tüm olumsuzlukların bence en önemli sorumlularıdır.  Vazifesini yerine getirmeyen bu kimi yetkililer, on binlerce insanın ölmesine, sakat kalmasına, çocukların yetim anne babaların evlat acısı yaşamalarına sebep olmaktadır. 
Biz Türk Milleti olarak bu acıları hak etmiyoruz.
Türk Milleti, ahlaksız ve bilinçsiz kimi art niyetlilere kurbanı edilemez.
Devletimiz çok ama çok güçlüdür.
Devletimizi yönetenler isteseler, çok kısa sürede on binlerce, yüzbinlerce ve hatta milyonlarca depreme dayanıksız konutu depremden önce yerle bir edip, depreme dayanıklı konutları kolayca yapabilecek güçtedir.
O halde soralım; devletimizin olanakları neden bu maksatlar için kullanılmaz?
Neden devletin kaynaklarını çarçur edilir, halkın lehine değil de kimi yandaşlarına dağıtır?
 
Bugün, şu andan itibaren depremde yıkılan binaların, depremde ölen ve kurtarılan insanların resimlerini, belediyelerin, depremle ilgili devlet dairelerinin, inşaat şirketlerinin ofis duvarlarına asmayı mecbur kılmak gerekir. Belki kimi yetkili vicdansızlar bu resimleri görürlerde ibret alırlar.  
Ayrıca bu depremde yaşanan bazı olumsuzluklar bana başka olumsuz şeylerde düşündürüyor.
Mesela; yarın vatanımıza bir saldırı olsa, Türk Ordusu kışlasını terk etmek için herhangi bir kişi veya makamdan emir mi bekleyecek?
Tüm kuvvet komutanlarının (Kara-Deniz-Hava) Milli Savunma Bakanına bağlı olması ileride bir sakınca yaratmaz mı?
Yaşadığımız depremdeki koordinasyonun sonuçlarına bakarak askeri hiyerarşinin derhal eski haline döndürülmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Çünkü düşmanın bombalarının ve süngüsünün sarsıntısı deprem sarsıntısı gibi üç beş dakikada durmaz.
Son olarak deprem bölgesinde depremzedeleri kurtarmak ve yaya yardım etmek için canla başla çalışan her insana, STÖ’lere, devletimizin resmi kurtarma görevlilerine, askerlerimize, polislerimize, sağlık ordumuza, jandarmamıza ve hasıl hepsine saygılarımı arz ediyor şükranlarımı sunuyorum.
 
 

Yazımın başlığını genellikle son cümleyi yazdıktan sonra belirlerim.
Bugün yazıma bir başlık bulamadım.
Aslında bugün, yazımı beş defa kaleme aldım.
Ama her seferinde, her yazımı silip attı.
Çünkü her yazım öfke, kızgınlık ve sitem dolu satırlar içeriyordu.
Bu satırlar vicdanı olan, aklı olan, hak hukuk bilen her insan isyanını ifade eden satırlar içeriyordu.
Bu depremin en önemli tesellisi elbette ki enkazdan sağ kurtarılanlardır. Ama bir başka teselli de; bu deprem bir defa daha gösterdi ki Türk Milleti, kimi siyasilerin ve örgütlerin tüm ajitasyonlarına, kutuplaştırma gayretlerine rağmen asla ayrışmıyor, hiç bir acıyı görmemezlikten gelmiyor ve hatta ta yüreğinin derinliklerinde hissediyor.
Türk Milleti; deprem bölgesindeki canının, ciğerinin bedeninin parçası Diyarbakırlıların, Kahramanmaraşlıların, Gazianteplilerin, Urfalıların, Kilislilerin, Osmaniyelilerin, Adanalıların, Hataylıların, Adıyamanlıların, Malatyalıların yanına yardım oldu, merhem oldu yağdı ve hala yağmaya devam ediyor.
Kimisi para, kimisi eşya, kimisi bedenen ve kimisi de dualarıyla depremzedelerin imdadına anında yetişiyor.
Türkiye’nin devlet dışı sivil toplum örgütleri ve kurtarma ekipleri hiçbir yerden emir almadan koşa koşa deprem bölgesine ulaşmaya çalışıyor.
Bir başka güzellikte, dünyanın dört bir yanından insani yardımların Türkiye’ye ulaştırılması,  yabancı kurtarma ekiplerinin canlarını hiçe sayarak enkaz yığınlarının altına girmeleridir.
Çünkü insanlık depremde zarar görenlerin diline, dinine, ırkına, kültürüne bakmaksızın kardeşçe yardıma koşması insan olmanın gereğidir.
***
Biz neden her deprem sonrası büyük acılar yaşıyoruz?
Biz neden depremlere karşı gerekli önlemleri almıyoruz?
Bugün Türkiye’de sıradan her vatandaş, size depremle ilgili alınması gereken tedbirleri tek tek sıralayabilir. Çünkü Türkiye’deki her insan, depremin birinci derece şahididir. Depremin “ne menem şey” olduğunun farkında ve bilincindedir.
Ama ne yazık ki etkili ve yetkili makamda olmalarına rağmen, taşıdıkları sorumlulukların kendilerine yüklediği vazifeleri hakkıyla yerine getirmeyen yetkililer tüm olumsuzlukların bence en önemli sorumlularıdır.  Vazifesini yerine getirmeyen bu kimi yetkililer, on binlerce insanın ölmesine, sakat kalmasına, çocukların yetim anne babaların evlat acısı yaşamalarına sebep olmaktadır. 
Biz Türk Milleti olarak bu acıları hak etmiyoruz.
Türk Milleti, ahlaksız ve bilinçsiz kimi art niyetlilere kurbanı edilemez.
Devletimiz çok ama çok güçlüdür.
Devletimizi yönetenler isteseler, çok kısa sürede on binlerce, yüzbinlerce ve hatta milyonlarca depreme dayanıksız konutu depremden önce yerle bir edip, depreme dayanıklı konutları kolayca yapabilecek güçtedir.
O halde soralım; devletimizin olanakları neden bu maksatlar için kullanılmaz?
Neden devletin kaynaklarını çarçur edilir, halkın lehine değil de kimi yandaşlarına dağıtır?
 Bugün, şu andan itibaren depremde yıkılan binaların, depremde ölen ve kurtarılan insanların resimlerini, belediyelerin, depremle ilgili devlet dairelerinin, inşaat şirketlerinin ofis duvarlarına asmayı mecbur kılmak gerekir. Belki kimi yetkili vicdansızlar bu resimleri görürlerde ibret alırlar.  
Ayrıca bu depremde yaşanan bazı olumsuzluklar bana başka olumsuz şeylerde düşündürüyor.
Mesela; yarın vatanımıza bir saldırı olsa, Türk Ordusu kışlasını terk etmek için herhangi bir kişi veya makamdan emir mi bekleyecek?
Tüm kuvvet komutanlarının (Kara-Deniz-Hava) Milli Savunma Bakanına bağlı olması ileride bir sakınca yaratmaz mı?
Yaşadığımız depremdeki koordinasyonun sonuçlarına bakarak askeri hiyerarşinin derhal eski haline döndürülmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Çünkü düşmanın bombalarının ve süngüsünün sarsıntısı deprem sarsıntısı gibi üç beş dakikada durmaz.
Son olarak deprem bölgesinde depremzedeleri kurtarmak ve yaya yardım etmek için canla başla çalışan her insana, STÖ’lere, devletimizin resmi kurtarma görevlilerine, askerlerimize, polislerimize, sağlık ordumuza, jandarmamıza ve hasıl hepsine saygılarımı arz ediyor şükranlarımı sunuyorum.