Sarıklı, sakallı görev yapan polis memuruna ceza gelmiş. ‘ Ya…?’  Diyeceğim de,  muhtemel çok da tepki alacağımdan, ’haddimi bilirim’ diyerek, gerisini getirmeyeceğim.


İhbar sonrası, bahse konu polis aracının durdurulduğu kontrol noktasında görevli kim varsa, o isimler için de bir dizi işlem başladığı bilgisi de geldi. Ne de olsa, 25 küsür senedir ağırlıklı olarak polis muhabirliği yaptığımdan olsa gerek.
Kısa kısa geçiyorum öğrenebildiklerimi,  Çünkü resmi bir söylem yok tu düne ilişkin.
Resmi polis aracının direksiyonuna, yönetmeliği aykırı kılık kıyafeti ile geçip,  görev yapan polis memurundan bahsetmiştim ya, oraya gelelim öncelikle..
Yaşanan gelişmeler üzerine verilen cezayı, konunun muhatabı polis memurunun, sosyal medyadan yaptığı duyurusu ile öğrendik diyeceğim.
Çünkü,  bir gazeteci arkadaşım bana bahsettiğim o paylaşımı söyleyince gördüm, verilen cezanın niteliğini.
Ne mi olmuş? Açığa alınmış…
‘Cübbeli, sarıklı ve de sakallı’ diye özetlemeye çalıştığım konudan söz ederken,   Of yaa; ‘Beynim Durdu…!’  da demiştim ya hani, endişe edilecek bir şey yokmuş. Anlık .bir vaka gelişmiş bendenizde..
Çok şükür kalıcı bir durum değilmiş o durma anım. Çünkü günlük rutin hayatı tekrarlayabildim.
Mesela; dün kaleme aldıklarımdan sonra, bir önceki günün mesai bitimi ardından, yani  iş çıkışı  ‘Saddam’ da oynayabildim.
Beynimin kısa süreli arızaya geçmesinden kaynaklı olacak, İlk oyun değil ama, ikinci oyun bende kalınca, toplamda 12 Liralık çay hesabını ödeme görevi bana düştü.
Genelde ilk oyun bende kalır, sonrasında Arap atı gibi açılırdım ya neyse. Hasar bu şekliyle olsun, buna da şükür.
‘Şaka mı’ diye düşündüysem de, hakikat olduğunu öğrendiğim, dünkü yazımıza konu kılık kıyafet mevzusu bir yana, cezaya neden kılık kıyafet ile çekilmiş fotoğraf ile bu cezayı duyurma şekli de bana bir tuhaf hareket gibi geldi.
Cezaya neden kılık kıyafet ile direksiyon başında, hem de görev yaptığı ilçe Emniyet müdürlüğü önünde, muhtemelen cezadan önce çekilmiş pozu ile Cuma mesajını da verip, tanıyanlrına seslenen polis memuru;
“Kılık kıyafet Yönetmeliğine aykırı davranmak suçundan açığa alınmış bulunuyorum. İlanen duyurulur. Hayırlı Cumalar.”   diyor ve adını da yazıp bir şekliyle imzasını da atıyordu mesajının sonuna.
 İki gün önceki mevzudan bahsederken, “ İlk tepkim, hayli inceden geldi;   ‘Hadi buyur buradan yak…’ demiştim ya. Bu mesaj için, inanır mısınız tepkim dahi olmadı. Belki de olamadı…
Yine, iki gün öncesindeki yazımda; “Haber kaleme alsam, başlığım hazır da, kırmadan, incitmeden ve de ötekileştirmeden ne yazacağımı şaşırdım” demiştim ya, bu konuda halen şaşkınlığım devam ediyor.  Bu ne ya Doktor…?
 Bir de Doktor, yine iki gün önce; “Okkalı söz mü etsem diye düşünürken, ilk aklıma geleni kaleme alayım; ‘Vaaz’a mı yolculuk…?’ “ demiştim ya, hakikaten ben halen orada kaldım sanırım.
Bir tür, ‘duraklama hali mi? benim bu yaşadıklarım sahiden doktor…?’
Düşünme yetimi bir an yitirdiğim o kareye, Fotoğrafa ilk baktığımdan da bahsetmiştim ya hani; Demiştim ya bir de; ‘Besmele  de çektim yalan yok.’
Şimdi, verilen ceza ardından kaleme alınan, bir de sonuna Cuma mesajı verilen paylaşımı görünce de ben bir tuhaf oldum.
Bir tuhaf hali de, uzun yıllar önce ‘Cumhuriyet ilkokulunda, İrtica-i Kına Gecesi’ başlığıyla kaleme aldığım bir haberde yaşamıştım. Bu sonuncusuyla birlik te sanırım bir tür Dejavu oldum.
Çanakkale büyüyor da mı biz bu tür kala kalınanlara tanıklık ediyoruz.
Yok sa; büyük şehirlere gitmemiş olmamızdan, haberleri çok izlemememizden, kısacası  Ülkeyi Çanakkale alışkanlıklarından olsa gerek, hatta dünyayı da Çanakkale’ den ibaret mi sanıyoruz?
Yok yok. Biz demokrasiyi pek bilmiyoruz. İsteyen istediğini giyer. İsteyen istediğini söyler ve hatta yer içer. Dmokrasi bu işte…
Bize soran var mı şortla geziyorsun, kısa kollu dolaşıyorsun diye….
Hat ta; ‘rakısız balık yenilmeyen, masalar ne den var?’ diye soran var mı bize…?
“ ‘Senin özgürlüğünün başladığı yerde, benim ki biter’ cümlesinde geçen;
 ‘Senin’ ve ‘Benim’ kavramlarına gelince. ‘Alın işte bir eşitsizlik. Sen-ben kavramı…’ “
‘Vallahi doğruymuş’ dediğimiz bir çok cümlede geçen anlatımları, bir kez daha okuyunca, ‘vay anasını’ dediğimiz pek çok durum olur ya.
Yok arkadaş yok… Yok, yok…
Bu demokrasi ne bilmem ne bela bir şeymiş meğer. Gelmesin, istemem  demokrasi falan diyesim geliyor bazen..
“Demokrasi, herkesin özgürlüğünün bittiği yerde olması gerekir mi?
Yok sa gerekmez mi…?”
Ben bu soruya yanıt arayıp, yanıtı da bulunca, etrafımı bir daha görmeyeceğimi, sorgulamayacağımı alenen,  ilanen duyuruyorum.
Haydin öyle ise; Herkese iyi hafta sonları…