Yalandır da şu dünyanın ötesi yalan. Azrail gelmiş de can talep eyler. Benim can vermeye dermanım mı var?
İl için ağlayan gözünden olur ağlama hey gözü yaşın sevdiğim, sebep ne gözden akan kanlı yaşa.
Vara vara vardım ol kara taşa, derildi defterim artsız arasız, üryan geldim gene üryan giderim gamlanma gönül gamlanma.
Zalim felektir de yari elimden alan, gamlanma gönül gamlanma. Muhannet sofrasında karnın doyuran iki elle zehir yemiş gibi olur.Dost ağlayıp düşman güldükten kelli Mısır'a sultan etseler istemem kalan.
Bire ömrüm geçti de şu geyiğin postunda, Azrail de can almanın kastında. Döne döne teneşirin üstünde yunmayınca gönül yardan ayrılmaz.
Bağlandı yollarım, kaldım çaresiz çıkıp yücesine seyran eyledim. Gördüm ak kuğulu göller perişan, öpüp kokladığım güller perişan, bir firkat geldi de durdum ağladım.
Kadir Mevla’m senden bir dileğim var, muhannes kuluna muhtaç eyleme, sırat köprüsünden yolum bağlama.
Şu yalan dünyaya geldim geleli, tas tas içtim ağuları, sağ iken, kahpe felek vermez benim muradım.
Viran oldum, mor sümbüllü bağ iken, aradılar, bir tenhada buldular, yaslandılar şıvgınlarım kırdılar yandım gittim, ala karlı dağ iken.
Karacaoğlan der ki, bakın geline, sual eylen bizden evvel gelene, kim var imiş, biz burada yoğ iken.