Tabii depremler, siyasi depremler derken,  yorulduk-sıkıldık,  aynı şeyleri duydukça haber kanalı ile günlük sohbetlerde içimize dar-al, yüzümüze sarı-al geldi.

Tabii depremler, siyasi depremler derken,  yorulduk-sıkıldık,  aynı şeyleri duydukça haber kanalı ile günlük sohbetlerde içimize dar-al, yüzümüze sarı-al geldi., ama şükür ve sabrı da bırakmadık. Aşağıdaki medya esintileriyle biraz rahatlayıp-rahatlatalım istedik…
Bakalım neler var, medyatik paylaşımlardaJ !..
Düşündüm de ;
Hayata, bir kadın olarak bakmak ne güzel !...
Belim artık bir çay bardağı inceliğinde değil belki ama, incecik zevklerim oluştu dünden bugüne.
Güzel bir kitap, yemek, manzara ve müzik hayatımın en keyifli anlarını sunuyor bir süredir.
Eski kilomda değilim tamam ama tüm  fazlalıkları da attım hayatımdan.
Buna rağmen kendimi dolu dolu ve zengin hissediyorum.
Okuma gözlüğümü henüz boynumda taşımamakta inat etsem de,
sürekli çantamda artık.
Gözlerimin eskisi kadar iyi gördüğü söylenemez ama tüm yaşanmışlıkları arşiv gibi taşıyorum gözlerimde .
Öyle yüksek sesle müzik dinlemek, bağırtılı çağırtılı kalabalık yerler eskisi kadar ilgimi çekmiyor.
Hafif bir müziğin eşlik ettiği sakin bir ortamdaki sohbetlerin tadı hiçbir şeyde yok.
Deli gibi alışveriş yapmıyorum artık.
Öyle çok güzel görünme çabam da azalmış.
Elbette üstüme başıma dikkat ediyorum ama artık son moda kıyafetler, kozmetikler ve takılar ilgimi eskisi kadar çekmiyor artık.
Bir mağaza ya da kuaförde geçirdiğim uzun zamanlar sıkıyor.
Yakışanın da yakışmayanın da farkındayım. Başkalarının takdir etmesi güzel ama en çok da kendime güzel görünmeyi seviyorum.
Öyle, çok insan tanıma hevesim de kalmadı.
Samimi birkaç dost yetiyor da artıyor bile.
Yolunda gitmeyen işlere, açılmayan kapılara eskisi kadar direnç göstermiyorum.
Çünkü artık biliyorum ki kendimi paralasam da kaderin kendine ait bir öğretme biçimi var.
Evrensel sistem olması gerekeni benden iyi biliyor ve kendi zamanını bekletiyor.
Ne, mutsuzken mutlu olmaya ne de herşey kötü iken yolunda olduğuna inandırmaya çalışıyorum kendimi.
Her ne yaşıyorsam o karanlığın içinden geçip oradaki öğretiyi anlamaya çalışıyorum ki; bir gün gün ışığına çıktığımda kıymetini bileyim ufak tefek şeyleri dert etmeyeyim.
Her ne yaşıyorsam bir benzerini hemen herkesin yaşadığını biliyorum artık.
Bu yüzden yaşadıklarımı dramatize edip çok abartmadan ve kendime acımadan kabule geçiyorum.
"Sabır", nasıl da güzel bir kelimedir.
Böyle zamanlarımda önemli görüşmelerimi ya da işlerimi erteliyorum. Biliyorum ki düşük enerjiyle yola çıktığım hiçbir işten "hayır" gelmez.
Hayatımı rölantiye aldığım dönemler bunlar. Boş viteste araba  kullanmak gibi.
Ne gaza basıyorum, ne frene…
Bu zamanlarımı kendi içime dönmek ve kendimi daha iyi tanımak için kullanıyorum.
Biliyorum ki kaybı ancak böyle kazanca çevirebilirim.
Biliyorum ki geçecek… bundan öncekiler gibi…
Herşey geçer…
Şikayeti çoktan bıraktım.
Sürekli çözüme odaklanıyorum ki enerjim doğru yere kanalize olsun.
Huzurum ve mutluluğum, haklı olmamdan çok daha önemli artık.
Kin ve intikam duygularımı çoktan hayatımdan çıkardım. İster" kader" deyin ister "ilâhi Adalet" adı önemli değil, ama sistem olması gerekeni bir şekilde yerine getiriyor nasılsa.
Bana iyi gelen insanlarla görüşüyorum.
Hayallerimi, umutlarımı desteklemeyen ve şikayet odaklı insanlara yer yok artık hayatımda.
Listemin en tepesinde "sağlık" var artık.
Kalanların hepsine çizik attım.
Zamanın usul usul yaklaşan adımlarını seviyorum.
Çünkü onun ortaya çıkardığı bu kadını seviyor ve zamanla kime dönüşeceğini merak ediyorum.
Daha yaşlı  belki ama daha farkında ve duyarlı.
O yüzden çok daha güzel…
Muhteşem kadınlara......”
Serpil Ciritci
 
MİNİBÜS DİYALOGLARI (Konuşmaları) !..

Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Şoför bey mübarek bi yerde inebilir miyim?
- Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni...
***
Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Müsait bi yerde iner misiniz?
Şoför:
- Niye sen mi kullancan?
***
Rumeli-Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e doğru gidiyoruz.
Adamın biri Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla ;
- Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?
Bizim şoför olaya hakim;
- Tabi abi ayıp ettin al götür senden kıymetli mi.
***
Yolcu ;
- Abi Heykel'e çıkıyo mu?
Şoför ;
-Yok abi, yanından geçiyo.

***
Mükemmel bir yerde inebilir miyim?
Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuşdakilerle birlikte güler söylediğine şoför kadını indirirken;
- Buyrun size layık değil ama.
***
Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi?
...- Yok teyze biz Taksim'e çıkıyoruz.
- Hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim.
***
Dolmuşa bindik, dolmuş doldu, tam kalkıcak, elemanın biri açtı kapıyı içerde tıkış tıkış oturmuşuz, önde 3 kişi arkada 4
Eleman hala bir umut sordu:
- Kaptan, yer var mı?
Şoför de arkasını dönüp cevap verdi:
- Bilmiyorum, üst kata bi bak bakalım...
***
Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir:
- Kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?
- Ben kız değilim!
- Amaaaan ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte.
***
Pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi.
Tam o anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse bindi.
Birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı.
Çocuklardan biri şoföre parayı uzattı:
- Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın?
***
Eve gitmek üzere Bakırköy dolmuşu bekliyordum.
Sigaramın kalmadığı aklıma gelince önünde durduğum Tekel bayiine girecekken minibüs geldi.
Apar topar bindim. Şoföre parayı uzatıp,
- Bir Monte Carlo' dedim!
Adam birkaç saniye yüzüme bakıp:
- Abi bu Bakırköy'e gider' diye cevap verdi!
İşte o an benim ve şoförün bittiği andı...”
Alıntı
Olumsuzlukları olumluya çevirmenin yolu ZİHİNSEL huzurdur, unutmayınız…
Sağlık ve HUZUR HEPİMİZE !...
12.03.2023 / Dr.
Hayrettin Parlakyıldız,
Kıbrıs İLİM Üniversitesi
hparlakyildiz@mynet.com