İki gün önce arkadaşımın evinde sabah kahvaltısındaydık. Sabah saat on buçuk gibi telefonum çaldı. Arayan telefonumda kayıtlı olmayan bir numaraydı.
Genelde telefonumda kayıtlı olmayan numaralar cevap vermem ama açasım tuttu.
Önce iki veya üç dakika sonra da yarım saate kadar hiç tanımadığım ve bilmediğim insanlarla konuştum.
Diyeceksiniz ki madem tanımıyorsun, neden bu kadar uzun konuştun?
Arayan, gazetelere televizyonlara konu olan telefon dolandırıcılarından birisiydi.
Telefon konuşmasını hoparlöre aldım. Arık hep beraber dinliyorduk.
Telefondaki adam son derece emin ve otoriter bir sesle telefon numaramı söyleyip “bu sizin numaranız mı?” Dedi.
“Evet” dedim.
Adımı soyadımı sorunca Ömer Yıldız dedim.
“Tamam isim tutuyor” dedi.
Sonra başladı konuşmaya. Laf cambazlığıyla on konuşuyorsa bir soruyordu. Fakat bana sorduğu soruların cevabıyla hiç ilgilenmiyor, verdiğim cevaplara aldırış etmiyordu.
Mesleğimi soruyordu. Terörden, FETÖ’den, terörle bağlantılı ifadelerde adımın geçtiğinden bahsediyordu. Ama adeta hiç soluk almadan konuşuyordu.
Buna benzer dolandırıcılık girişimini daha önceki yıllarda yaşadığım için tecrübeliydim.
Eskiden de telefon dolandırıcılarını çok fena tiye almıştım.
Ama onlar öyle yüzsüzdüler ki dolandırıcı olduklarını söylediğimde;
“Abi dolandırıcı olduğumuzu nereden anladın? Söyle de bir daha hata yapmayalım” dahi demişlerdi.
İşte ilk dolandırılma tecrübeme dayanarak telefondaki yeni dolandırıcıma da aynı yöntemi kullandım. Hatta biraz daha abartıp, yeni dolandırıcımla daha fazla dalga geçmeye karar verdim.
Yeni dolandırıcım telefonda Ömer Yıldız Bey diye hitap ederken araya girip Ömer Yıldız değil adımı Ömer Kılıç dedim. Fark etmedi bile. Ömer Kılıç Bey diye konuşmasına devam etti.
O arada benimle telefonda konuşurken, her halde eşimin ve sevgili komşularımın sohbetlerini duymuş olacak ki evde yalnız olup olmadığımı sordu. Yalnız yaşadığımı, televizyonumun açık olduğunu, duyduğu seslerin televizyondan geldiğini ve Maya isimli köpeğimle evde yaşadığımı söyledim.
İlk dolandırıcı sizi savcı beye veriyorum dediyse de kendini baş komiser olarak tanıtan Ömer Faruk isimli ikinci dolandırıcı, ilkine göre daha fazla ayrıntıya, yani yavaş yavaş saadete gelmeye başladı.
İkinci dolandırıcı güvenimi kazanmak için güya kendi sicil numarasını ısrarla bir kâğıda yazmamı istedi ve yazdırdı. Kendince beni kandırmaya, gerçek baş komiser olduğuna inandırmaya çalışıyordu.
Bende ona inandığımı ifade etmek için “emniyetimizin çok değerli baş komiserine inanmayıp da kime inanacağım bu nedenle kendisine güvendiğimi, araştırmaya gerek olmadığını” dile getirdim.
İkinci dolandırıcı yani kendini baş komiser Ömer Faruk olarak tanıdan dolandırıcı, daha önce kart kaybedip kaybetmediğimi, internet bankacılığı kullanıp kullanmadığımı, bankadaki param varsa bir eksilme olup olmadığını sordu. Sorduğu her soruya onları heyecanlandıracak şekilde cevaplar verdim.
Ha bu arada oğlumun önce Uşak’ta sonra da Denizli’de emniyet müdürü olduğunu uydurdum. Hiç panik yapmadılar ve yine ciddiye almadılar. Fakat ben yine de dolandırıcıma “bu durumdan emniyet müdürü olan oğlumu haberdar edip etmeyeceğimi” sordum. Sıkı sıkıya tembihle olayı kimseye anlatmamamı, en azından akşam saat beşe kadar konun çok gizli kalması gerektiğini ve suçluların tamamını yakalayacaklarını söyledi.
İlk iki dolandırıcı kendilerini Ankara’dan, “Emniyet Genel Müdürlüğü Çok Gizli İstihbarat Şubesinde” aradıklarını ifade etmişlerdi.
Aklı başına her insan böyle bir birimin olmadığını her halde bilirdi.
Nereli olduğumu sordular. Önce Sivaslı dediysem de sonra Nevşehirli olmaya karar verdim. Hacıbektaş’ın bir köyünden olduğumu söyledim. Köyün ismi de zaten yanlıştı.
Anne ve baba adımı söylediler. İsimlerin anne ve babamın ismiyle hiç alakası yoktu ama ben “evet isimler doğru” dedim. T.C. numarası okudular. Benim olup olmadığını sordular numara yine benim vatandaşlık numaram değildi ama “evet benim numaram ama son numarasının yanlış” dedim. “Sıfır değil bir olacak” dedim.
İkinci dolandırıcıya konuşma arasında adımın Ömer Yılmaz olduğunu söyledim. Ömer Yılmaz olarak hitap etmeye başladı. Artık iyice bankalarda paramın olduğu hissine kapıldılar.
Çok heyecanlanmış olacaklar ki arada bir polis telsizi seslerini de bana dinletiyorlardı. Sonra sıra çakma dolandırıcı savcıya geldi.
Savcı artık kendinden emindi. Hangi banklarda hesabım olduğunu sordu. Üç banka adını verdim. Banka hesaplardaki para miktarını merak ediyorlardı.
İlk bankada dört milyon, ikinci bankada yedi milyon, üçüncü bankada da on iki milyonum olduğunu evdeki kasada da günlük harcamalarım için bir iki milyonla lira ile bir miktar altınım olduğunu anlattım. Çok inanmışlardı.
Ama bu kadar parayı nasıl kazandığımı da merak etmeden duramıyorlar olsa gerek ki; çakma savcı paraları nasıl kazandığımı sordular. Bir miktarının ölen ve ayrılan eşlerimden kaldığını, ama aynı zamanda İstanbul Mahmutpaşa’daki ticaretimden ve Kapalı Çarşıdaki dükkân kiralarından biriktirdiğimi söyledim.
Bu arada çakma savcıya, kalp hastası olduğumu, çok heyecanlandığımı, dil altı hapımı almam gerektiğini vs. de söyledim. Bana heyecanlanacak bir şey olamadığını, beni koruma altına aldıklarını söylediğinde kendisine “beni bu beladan kurtarın, ne iyi insanlarsınız” falan dedim.
Savcı artık benim onlara güvendiğimden emin olduktan sonra önce internet bankacılığından ilk banka hesabıma girmemi istedi. Hesaba girdikten sonra ekran resmini almamı tembihledi. Ardından da ikinci ve üçüncü hesaplarıma girmemi ve banka hesaplarımın ekran resimlerini almamı yineledi. Ve bu görüntüleri arayan numaraya whatsapp dan göndermemi istedi.
Benim bırakın uydurma bankaları, gerçek hayatımda da hiçbir bankada bin lira dahi param yoktu.
Artık dayanamıyorduk gülme krizine girmek üzereydik.
Oyuna son vermeye karar verdim.
Dolandırıcıya “kapat telefonu kapat sahtekâr” Dedim.
Azarlamam karşında hiçbir reaksiyon göstermeden “tamam abi tamam” deyip telefonu kapatıverdi.
Yani kıssadan hisse. Sizi telefonla dolandırmak isteyenlerle hayal gücünüz kadar dalga geçin. Ne gerçek adınızı ne memleketinizi, ne anne baba adınızı ve ne de TC numaranızı vs. tanımadığınız kimselere vermeyiniz.
Merak edenler olacaktır. Bir vatandaşlık görevi olarak, dolandırıcıların kullandığı telefon numarasını Emniyete Genel Müdürlüğüne bildirdim.