Savunma sanayi atılımları en çok ilgi duyduğum konudur.
Hemen her gün savunma sanayi alanındaki gelişmeleri takip etmeye çalışırım.
Mühendislerimizin başarılı işlere imza attığını öğrendiğimde göğsüm kabarır.
Bilirim ki savunma sanayi atılımları Türkiye’nin yıllardır kovaladığı sanayi devrimini yakalamasının göstergesidir.
Savunma sanayinde elde edilen başarılar kolayca ticari alana çevrildiğinde, ülkemizin kazancı çok üst seviyelere çıkacaktır.
Bu nedenledir ki savunma sanayi alanındaki atılımlar, olası iktidar değişikliğinde kesinlikle sekteye uğratılmamalı, yavaşlatılmamalı ve durdurulmamalıdır.
Eğer Erdoğan gidip Kılıçdaroğlu geldiğinde, Kılıçdaroğlu iktidarınca savunma sanayi atılımları durdurulacak veya yavaşlatılacak olursa Türkiye’ye en büyük kötüğü yapılacağını şimdiden ilan edebilirim.
O halde savunma sanayinin gelişmesine kim ya da kimler engel olur?
PKK olur. Çünkü savunma sanayinin geliştirdiği teknolojiler ABD’nin kuklası ve taşeronu PKK’ya göz açtırmamaktadır.
FETÖ’cüler olur. Çünkü FETÖ’ler ABD’nin Türkiye’deki derin istihbarat yapılanmasıdır.
Dolayısıyla da PKK ve FETÖ sempatizanı siyasetçiler, basın ve akademisyen dünyasındaki sempatizanlar, ABD, İsrail, İran, Yunanistan, AB gibi ülkeler ve onların Türkiye’deki kalemşorları, işbirlikçileri ve ajan provokatörleri Türkiye’nin savunma sanayi atılımlarına düşmandırlar. Bu da son derece olağan tepkilerdir. Çünkü güçlü Türkiye yeni bir imparatorlu demektir.
Açıkça ifade etmeliyim ki, Millet İttifakı içerinde savunma sanayi atılımlarına amasız fakatsız sahip çıkacağına inandığım tek parti İYİ Parti’dir.
İYİ Parti, Millet İttifakındaki ortaklarına savunma sanayi atılımlarından taviz vermeyeceğini şimdiden ifade etmiş olması gerekir. Savunma sanayi işlerini de İYİ Partili siyasetçiler üstlenmelidir.
Savunma sanayi yeterince gelişmediği yıllarda ordunun neler yaşayacağını bizzat tecrübe etmiş eski asker olarak şunu söyleyebilirim; teknoloji arttıkça, ordumuzun fazla askere ihtiyaç kalmayacaktır. Ordu küçülecek ve daha fazla profesyonel olacaktır.
Bir çok insana profesyonel ordunun görünürlükte maliyeti yüksekmiş gibi gelebilir. Ama durum asla öyle değildir. Gerçek anlamada eğitimler esnasında harp silah araç ve gereçlerindeki sarfiyat azalacağından devlet daha fazla kara geçmiş olacaktır.
Savunma sanayi hem bir ülke için hem de siyasiler için önemli bir güç gösteri ve propaganda malzemesidir.
İYİ Parti seçim çalışmalarında savunma sanayi ile ilgili propagandalarına ayrı bir parantez açmalıdır.
AKP’nin sessiz ve derinden savunma sanayi yöneticileri üzerinden çok iyi propaganda yaptığını görebilirsiniz.
Bugün için Aselsan, Roketsan, TEİ, TUSAŞ , Meteksan da dahil nice savunma sanayi şirketimizde binlerce gencimiz gecesini gündüzüne katarak Türkiye’nin dışa bağımlılığını yok etmeye çalışmaktadır.
Milli Muharip Uçak, Hürkuş, Anka, Bayraktar, Kızılelma, radarlar, Altay tankı, roketler, mühimmatlar, deniz araçları, harp silah araç ve gereçleri gibi yüzlerce binlerce ürün Türkiye’ye ve Türk milletine Anadolu’dan dünyaya açılmasını sağlayacak yeni bir Ergenekon Destanı yazdırmak üzeredir.
Biz Türklerin yeni Ergenekon destanı yazmasına ancak ve ancak Türk Milletinin düşmanları engel olabilir.
Demokrasi, Laiklik ve Modernlik
Siyasi ortamın gerginliği içinde şeriatçılığı çağrıştıran siyasi açıklamaların gündeme düşmeye başlaması vatandaşları fazlasıyla rahatsız etmektedir.
Irak’tan, Afganistan’dan Suriye’den ülkemize sızan veya sızdırılan asker kılıklı yüzlerce binlerce insanın yığılması, hepimizi fazlasıyla rahatsız etmektedir.
Hele de iki Türkiye’deki cemaat ve tarikat mensubu olduğu iddiasıyla faaliyet gösteren kimi yapıların gövde gösterileri ve beyanatları ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın milletin hassa olduğu Türklük ve Atatürk konularına mesafeli durması, imam hatiplilerin devletin her kademesinde göreve getirilmesi gibi hususlar Türk Milletini fazlasıyla huzursuz etmektedir.
Halkımız veya en azından benim gibi düşündüğünü değerlendirdiğim cumhuriyet nesilleri, demokratik laik düzende yaşamayı hayat felsefesi haine getirmiş milyonlarca insan, Türkiye’nin ciddi bir rejim bunalımına sürükleneceği endişesini taşımaktadır.
Bizler modern ve çağdaş bir ülkenin vatandaşı olarak yaşamak istiyoruz.
Modernlik hepimizin malumu olduğu üzere, sanayi devrimi sonrasının yaşam şeklidir.
Modern silahlar üretmek, modern araçlar kullanmak, modern binalarda yaşamak bir milleti asla modern hale getirmez.
Modernlik demek; özü itibariyle özerk birey demektir. Özerk bireylerin oluşturduğu toplum demektir.
Modernlik deyince bir çoğumuzun aklına Batı Avrupa ve Kuzey Amerika hatta Japonya ve uzak Asya ülkeleri ve devlet yönetimleri gelse de, modernlik kriterleri her millete göre değişebilmektedir.
Türkiye ne yazık ki hâlâ demokrasiyi, laikliği ve modernliği tam olarak yaşamamakta, yaşayamamaktadır. Çünkü siyasi zihniyet henüz modern vatandaşlığı ve modern devleti tam olarak içselleştirmemiştir.
Gelir dağılımındaki adaletsizlikler, yargının ve yasamanın özerkliğinin tartışılıyor olması, siyasetin tahakkümleri, asker ve sivil darbeler Türk demokrasisinin ve modernitesinin gelişmesinin önündeki en büyük engellerdir.
Ve ne yazık ki bu engeller şu gün bile toplumuzun öndün de dağ gibi durmaktadır.
Bireysel özgürlüğün, bağımsız yargının ve gelir dağılımında eşitsizliğin yaşandığı bir ülkede, ne demokrasiden, ne laiklikten ve ne de moderniteden bahsedilemez.
Çare demokrasiye inanmış zihinlerin çoğaltılmasıdır.
PKK ve etnik ayrılıkçı Kürtçülük ülkemizde yıllardır bir iç savaşa ve ayrışmaya neden olamadı. Çünkü bu ülkede herkes ülkesinin ve devletinin kıymetini bilmektedir.
Bu günlerde kimle konuşsam herkesin huzursuzluğunun altında yatan ana gerekçe IŞİD, Taliban, Hizbullahçıların Türkiye’de fazlaca yığınak oluşturduğu düşüncesiyle iç kargaşa ve terör olaylarının başlayacağı endişesidir.
Taliban’ın Afganistan’da, IŞİD’in Suriye ve Irak’ta, Humeyni rejiminin İran’daki kanlı ayaklanmaları ve anti demokratik hayat dayatmaları insanlarımızın önündeki tarihsel gerçeklerdir.
Türk Milleti bunun endişesini taşımaktadır ve yaşamaktadır.
Bu korku ve endişeyi yok edecek yegâne güç, siyasi partilerdir.
Şayet hala varsa; PKK, FETÖ, Cemaat ve tarikatlar üzerinden oy kazanma kaygısı ile Türk Milleti’ne zarar verecek adımları atan siyasete de, siyasetçiye de yazıklar olsun.