PKK ve FETÖ’ün ülkemize verdiği zararları bilmeyen yoktur.
PKK, ABD’nin resmi terör örgütüdür. Tıpkı Taliban tıpkı, IŞİD ve FETÖ gibi.
ABD, ulusal çıkarlarına ulaşmasına mani olacak devletleri ve orduları çok önceden araştırıp analiz ederek bir karara
varır. Bu karar çerçevesinde uygulaması uzun yıllara dayanan ulusal strateji planları yapar ve hayata geçirir.
PKK’nın Türkiye tarafında yok edilememesinin askeri nedeni bu olsa da, sivil manada da Türkiye’nin PKK’ya yönelik
sosyolojik bir planının olmamasıdır.
ABD hedefe koyduğu devlete tek bir örgütle müdahaleye kalkışmaz. Her türden dini cemaat ve tarikatları, STÖ’lerini,
medyayı, neoliberal aydınları, sağ veya sol örgütleri mutlaka organize eder ve kullanır.
FETÖ’de 1960’lardan beri ABD’nin Türkiye’deki Truva atlarından biridir.
Hala tartışılan 15 Temmuz FETÖ yakalanmasının arkasında ABD’nin olduğu ileri sürülse de bu konuda birçok komplo
teorileri ileri sürülmektedir.
Kaldı ki düşünceme göre ABD Türkiye’de her türlü üstü örtülü operasyonunu yoğun şekilde sürdürmektedir.
2023 seçimlerinde ABD destekli PKK’nın bulunduğu siyasi mevki bellidir.
Fakat ABD’nin FETÖ örgütü bu seçimlerle hangi siyasi mevki de veya mevkilerdedir?
Hangi siyasi parti veya partiler FETÖ’nün taşıyıcı anneliği görevini üstlenmiştir? Diye de sorular sormadan
geçemiyorum.
FETÖ, bir parti veya birkaç parti içerinden milletvekili sıraları almış olarak seçimlere girdiği söylenebilir mi?
Gerek iktidar ve gerekse muhalefetin güçlü partileri tek başlarına iktidarı elde edemeyeceklerini gördüklerinden olsa
gerek, etraflarına irili ufaklı birçok partiyi de toplayarak 14 Mayıs seçimlerine hazırlanmaktadır.
Sanırım benim gibi düşünen milyonlarca ulusalcı/milliyetçi ve Atatürkçü kitle, kendisini tam olarak belli bir siyasi
oluşumun parçası olarak görememektedir. Ama ancak tamamen laisizmin tehlikeye gireceği endişesi ile birçok
olumsuzlukları da görmemezlikten gelerek AKP karşıtı yapılara oy verme yoluna gidecektir.
Aslında bu durum sadece bu seçimle alakalı bir durum da değildir.
Atatürkçü sosyal demokratlar ve Atatürkçü sağ milliyetçiler, yıllardır çatısı altında toplanabilecekleri bir siyasi partiyi
bir türlü bulamamışlar ve kendileri de bir parti kuramamışlardır.
Güçlerini yeteri kadar birleştiremedikleri içinde asla iktidar koltuklarında bulunamamışlar ve rüzgarda savrulan
yapraklar gibi oradan oraya savrulmaktadırlar.
Türkiye gibi ülkelerde kişiye endeksli siyasi partilerin kurulması oldukça kolaydır. Ama bir ideolojiye dayalı siyasi parti
kurmak ve uzun seneler boyunca yok olmadan ayakta kalmayı başarmak pek mümkün olmamaktadır.
Laikliğe aykırı hareke ettiği için bir çok defalar kapatılan Erbakan ekolü partiler bir elin parmakları kadar çoğalmıştır.
Aynı şekilde etnik Kürt milliyetçilik ve ayrılıkçılık peşinde koşan PKK destekli partiler de adları sayılamayacak kadar
isim değiştirerek siyasi varlıklarını korumaktadır.
Türkiye’nin gerçek anlamada ideolojik partileri Saadet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, PKK’ destekli partiler ve
elbette ki CHP’dir. Bu partilerin dışında kalan partilerin ömrü liderlerinin ömrü ile sınırlıdır.
Lider endeksli partiler iktidarı kaybettikleri anda yok olma sürecine girerler.
Özalların ANAP’ı, Demirellerin AP’si, Menderesin DP’si, Ecevit’in DSP’si ideolojik olmayan lider partilerdir.
Olasılıkla da AKP de 14 Mayıs seçimlerinden sonra bu süreci yaşamaya başlayacaktır.
Zafer, Memleket, DEVA , GELECEK partiler zaten daha ilk başarısızlıkta ya kapılarına kilit vuracak veya derhal başka
partilerle birleşerek silinecek partilerdir.
Bu günlerde İYİ Parti merkez ve merkez sağın yükseliş trendli partisidir.
Ne yazık ki bilinçli Atatürkçü-Milliyetçi Türk seçmeni yıllardır anti laik-PKK&FETÖ eksenli bir tercih arasında sıkışıp
kalmıştır. 2023 seçimlerinde de durum aynıdır fakat bu tercihler arasında en akıllıca çözüm; Kemal Kılıçdaroğlu’nu
cumhurbaşkanı seçmek, onu ve diğerlerini kontrol altında tutmak içinde İYİ Parti’yi parlamento çoğunluğu sağlatmak.
Bunun formülü ise her zaman açık açık ifade ettiğim gibi;
Bir oy Kemal’e bir oy Meral’e