Muharrem İnce’den zamanında çok güzel sözler işittik ve hakkında çok güzel sözler söyledik.

Bizim nazarımızda aklı başında Atatürk’e inanmış hırslı ve iyi bir siyasetçiydi.
Hatta kendi kişisel hırs ve yeteneklerini de kullanarak, kamuoyu oluşturarak CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olmayı da başardı.
Hep birlikte kendisine destek verdik.
Ama seçilemedi.
Sonra tuttu CHP’den istifa etti.
Gitti Memleket Partisini kurdu.
Hakkı var mıydı?
Elbette vardı.
Ama bir hata yaptı ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oyu kişisel oyları olarak gördü. Tıpkı Mustafa Sarıgül’ün yaptığı hatayı yaptı, haydi yaptı demeyelim de yapmak üzere diyelim.
Hatırlarsanız Mustafa Sarıgül CHP yönetimine kızıp İstanbul-Şişli’den belediye başkanlığına bağımsız adaylığını koymuştu. Çünkü Sarıgül’e göre Şişli banko kendisini seçecekti. Ama bir de baktı ki, kazın ayağı hiç de öyle değilmiş. Şişli seçmeni için önemli olan partiymiş.  Sarıgül bağımsız katıldığı belediye seçimlerini kaybetti ama CHP’nin adayını belediye başkanlığına seçildi.  
Sarıgül zeki ve uyanık bir siyasetçidir.
Siyaset rüzgârın nereden estiğini çok iyi değerlendirir.
Tıpkı Muharrem İnce gibi kendi partisini kurmasına rağmen rüzgâra karşı tükürmedi ve CHP ile görüşerek Erzincan’dan milletvekili adaylığını kabul etti.
Sarıgül bu hamlesi ile doğru bir strateji izledi ve siyasi ömrünü uzatıverdi.
Ne yazık ki Muharrem İnce’nin Sarıgül kadar kıvrak zekâsı yokmuş.
Seçilmeyeceğini bile bile, karşına aday çıkmam dediği Kılıçdaroğlu’na rakip oldu. Kılıçdaroğlu’nun seçim kazanacağı bir yarışta Kılıçdaroğlu’na rakip olmayı yeğledi.
Muharrem İnce siyaseten harakiri yapmaktadır.
İzlediği politikaların ve ısrarla sürdürdüğü yarışın kimin işine yarayacağının farkında olmamasına imkân yoktur.
Olasılıkla Erdoğan’ın yeniden atı alıp Üsküdar’a geçmesine yardımcı olmaktadır.
Bu durumu fark eden birçok Memleket Partili yönetici partisinden istifa ederek duruşunu ortaya koymaktadır.
Muharrem İnce, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bile bile lades diyerek, hem kendi kişisel siyasi kariyerini sonlandırmakta ve hem de ülkenin kaderiyle oynamaktadır.
Ne diyelim herkes kendine yakışanı yapmaktadır.
 
 
 
O da ne demek?
İçişleri Bakanı ve Milletvekili adayı Süleyman Soylu, geçenlerde İstanbul İlim ve Kültür Vakfı'nda yaptığı konuşmada, sosyal medya paylaşımlarında demokrasinin gereği olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine yönelik şunları söylemişti.
“14 Mayıs 2023, Batı'nın siyasi darbe girişimidir. Türkiye'yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların 14 Mayıs'ta her birini bir araya getirerek oluşturulabilecek darbe girişimidir. Bunu ben söylemedim. Bunu bugün Amerika'nın başındaki zat yıllar önce söyledi. Yıllar önce denedikleri bütün yöntemler berhava olunca ancak böyle bir yöntemle Türkiye'yi ele geçirebileceklerini ifade ettiler" 
“15 Temmuz, fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs 2023, Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların her birini bir araya getirerek oluşturabilecek siyasi darbe girişimidir."
Aynı şekilde bu sefer de Cumhuriyet Gazetesinde yazdığına göre Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum; "2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye'nin tam bağımsızlığına darbe olur. Bu başarılabilir mi ayrı konu." Demekten geri durmadı.
AKP’li Binali Yıldırım, “Bu seçim, işgalcilere karşı istiklal mücadelesi seçimidir” derken, Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez.” Deyi verdi.
Bu beyanatlar, seçimlere hazırlanan demokratik bir ülkenin seçimine yönelik açıklamalar olarak kabul edilebilir mi?
Sonuçta ülke olarak yasaların ve demokrasinin gereği olarak seçimlere gidiyoruz.
Halkın tercihine göre iktidar ya değişir veya değişmez görevine devam eder. AKP ve kadroları sonsuza kadar iktidarda kalacak diye bir kural da olmadığına göre; bu açıklamalar sağlıklı açıklamalar olmasa gerekir.
İnsan bu açıklamalara bakarak, doğal olarak tereddütte kapılıyor.
Acaba 14 Mayıs seçimlerinde AKP seçimi kaybederse iktidarı devretmede sorun mu yaşayacağız? Veya CHP ve İYİ parti seçimi kazanırsa ülkemi karışacak?
Her ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir.
Devlet organları seçimlerin sonucunda halkın kullandığı reyle seçtiği bir iktidarı meşru bir iktidar kabul edecektir. Başka türlüsünü ne düşüne biliriz ne de kabul edebiliriz..
Yargımızın gözetim ve denetiminde yapılan şaibesiz seçim sonuçlarına herkesin saygı duyması ve varsa hataları yargı eliyle düzeltmesi gerekir.
Darbe denen illetin bu memlekete verdiği zararlar saymakla bitmez.
Türkiye’nin düşmanlarının kimler olduğu ve olabileceği herkesin malumudur.
Emperyalizmin desteğini arkasına alarak seçim kazanmaya çalışanlara,
ABD güdümlü PKK, FETÖ ve benzeri cemaat ve tarikatlara sırtını dayayarak seçim kazanmaya çalışanlara yazıklar olsun. 
 
Seçimi demokrasi kazanmalı
 
Seçim nedeniyle Çanakkale’de halkla iç içeyim.
AKP kazandığı taktirde gelecek günlerin çok daha berbat olacağını söyleyenler bulunduğum ortam itibarıyla oldukça fazla.
AKP tabanı hep bildik şeyleri nakarat etmekten öteye geçmiyor.
Doğal gaz bulunuyor, Petrol bulunuyor, pasaportsuz Avrupa gezilecek, maaşlara zam gelecek.
Ama biz biliyoruz ki son beş altı yıldır halk olarak, hızla yoksullaştık.
Hayat pahalılığı; kişisel psikolojimizi, aile yapımızı ve toplumsal dengelerimizi hızla yıkıp geçmekte.
Halk elbette ki iktidarın ve muhalefet partilerinin günah ve sevaplarının fazlasıyla ölçüp tartıyor.
Fakat görünen o ki AKP için yirmi yıldan fazla süren iktidar yolculuğunun sonuna gelmiş durumda.
AKP ve kolladığı kesimler hızla iş bulurken, mülakatlarda rakipleri ekarte edip işbaşı yaparken, yandaş medyası ve iş dünyası da dahil, tamamı abat olurken, siyasete bulaşmamış tek gücü aklı ve zekası ve bileğinin hakkı olan milyonlarca gencimiz, çaresizliğe ve  işsizliğe mahkum olduklarının farkında
Binlerce yetenekli insanımız ve iş gücümüz vatanlarında geçim derdine düştüğü için yapancı ülkelere sığınarak geleceklerini kurtarmak zorunda kaldılar.
Sebep ise hep aynıydı.
Demokrasinin ve hukuk devletinin olanaklarından yararlanma da adil ve eşit haklarının tüm vatandaşlar arasında adil olarak kullanılmaması.
İster dinen deyin,
İstersen ahlaken deyin,
Önemli olan dürüst insanların devlet kademelerinde ve siyasette yükselmesidir.
Bunu sağlayan sistemin adı da demokrasi değil midir?
O halde müsaade edin de 14 Mayıs seçimlerinde kazanan taraf demokrasi olsun.