Dün çok özeldi. 3 Mayıs Türkçülük günü idi.. Gelgelelim, benim için çifte gün niteliğinde idi.



TÜRKÜM, Şükürler olsun ki.. Üstüne züstelik,  bir de basın mensubuyum bilindiği üzre..
Gazeteciyim, bizler için önemli bir gündü 3 Mayıs..  ünya Basın Özgürlüğü günü olarak kabul edilmekte.
Tarihten bir sayfa aralayalım. Türkçülük gününün,  ilk kez kutlandığı yıla dönelim. 1945’e..
1945 yılında 10 mahkum arasında kutlandı o anlamlı gün..
Ve zaman ilerledi, hemen ertesi yıl ve sonraki senelerde de devam etti güne özel kutlamalar.
Adı bile ne güzel. Bu güzel gün, şöyle anılır oldu; Türkçülük Günü (Bayramı)
Biraz daha açarsak konuyu, sanırım şu anlatımı tekrarlamak doğru olacak.
Bu özel günden bahsedilince, elbet bilmeyen ilk kez işiten de oluyor. Misal; “3 Mayıs Türkçülük Günü nedir, nasıl ortaya çıktı?” türünden sorular gelebiliyor.
Benzer sorulara yanıt arayanlar olabilir düşüncesi ile bahsedeyim istedim kısaca.
Olay şu azizim; Türkçü-Turancı dünya görüşüne sahip olarak bildiğimiz rahmetli Hüseyin Nihal Atsız ve Sabahattin Ali arasındaki davanın, 3 Mayıs 1944 tarihli duruşmasından sonra başlıyor her şey.
Ankara Nümayişi’ ni anmak amacıyla, ilk defa 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî hapishanesinde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkûm Türkçülük günü kutluyor. Ve o gün bu gündür 3 Mayıs özel bir gün…
Başta, Başbuğ Mustafa Kemalim olmak üzere, Türkün, Türklük günü kutlu olsun..
“BASIN HÜRDÜR., SANSÜR EDİLEMEZ…”
Ne büyük, yüce bir liderdi ki kendisi, bu sözü etmişti… Aslında, Türklük için de dediği o kıymetli söz aklımda. Yıllarca çatısı altında çalıştığım, bir dönemin amiral gemisi Hürriyet’ in logosunun yanı başında yer alan o söz; ‘Türkiye, Türklerindir’
Yüce önder, Birleşmiş Milletlerin o kararından pek evvel demişti, Basının Sansür edilmemesi gerektiğini. Bu konuda dediklerinden de söz edeceğim Başbuğum Atatürk’ümün..
3 Mayıs’ ın, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1993 yılında aldığı karar ile tüm dünyada Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlandığına eleyim şimdi.
Şu da bilinmekte ayrıca; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ülkemiz özelinde Anayasamız ile basın özgürlüğü güvence altına alınmıştır.
Sarı Saçlım, Mavi Gözlüm, Başbuğum ATATÜRK, basın özgürlüğü ile söylemlerinde, neler demiştir neler..
Yıl 1922.. Diyor ki Başbuğum; “Basın, milletin müşterek sesidir. B
ir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir”
1925’ de ise; “Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.” demiştir.
Türk Basını için hep dedikleri olmuştur Başbuğ ATATÜRK’ ümün…
“Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem.
Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir.
Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.” demiştir mesela 1924’ de..
Hele ki, 1925 1 Kasım’ında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ki şu sözleri;
“Cumhuriyet devrinin kendi anlayış ve ahlâkını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir.
Bir taraftan geçmiş devir gazetelerinin ve adamlarının düzeltilmesi mümkün olmayanları ulusun gözünde belirlenirken, öte taraftan Cumhuriyet basınının temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir.
Büyük ve soylu ulusumuzun yeni çalışma ve uygarlık yaşamını kolaylaştırıp özendirecek işte ancak bu anlayıştaki basın olacaktır.”
“Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” diyen de Yüce önder olmuştur, 1929’ da.
“Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır” ifadesini, tam bir asır evvel 1923’ de kullanmıştı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.
Yüce önder, İzmir’de gazeteciler ile bir araya geliyor, yıl 1924.
Şu ifadeleri kullanıyor;“Türkiye basını milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır.
Bir düşünce kalesi, düşünce yolu kalesi. Basın görevlilerinden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır.”