Senelerdir, aylardır sürüp giden seçimlerin günü gelip çattı. Şunun şurasında seçimlere on gün kaldı.

Millet İttifakının aylarca süren hazırlığı cumhurbaşkanlığını adayının belirlenmesi sırasında sekteye uğrayacak gibi olsa da akıl galip gelerek bir orta yol bulundu.Meral Akşener seçilecek cumhurbaşkanlığı adayını belirleme kriterinde ısrarcıydı. Seçilebilen bir adayla yarışa girilmeliydi.Meral Akşener’in öngörüsü yerindeydi. Kılıçdaroğlu, İYİ Partiyi dışlayarak diğer beş parti başkanıyla seçimlere girseydi ciddi olasılıkla seçimleri kazanması riske girecekti.Ama Meral Akşener doğru bir hamle ile Kılıçdaroğlu’nun yanına kamuoyunda güvenilirliği yüksek olan Yavaş ve İmamoğlu’nu da monte etmeyi başardı.
Babacan ve Davutoğlu’nun Millet İttifakına çok fazla katkı sağladığını düşünmüyorum. Bu ikili Millet İttifakından yararlanarak varlıklarını siyaseten sürdürme telaşındalar.Hatta bu ikili olasılıkla seçim sonrası İYİ Parti ve CHP’li seçmenlerinin damarına basacak garip açıklamaları ile siyaseti bulandıracaklardır.Ama aynı şekilde CHP içindeki kozmik kliklerinde aynı şekilde İYİ Parti ile ilişkilere darbe vurmaya çalışacağını da öngörüyorum.Fakat Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener ikilisi olasılıkla sağduyuyu elden bırakmadan toplumun bütün sorunlarına çare aramaya devam edeceklerdir diye umuyorum.
Bu nedenledir ki CHP’li seçmenlerin CHP’nin çok kuvvetli olduğu yerlerde mutlaka dört kişiden birinin mutlaka iyi partiye oy vermesinin Millet İttifakı yararına olacağını düşünüyorum.
Ama aynı şekilde AKP ve MHP seçmenlerinin de en azından millici hassasiyetleri açısından AKP sonrasında boşluğa düşmemeleri, “çorbada benimde tuzum olsun” anlayışı ile her dört oylarından en az birini İYİ Partiye vermelerini öneriyorum.
Şuna herkes emin olmalıdır ki;
14 Mayıs sonrasında Millet İttifakı yönetimindeki Türkiye’de her şey çok iyi ve çok güzel olacaktır.
Ülkemizin yıllardır baskılanan ekonomik krizi şiddetli krizlere de sebebiyet verebilir. Ama Millet İttifakı her türlü krizin üstesinden gelecek yetenekli kadrolarıyla duruma daha ilk haftadan itibaren hâkim olacaklardır.
İYİ günler kollarını açmış, gönlü güzel, aklı güzel, dost canlısı insanları 15 Mayıs sabahı kucaklaşmaya bekliyor.
 
Türkiye’nin Irak ve Suriye’de nihai hedefi ne olmalıdır?
Türkiye yıllardır PKK ile mücadelesinde genellikle Saddam sonrası Irak topraklarına girer Terörü biraz öteler ver geri dönerdi.
AKP iktidarı ile birlikte ABD, önce Irak’a sonra da Türkiye’nin desteği ile Suriye’ye çöküverdi.
ABD neticede kendi çıkarından başka çıkar düşünmeyen emperyalist bir ülkedir.
Irak ve Suriye’nin petrol yataklarına el koyarak Irak ve Suriye halkının kanını canını alarak varlığını sürdürmeye başladı. Sonrasında da Irak ve Suriyelilerin öfkesinden İran ve Rusya’nın politikalarından korunmak içinde bu iki ülkede PKK eliyle Kürt devleti kurmaya karar verdi.
Sonuçta adına Arap Baharı da denen bir savaş başlattı. Suriye’nin kuzeyini de ilhak ederek geniş bir coğrafyada Türkiye’nin tüm güney sınırları boyunca Kürt Devleti kurmaya kalkıştı.
Türk devleti ve TSK da BOP oyununu bozdu.
Bunca bela içerinde Türkiye, Suriye ve Irak’ta kaybettiği Mehmetçiklerimizin polislerimizin canlarımızı ardında bırakarak kendi hudutlarına geri çekilemez.
Bun Iraklı ve Suriyeli mülteciye bakmasının ağır bedellerini Türk Halkına yükleyemez.
Gerek AKP ve gerekse Millet İttifakının bileşenlerinin yeni kuracağı hükumetler Irak ve Suriye kuzeyinin güvenlik garantörlüğünü almadan Suriye ve Irak’tan askerlerimizi çekmesi Türk halkına karşı yapılmış en hafif ifadeyle en büyük kötülüktür.
Türkiye Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’nin uluslararası garantör devletlerinden biri olmadan askerlerini geri çekmemelidir.
Hatta mümkünse Kıbrıs benzeri bir oluşumun şekillenmesine katkı vermelidir.
ABD ve AB emperyalizminin dayatmaları ile Irak ve Suriye’den askerlerimizi çekerlerse o zaman bizlerinde neden Irak ve Suriye’de askerlerimizi şehit verdiğimizin muhasebesini vicdanlarımızda yapamayız.
Şu anda şartlar her şey için uygundur.
Her şey İyi olacaktır