Siyasette bir akıl tutulması yaşatacak sözler söyleniyor. Bu yorumuma belki de çok tepki alacağım fakat, şahsen benim aklım tutuldu. Bu nedenle içinde tutulma geçen bir cümle kurdum.

Yıllardır ön seçim taraftarı olan bir siyasal düşüncede, ‘yek’ ten ‘ön seçim yok’ çıkışı gelmesi, ardından da iktidar kanadından en etkili ve yetkili isimden  ‘taban ne derse o’ benzeri bir söylemi duymak, tersine dönüş gibi algılanmamalı da, nasıl algılanmalı?
Konuyu özetlemeye kalksam, sanırım şu söz doğru olacak; ‘Bir yanda Merkez yoklaması, bir yanda Önseçim sinyali…’
Geçen 10 Ağustos tarihinde kalem aldıklarım ardından, Ana muhalefet liderinin son sözünü de;“Açık mektubu, Genel Başkan’ da mı okumuş?” sorusu eşliğinde değerlendirmeye çalışmıştım.
Türkiye’ nin en büyük Beldesi’nin CHP’ li Belediye Başkanı Dr. Ömer Faruk Mutan’ ın üzerine basa basa dile getirdikleri ardından, Başkanı’ nın dediğini duymuş olacak ki CHP Genel başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ da bence çok anlam yüklü sözler etmişti.
İki açıklamayı hatırlatacak olsam, denilenleri dile getirmek hayli uzun olacağından, kısacası bir sonucu hatırlatarak, son edilen sözde geçen ayrıntıyı da gözler önüne serelim istedim.
Bir hafta öncesine dönersek, CHP’ de  Belediye başkanlarının belirlenmesinde, ‘ön seçim yok’ kararını Genel Başkan açıklamıştı.
CHP lideri,  seçim ve adaylıklar için konuşurken;
‘-Liyakat ( yeterlilik-uygun olma) esas olacak.’
-Yerel yönetimlerde görev hedefleyenler parti yönetimlerine girmesin.
-Belediye başkanları delege seçimlerine müdahil olmasın, delegelere karışmasın...
-Örgüt en doğru kararı verecektir...” diyordu.
ADETA İKİ KONU İÇİN MESAJLAR VERİLMİŞ…
Dün güzeller güzeli Türkiye’m gündemine göz atarken, bir usta kalem, sayın Selvi’ nin yazısında okuduklarım, her nedense aklıma CHP’ nin adalet kurultayı ve CHP genel başkanının adaylıklar için dediklerine karşı edilmiş sözler gibi geldi.
Hürriyet yazarı, usta kalem Abdülkadir Selvi yazısında,  12. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı sayın Erdoğan’ ın, 3 yıl aradan sonra döndüğü AK Parti’yi yeniden inşa ettiği değerlendirmesinde bulunuyordu.
Bunu sadece kadrolardaki değişim olarak görmemek gerektiğini de savunuyordu sayın Selvi, 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ ın , ‘Yeni Ömer’ler’ vurgusuyla değişimin fikri temellerini attığını anlattığı yazısından bir alıntı ile devam edecek olursam bu güne, sayın Cumhurbaşkanının bu dikkat çeken düşünceleri üzerinden, neden Adalet kurultayı ve CHP’ nin ön seçim kararına ilişki kurduğumu sanırım daha iyi anlatacağım.
Sayın Selvi yazısında;
(-Erdoğan’ın neden ısrarla, “Yeni Ömer’ler” vurgusunu yaptığını bir AK Parti yöneticisine sordum.

İki başlık halinde özetledi.

1- Hazreti Ömer, adaletiyle ön plana çıkmış bir İslam halifesiydi.

2- Hazreti Ömer diğerkâmdı.

Diğerkâmlığı biraz açmasını istedim.

“Milli şairimiz Mehmet Âkif’in, ‘Dicle kenarında bir Kurt yese kuzuyu, adli İlahi sorar Ömer’den onun hesabını’ dizelerinde belirttiği gibi, Hazreti Ömer halkın sorunlarını kendine dert edinmişti” dedi.

AK Parti yöneticilerine göre, “Yeni Ömer’ler” vurgusu değişimin manevi dinamikleriyle ilgili. 
Değişimin bir de maddi kriterleri var. Teşkilatlarda farklı, yerel yönetimlerde ise farklı ölçüler belirlenmiş.

DEĞİŞİMİN KRİTERLERİ

Teşkilatlardaki yorgunlukta, referandumda oy oranının gerilemesi, heyecanını kaybetmek, sahada olmamak gibi kriterler esas alınacak.

Yerel yönetimlerde ise hizmet üretmek ve vatandaş memnuniyeti esas olacak. Hizmet üreten, gelecek için projesi ve enerjisi olan, hizmetleriyle vatandaşa dokunan, vatandaşın da kendisine dokunabildiği gibi ilkeler esas alınacak. Başarı ve başarısızlık kriterleri belirlenirken, belediyenin yatırımlarından, vatandaşa sunduğu hizmetlerden, borçluluk durumuna kadar birçok göstergeye bakılacak. Yine de tüm bunlar seçim kazanmaya yetmeyebilir. O nedenle aday tespitinde bu kez vatandaşın eğilimi daha etkili olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Seçimlere bizim istediğimiz değil, kamuoyunun istediği adaylarla gireceğiz” dedi.  -) diyordu.
Bu gün için, usta kalem sayın Selvi’ nin dile getirdikleri ile güne merhaba derken, 26 Ağustos’ da başlayacak  Adalet kurultayı ile CHP liderinin ön seçim yok kararına karşı, bu aktarılanların ilişkisi olduğunu sanmakla, ben yanlış bir düşünceye kapılmamışım.
ÇANAKKALE SİYASETİNDE, YENİ MANEVRALAR…
Dün, bir yandan Adalet arayan iki önemli adımdan haberdar olduk, hem de Adalet kurultayı yapılmasına saatler kala, adalet aranmasına neden hareketlerden.
İleri sürülenler mi desem daha esnek olacak, yoksa iddialar mı desem?
Derdim esnek olma tasasına düşmek değil de, tansiyon ve şeker yükseltip, yine birilerinden hakarete maruz kalmamak.
Bir Adalet arayışının detayları, basın toplantısında geçtiği için ve olası bu gün bir çok gazetenin de sayfalarında yer alacağından, o konuya hiç girmeyeceğim. 
Adalet arayışına girilmesine neden diğer konu, hakikaten hayli komiğime gitti.
Ana muhalefet 26 Ağustos’ da başlayacak Adalet kurultayı kapsamında, üst düzey kurmayları ile kentimize önceden geliyor. Konuk isim ile bir Gelibolu yarımadası ziyareti yapılmaz ise olur mu hiç?
Olmuyor da zaten.  Adalet aramanın fitilini de bu ateşliyor.
Traji komik olacak ama, Adalet Kurultayı Başlamadan, Adalet aranıyor… 
Bir soru üzerine, beğenilerle başlayan, gülücüklerle süren karşı atak içinde kim varsa, ‘Örgütü küçümsemek, hakarete varan sözlere destek olmak’ gibi nedenlerle, Parti disiplin kuruluna veriliyor.
Örgüt hiçe sayılarak atılan adımlar bir yana, ‘O var ise ben orada olmam’ şeklindeki kafa tutuşlar diğer yanda.
Bu konular üzerine, bir sohbete tanık oldum da, ‘Bu yaşanılanları sayın Genel başkana bizzat aktaralım…’ önerisinde bulunan bir isime;
‘Sayın Genel Başkan, parti içi meselelerle bana gelmeyin demekte’ hatırlatması ile verilen yanıt, şahsen bir seçmen ve Çanakkale yaşayanı olarak beni şok etti.
 ‘Nasıl yani?’ Diye sordum haliyle. Yani, parti içi mesele diye hiç mi şikayet alınmıyor? Şeklinde bir soru daha geldi ki aklıma, düşünmesi dahi ne kadar da içinden çıkılmaz durum.
Bu arada, İçimden geçeni paylaşayım mı… 
Yanıtınızı duyar gibiyim. O halde paylaşayım.
Mesele zaten böyle başlamıyor mu? Yani şikayetler…
Peki ya; Şikayetler olmasa, yanlışlar nasıl düzelir?
Yok sa, sürekli süttün çıkmış ak kaşık meselesi mi görülüyor şikayet edilenler, o yüzden mi  hep taşlananlar oluyor yukarıdakileri ne göre. Yani; her daim (Meyve veren ağaç misali…) düşencesi.
Tam zihin yaktıracak mesele. 
Aman be, bana ne…  
Bana mı kaldı, bunları düşünmek?
Sonra hep deniyor ya, ‘neden iktidar olmuyor bu parti?’
Bu kafa ile zor ya, hadi neyse…