Modernitenin bireysel özgürlük nimetlerini tatmamış insan yığınlarından demokratik anlayış ve ataklar beklemek en büyük yanılgıdır.

Türkiye’de yoksulluğu en çok yaşayan orta alt ve alt gelir grubunun aileler, yıllardır verilen şehitler, dış tehditler sebebiyle zihinlerinde oluşan güvenlik algısı ve iç güvenlik endişesi, onları savunma ve güvenliği önceleyen iktidarlara yönlendirmektedir. Bu durum 14 Mayıs seçimlerinde de açıkça belirginleşmiştir.
Alt gelir gurubuna sahip muhafazakar Türk ailelerinin en büyük handikabı, gelir yoksunluğundan çok, ülkenin iç ve dış güvenliğinin kendisine ve çocuklarına vereceği zararın korkusunun yarattığı endişedir.
Türkiye’de seçimlerin en büyük motivasyon kaynağı din, güvenlik algısı ve iç güvenlik endişesidir
Kılıçdaroğlu ve ekibi, Meral Akşener’in tüm ikazlarına rağmen ne yazık ki Türk toplumunun bu hassasiyetini görmemezlikten gelmiş ve seçim stratejilerini halkın ihtiyaçlar hiyerarşisinin önceliklerine göre geliştirmemiştir.
Halk, öncelikle güvenliğe, barınmaya ve karnı doymasına önem vermiştir.
Kılıçdaroğlu ve CHP ise eşitliğe, hukuka ve gelir dağılımı adaletsizliğe önem vermiştir. 
Millet ittifakı genelde kentli kültürüne ve kentli insanlara yönelik propagandası, yoksul ve kırsal kesimlerde yeteri kadar karşılık bulmamıştır.
Muharrem İnce’nin seçimlerden çekilmiş olmasına rağmen neredeyse yüzde birlik oy alması kayda değerdir.
Türk Milliyetçiliği, Suriyelili ve mülteciler üzerinden söylem geliştiren Sinan Oğan’ın yüzde altılara yakın  oy alması boşuna değildir.
Kesin olarak yüzde bir veya iki civarında oy alacağı düşünülen MHP’nin yüzde onun üzerinde oy almasını Kılıçdaroğlu ve ekibi iyi analiz etmelidir.
Hele de AKP’nin Hüdapar’ı listelerine almasına rağmen özellikle savunma sanayi üzerinden yoğun propagandası, MİT’in yurt içi ve yurt dışı operasyonları, FETÖ ve PKK karşıtı söylemleri, güvenlik algısı sorunu yaşayan insanların diğer tüm sorunları görmemezlikten gelmesine sebep olmuştur.
AKP; devlet desteği, vatandaşlık verilen mültecilerin desteği de dahil,  ülke nüfusunun neredeyse yarısından oy alırken CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun özgürlük, hak ve adalet söylemleri, yolsuzluk, rüşvet de dahil tüm olumsuzlukları ifşaa etmesi kendilerine yeteri kadar oy getirmemiştir.
Şimdilerde düşünülmesi gereken husus, 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminin nasıl kazanılacağıdır.
 
Kılıçdaroğlu 28 Mayıs için nasıl bir yol izlemeli?
 
Kılıçdaroğlu ve CHP yönetici kadroları acilen üstü örtük olarak sürdürdükleri HDP güzellemelerinden vazgeçmelidir.
PKK/HDP/YSP ve FETÖ’ye karşı açık açık cephe açmalı, Atatürk’e ve Türk Milletine sahip çıkacak propagandaya ağırlık vermelidir.Özellikle savunma sanayi atılımlarına sahip çıkıcı projeler ve söylemler geliştirmelidir.
 Sinan Oğan’ın öne sürdüğü koşullar son derece gerçekçidir.
Çünkü sağ seçmen, güvenlik algısı, iç  ve dış güvenlik endişesini yoğun şekilde yaşamaktadır.
 Kılıçdaroğlu ayrıca, CHP içerinde başladığını düşündüğüm CHP Genel Başkanlığı yarışı nedeniyle CHP’den yeteri kadar destek alamayacağını aklında tutmalıdır.
 CHP’deki olası Genel Başkanlık yarışı, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı yarışından daha önemli hale geldiği de aşikardır.
 Davutoğlu, Babacan ve Demokrat Partiden medet umması Kılıçdaroğlu’na puan kaybettirmiştir. Bu üçlünün 28 Mayıs’a etkisi hiç olmayacaktır.
 Kılıçdaroğlu şayet cumhurbaşkanı olmak istiyorsa;
 Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Türk Milletine sıkı sıkıya bağlı olduğunu açık ve net olarak çok kısa sürede ispat etmesi gerekir. Aksi taktide zaten Kılıçdaoğlu’nun ve Yeni CHP’nin HDP ve FETÖ  sevdalısı olduğu düşünen veya düşündürülen Türk milliyetçisi sağ seçmen 28 Mayısta kendisine oy vermyecektir.
 Kılıçdaroğlu’nu ayrıca seçim yorgunu parti teşkilatlarından fazlaca destek alamayacağı kesindir.
Hele de milletvekili olmuş geleceğe dair hayaller kuran insanların sahaya çıkmayacağı, sadece  sosyal medyadan paylaşımlarla destek vereceği de üç aşağı beş yukarı bellidir.
 Olasılıkla Millet İttifakının birleşeni partilerin parti teşkilatlarından hiç kimse, masrafa girip de dağ bayır gezmeyecektir.
Sonuç olarak Kılıçdaroğlu seçimi kazanmak istiyorsa ,MHP’den ve Sinan Oğan’dan daha fazla Türk Milliyetçisi söylemlere sarılmak zorundadır.
 Kılıçdaroğlu şayet TİP ve YSP gibi partileri küstüreceğim endişesine kapılırsa, seçimleri kaybeder. 
Kılıçdaroğlu’nun seçim kazanmaya yönelik  yeni söylemleri nedeniyle TİP ve YSP seçmeleri oy vermeyecekse zaten Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanması mümkün değildir.
 Hatta şunu iddia eder ve önerebilirim;
TİP, Atatürk Milliyetçiliği üzerinden devrimci açıklamalar yapar,
HDP/YSP’de PKK’yı reddeden açıklamalarla Türk Milletinin ayrılmaz parçası olduklarını deklare ederse, Kılıçdaroğlu neden seçimi kazanamasın ki?
 Eğer TİP ve YSP, Kılıçdaroğlu’nun Türk Milliyetçisi söylemlerini reddederek destek vermezse CHP HDP’ye yıllardır verdiği zımni desteği sonlandırmalıdır.
 Bu teoriye göre TİP ve YSP’nin itirazları karşında şayet Kılıçdaroğlu  geri adım atarak Sinan Oğan’ın önerilerine sırtını dönerse, bilin ki bundan sonra CHP asla ıslah olmaz.
 Bakalım ne olacak?
Yaşayacağız ve göreceğiz.