Seçimler yapıldı.
Seçilen seçildi, seçilemeyen köşesine çekildi mi?
Hiç sanmam. Kimse kenara çekilmez.
Siyasette sahnesi, tiyatro sahnesi gibidir.
Siyaset sahnesinin tozunu yutan bir daha siyasetten kopamaz. Kenara çekilse d,e içi kıpır kıpır siyaset kaynar.
Bu seçimlerde Erdoğan birçok gerekçeler ileri sürülse de, devletin olanakları Erdoğan için seferber olsa da, satın alınmış vatandaşlık hakkıyla oy kullananların Türk Milletinin kaderiyle oynadığı söylense de, sonuçta Erdoğan bir kere daha ama son defa cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Meclis çoğunluğunu ve Cumhurbaşkanlığını kazanan Erdoğan, kabinede gerekli olan tüm değişiklikleri yapmada eli çok rahattır.
Erdoğan’ın kuracağı bu son kabine, onun adeta emekliliğe hazırlık kabinesi olacaktır.
Önümüzdeki beş yıllık süreçte Erdoğan, kendinden sonra kimin AKP’nin başına geçeceğinin planlamasını da yapacaktır.
Veliahdının kim olacağına karar verecektir.
Her ne kadar Erdoğan’ın veliaht belirlemeye gücü olsa da, AKP çerindeki Süleyman Soylu gibi güçlü figürler mutlaka liderlik yarışına girişeceklerdir.
Erdoğan’ın “veda kabinesi” olasılıkla kendisine gönülden bağlılarla,
Yahut da arkasında bırakacağı devlet ve parti yapısının ileriye dönük sağlamasını yapacak kişilerden kuracaktır.
Mesela Berat Albayrak olasılıkla Enerji Bakanlığına geri dönecektir.
Erzincanlı vazgeçilmezi, eski bakan, eski başbakan, İzmir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım mutlaka önemli bir göreve getirilecektir.
Hulusi Akar, Erdoğan’ın en büyük sırdaşı olarak kabinede kalırken, MİT Başkanı Hakan Fidan Dışişleri veya İçişleri bakanlığına kaydırılabilir.
Sürpriz isimlerden Metin Fevzioğlu, Hulki Cevizoğlu kabinede veya devlette etkin görece getirilebilir.
Kentsel dönüşüm bağlamında, işin içinde inşaat olacağından TOKİ başkanlığına sadakatinden şüphe duyulmayacak biri de gelebilir.
Maliye Bakanı zaten belli. Mehmet Şimşek.
Diyanet İşleri Başkanının da değiştirileceğini düşünüyorum.
Sinan Oğan bakalım neyle ödüllendirilecek?
İktidar cephesi için bunlar yazılsa da muhalefet kanadı için çok şey yazılabilir.
Mesela Kemal Kılıçdaroğlu kesinkes CHP Genel Başkanlığını bırakmalıdır.
CHP Genel Başkanlık yarışından sonra CHP içerinde küskünlükler baş gösterecektir.
Bu küskünlüklerin zararını asgariye indirmek için CHP’nin acilen büyük kongreye gitmesi gerekebilir. Çünkü belediye seçimlerine artık sayılı günler kalmıştır.
Meclisin en rahat parti liderleri, Karamollaoğlu, Babacan ve Davutoğlu’dur.
Dünya siyasi tarihinde var mıdır bilmem ama? Her halde Türk siyasi tarihinde adeta yan gelip yatarak bu kadar milletvekili çıkarmayı başarmak her parti başkanına nasip olmaz. Seçim sonuçları CHP açısından tam bir kara mizah örneğidir.
Bunu başartan ise ne yazık ki Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Kemal Kılıçdaroğlu siyasi bir dehadır.
Ama başarısızlık dehası.
Davutoğlu ve Babacan aynı çatı altında birleşerek grup kurarken olasılıkla eş başkanlık anlayışı partilerini yöneteceklerdir.
Saadet Partisinin Yeniden Refah Partisi ile birleşmesi de olasılık dahilindedir. Demokrat Parti de bu partilerle iş birliğine gidecektir.
Bu kombinasyon içerinde;
AKP çok avantajlı konumdadır.
AKP kadroları, meclis içerinde hayati konulardaki yasa ve anayasa değişikliklerinde kolayca iletişime gidecekleri parti sayısı da oldukça fazladır.
Çünkü Kılıçdaroğlu’nun meclise soktuğu her parti, AKP’nin yancı partisi olmaya uygundur.
Sonuç olarak düşüncem;
Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli artık siyasi misyonlarının sonuna gelmişlerdir.
Bu ikili, yıllardır Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutabilmek için çok büyük gayret göstermişler ve her seferde de Erdoğan’ın seçimleri kazanmasını sağlamışlardır.
28. Yasama Dönemi artık Erdoğan, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu için son dönemdir.
Bu üçlüden, öncelikle Kılıçdaroğlu siyaseten kenara çekilip anılarını yazmaya başlayacaktır.
Diğer ikisi yaş durumları ve özellikle sağlıkla ile sıkıntılar yaşamazlarsa, olasılıkla bir dahaki seçimler öncesi kendilerini emekliye sevk edeceklerdir.
Ne diyelim?
AKP’nin son dönemi olan önümüzdeki birkaç yılda inşallah,
Demokrasimiz, devletimiz ve ordumuz daha fazla zarar uğramaz.
Halkımız TÜİK vasıtasıyla daha fazla yoksulluğa mahkum edilmez,
Hızla artan göç istilasının sebep olacağı iç kargaşalar çıkmaz.
Ama eminim ki Türkiye’de hiçbir şey olamasa da mutlaka bir şeyler olacaktır.
Avrupalı veya Arap zenginler ülkemizde köle sahibi gibi hareket etmez,
Biz Türklerin vatanın tapulu mallarını talan ederken, bizleri kendilerine hizmete mahkum garip gureba, fakir fukara hizmetkarları gibi görerek gururumuz incitmezler.
Çözüm açık ve nettir.
CHP süratle Atatürk çizgisine dönmeli, İYİ Parti merkez ve merkez sağı süratle toparlamalıdır.