Yeni haftaya başladık.. Herşey gönlümüze göre olsun..

Şahsen, bu aralar pek mutluyumm.. Dualarım kabul oldu ne de osa.. Daha ne isteyeyim.. Çanakkale'yi, Çanakkleliler yönetsin azıcık da.. Hadi inşallah..
Çoğu kez, söylediğim zbir ifadedir: "Ya deli ya!!!..."
Sevdiğim, taktir ettiklerim için pek ederim bu sözü.. Kırılmaz kimse.. bilir ki, onu gördüğüm için sevinçtendir dilimden çıkıveren..
Hazır deli demiş ikin.. Bir okkalı anlatımdan söz etmemek olur mu hiç?..
Şöyle diyor üstat; "Dünyanın bütün dağlarında, ormanlarında, bir tek yaprağı bile bir başkasının tıpkısı olarak yaratmamıştır Tanrı...
Oysa siz, farklı olmayı delilik sayıyorsunuz.... "
İmza:Paulo Coelho... Dediği yer mi? Veronika Ölmek İstiyor isimli eser..
Dönelim günümüze.. Delilik bizde böyle bir şey işte.. Farklılıktan edğil, delice sevmekten kaynaklı mesele.. Şehrimi delicesine sevenlerdenim NOKTA..
Bir üstat ve ondun gelen özlü bir anlatımda sıra..
Şöyle bir değerlendirme geliyor.. Hayli Net üstelik ifadesi..
 "Siyasi otorite destek olur ve kar transferi yaptırmazsa, Hasan bey Gestaş Genel Müdürü olarak kesinlikle başarılı olacaktır.
Milletvekilimiz Ayhan Gider ise,şahsen en büyük güvencemdir." diyordu, ve ekliyordu; "Sevgiler..." diye...
Gestas Kurucu Yönetim kurulu üyelerinden bir isimdi bu yorumda bulunan ağabey.. Yüreğine sağlık ağabeyim.. Aynen de dedeğin gibi.. 
Gün bitmiyor ki, güne dönmeyelim değıil mi amma...
Türkiye için, günler hep mutluluk getirsin..
Öyle çok hak ediyoruz ki bizler Mutluluğu, ihtiyacımız o kadar çok ki güçlü olmaya alrıca.. Güçlü olmak, mutluluk da getiriyor vesselam..
Kızmak, çok doğal bir tavır.. Kim kızmaz ki ayrıca; kızılması gereken duruma!?!..
Bu bahsedeceğim, belki de kızılması gereken bir duruma örnek olarak her zaman akla gelecek..
Yeni hafta, yine siyaset..
Öyle çok konuşulacak çıkışlara imza atıyor ki siyasetçiler, bizlerde yorumluyoruz doğru ya da yanlış..
Aklın yolu çoğu zaman bir çıksa da, kimi zaman da akıl tutulması yaşatıyor bazı yaşanılanlar..
'Yok artak' diyerek verdiğmiiz tepkilerin belki de nedeni, işte o anlar..Bir anda tutulan akıllar.
Bahsedeceğim konu için, bir basın kuruluşunda yer alan haber ve yorum;
"28 Mayıs'ta aldığı mağlubiyet sonrası CHP koltuğunu bırakmayacağını ima eden, açıkladığı A Takımı ile diktatoryasını konuşturan Kemal Kılıçdaroğlu, 12 gün sonra ekranlara çıkacak yüz buldu." şeklinde bir ifade ile geliyordu..
Hayli ağır olmuş haberdeki anlatım.. Ben de, okuyunca;  'Yok artık' dedim, yalan yok..
Bir diğer cümle, haberde geçtiği şekliyle, tam da şöyle idi; "Seçimden önce sığındığı 'helalleşme' jargonuna sığınan, aldığı ağır mağlubiyet sonrası kutuplaşma örneği sergileyen Bay Bay Kemal, kırsalda ve köylerde yaşayan vatandaşları küçümseyip 'kentlerde üstünüz' imasında bulundu. "
Dahası, şöyle geliyordu haberde geçen cümlenin kalanı;
"Okuyan, tartışan, özgürlükçü, kentli dediğimiz kitle yüzde 51 oranında Kılıçdaroğlu demiş"
Gazetecide; (Haber - Yorum ) durumu vardır çoğu kez.. Lakin, haber mi? yorum mu?
Haber de, haber gibi olacak, yorum, yorum gibi diyenlerdenim bendeniz.. Üstatlarım, öyle öğretti.. Okullu değilim, alaylıyım..
Yeri gelince, belki de, bu nedenle, pek alaycıyım.. Fıtratımdan dır, der geçerim..
Yorum olacak gazetecide.. Haber içinde geçecek bazen yorum.. Kırıcı olmayacak ifadeler.. Okuyunca, ayrı bir anlayacak okuyucu yapılan o imalı yorumu.. Kurulan akıllıca kelime ettirecek, satır arasında gizli yapılmak istenilen yorumu.
Belki de, CHP liderinin dili sürçtü.. Belki, anlaşılıdğı gibi değil di demek istediği.. Canlı yayında sonuçta etmiş tepki topladığını gözlediğimiz sözünü.
Kılıçdaroğlu, kaybetme nedenini  köylülerin TRT izlemesine bağlamışş.
Bu yorumda bulundum, çünkü sayın CHP lideri "Sözcü TV ve diğer kanallar oralarda izlenmiyor, sadece TRT izleniyor" şeklindeki sözünü, köylerden gelen osnuçlar üzerine etmiş..
Bir tür bahane var aslında ortada.. Oysa ki, kamuoyunda ve gözlediğim kadarı ile CHP kadrolarında, değişim çığlıkları atılıyor günlendir..
Çağrılar işitiliyor da, sanki o çağrılara bu şekilde bir yanıt sunuluyor durumu çıkıyor ortaya.. Ya da, ben böyle anlıyorum..
Şimdi kendi kendime edeceğim şu çok ettiğim sözü: "Ya deli ya..."