Reis kaç defadır, üzerine basa basa söylüyor. Metal yorgunluğu için Çanakkale il merkezi başta olmak üzere, ilçelerden bir tek Gelibolu kulak verdi.


Denilebilir, Avrupa farkı denilebilecek durum…
An geliyor, ‘Avrupalı olsun da, çamurdan olsun diye boşuna demiyorum.’ Şahsen bende öyleyim. Suyun öte yakasından, Şehitler coğrafyasından…
Metal yorgunluğu için, bir çok kez kaleme aldıklarım boşaymış diyecektim ki,  Gelibolu ses verdi. O halde diyeyim; ‘He yaşa…’  
AK Parti Grup başkan vekili ve Çanakkale Milletvekili sayın Av. Turan, önceki gün; "Metal Yorgunluk Sadece Siyasette Olmaması Gerekiyor" diyerek, kulak asmaları için bir başka işaret sunmuş. Yani Hedefi belli,  Bürokratlar…
İyi de, sayın Başkan, sayın vekil, ya sizinkiler?
Bir ilçe Başkanı dışında tık yok… Her kes son derece zinde mi?
Gecikmeli olacak belki ama, söylediklerinizi sayfamızda yoruma açmak, gündem yoğundu malum.
Önceki gün,  Çanakkale’ye Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından kazandırılan, ‘Çanakkale TOBB Sosyal Bilimler Lisesi’nin açılış töreni ile başlayıp, ardından da iş adamlarına ödül töreniyle süren bir dizi etkinlik sırasında dile getirdikleriniz, Çanakkale’nin geleceği için hakikaten önem arz ediyordu.
İş dünyasının temsilcileri başta olmak üzere, salonda yer alan bürokrasinin temsilcileri, eminim ki mesajınızı net aldı.
Siyaset gündeminde, Reis’ in sözleri ardından hayli yer tutan Metal yorgunluğu için dedikleriniz dikkat çekiciydi.
Başta da dile getirdim ya; ‘Ya siyaset kanadı…’ vurgusu ile. 
Muhtemel bu konu için de bir tasarrufunuz var. Bir şey hissedersek, o’nu da açarız. Şimdi mesajınızdan haberdar olamayanlar için, dediklerinizi açalım.
Ey ahali. Bu gün Pazar. Vakit ayırıp, mesajı rahatça okuyun diye, tatil gününü seçtim.
 Sayın vekil, AK Parti Grup başkanvekili Av. Bülent Turan şöyle seslendi;
"Siyaset  bugün var yarın yok. 
Kalıcı yatırımları vizyon projelerini hep beraber yapacağız. 
Cumhurbaşkanı’ mızın metal yorgunluğu, sadece siyasetçi de olmaması lazım. Yorulan STK, bürokrat kim varsa yerini teslim etmesi lazım. 
Hep beraber ayağa kalkmamız lazım. Ben yoruluyorsam, o da yorulacak. Hep beraber ayağa kalkacağız. 
Çanakkale’ye borcumuz var. Şehitlerimize borcumuz var. 
Biz, daha tabiri caizse; çok alt limitlerdeyiz. Yukarı çıkaracağız. 
Daha çok işimiz var. Ne kadar çalışırsak çalışalım, ne kadar iş yaparsak yapalım, bu şehitlere olan borcumuzu ödeyemeyiz" 
Denilenleri tam olarak aktardım. Umarım, yorulanlar üzerine alınır. Alınmazlar ise, geçenlerde de dile getirildiği gibi;
‘Dedikodu üretenler, görevinden dolayı mızmızlanma’ gibi konular karşısında, gereği de yapılacak gibi görülüyor. Benden söylemesi.
Sonuçta aynı geminin içindeyiz. Yaşam mahallimiz Çanakkale. Çanakkale ve Çanakkale yaşayanları yararına atılacak her olumlu adım, geleceğimizin inşası için olur inancını taşıyoruz.
Dün bir tişört gördüm. Üzerinde yazan çok etkileyiciydi. 
‘Kırmızı  ile beyaz, Mustafa ile Kemal gibi….’
10 yaşlarında bir çocuk üzerindeydi o siyah zemini ağır tişört. Sol kolunda şanlı Türk bayrağı. 
Ne de yakışmıştı giydiği, geleceğin delikanlısına…
X                              X                               X
Dün başlayan ‘Adalet Kurultayı…’
Günlerdir konuşulan ve ev sahibi Çanakkale’ nin yaşayanlarından, olumlu çıkışlar kadar karşıt fikirleri de alan bu kurultayda aranan adalet,  biz siyaset üstü yaşayanları da kapsayacak mı acaba?
Çanakkale’ nin yaşayanları ve siyaseti sadece sandıkta oy verirken yapanları, bir çok soruya yanıt arıyor günlerdir.
Örneklemelerle sıralasam soruları, hayli uzunca şekliyle bir o kadar sıkıcı olacak. Kısa keseyim diyorum, lakin kesemiyorum yazdıklarımı. Duyduklarım içinde, bir tanesi var ki; ‘.Adalet sadece siyaset için mi istenecek?’ diye, bunun yanıtı dahi hayli merak konusu.
 Bir dizi kitapçık ile gündemi aktarılıyor da kurultayın, davet edilenleri iddia edilip, dün bir gazete manşetinde yer alan katılımcıları, neden se görünen fotoğrafı hayli puslandırıyordu.
İddia bu ya; para karşılığı Provokatör’ lük yapanlardan bile bahsediliyordu davetliler arasında geçen isimler kaleme alınırken. Haliyle, insan ‘yok artık…’ deyiveriyor.
Sık okumadığım diyeceğim, koskoca yalan konuşacağım.  Hattı zatında hiç okumadığım bir gazeteden geliyordu, hayli iddialı habere konu isimler.
O halde, nereden mi haberdar oldum o manşet için?
Sanırım, bahse konu gazetenin sıkı okuru olan arkadaşım diyordu diyeceğini. 
“Gördün mü ‘Aydınlık’ ın manşetini?”  sorusuyla….
Elbette görmemiştim. Arkadaş elinde tutuyor ve okumaya başlıyordu benim için. 
Böylelikle, yine okumadan haberdar oluyordum. Yemin etsem başım ağrımaz. ‘Ben hiç okumadım…’
Bu gün, Bayram tatilinden yararlanacak isimler için, uzunca tatilin içinde bir gündeyiz.
Tatilde olanlara, diyorum ki; iyi tatiller. 
Ben gibi çalışanlara ise; ‘bu günlük bu kadar. Haydin hoşça kalın…’