AKP sağ olsun, çok büyük bir başarıya imza atarak, bütün ücretlileri asgari ücret düzeyinde eşitledi veya eşitlemek üzere.
Bir tanıdığım hanım , 24 sene üzerinden devletten emekli olduğunu, bugün için 7900 lira maaş aldığını ve bu ücretle devleti yönetenlerin kendilerini açlığa ve yoksulluğa mahkûm etti söyledi. “Artık asgari ücretin altında maaş alıyoruz. Olasılıkla Temmuz da yapılacak zamla birlikte yeni açıklanan asgari ücret düzeyinde maaşa layık görürsek ne ala” dedi.
Yine, hayattı dağlarda geçmiş, g
Girmediği çatışma kalmamış,
Devleti bir çok alanda temsil etmiş bir subay astsubay arkadaşımız “artık emekli maaşının asgari ücrete denk geldi” dedi. Şayet AKP temmuzda emekli maaşlarına düşük bir zam yaparsa artık sokağa çıkıp iş arayacaklarını, çünkü artık onuru ile kimseye muhtaç olmadan yaşamak için başka çarelerinin kalmadığını söylediler.
Kuru kuru karın doyurmayı, asgari yaşam giderlerinin karşılanmasını insanca yaşamak kabul eden ilkel beyinlere ne söylene bilir ki?
İnsanlar artık rahat rahat yaşayacağı, sosyalleşeceği, tatile gideceği bir ücreti çoktan unutmuş, geçim derdine düşmüş durumda.
Geçim derdi dertlerin en büyüğü. Bilmem devleti yönetenler farkında mı ama, ebeveynler panik halinde çocuk okutmanın veya evladının mürüvvetini görmenin maliyetini düşündükçe uykuları kaçıyor depresyona giriyor.
Dün esasında asgari ücreti değil, vatandaşın azami refah yaşayacağı rakamı belirledi.
Yani AKP vatandaşlara ölmeyin ama sürünün dedi.
Çünkü çarşı pazarın enflasyon ve fiyat artışları, AKP’nin masal anlatan TÜİK’in açıkladığı rakamlarla alakası yok.
Hep yazdım ve yazmaya devam edeceğim.
TÜİK vatandaşın fakirleşmesindeki en önemli aparat durumunda.
Çünkü Türkiye’de enflasyonu ölçen diğer iki kuruluşun açıkladığı enflasyonla TÜİK enflasyonu arasında yüzde elliden fazla fark var.
Devletin TÜİK’i eliyle AKP, vatandaşı yoksulluğa mahkum ediyor.
Bu gidişle demeyeceğim, artık iş işten de geçti.
Türk gençleri kurtuluşlarını ve umutlarını hızla yurt dışına aramaya başladı.
Ama sonuç ortada.
Türkiye’nin düşük gelirli halk katmanları, AKP’yi tekrar iktidar yaparak halinden memnun olduğunu açıkladı.
Bu saatten sonra şükrederek hayatta kalma, esas prensip olmalı.
Okumaya yazmaya, kariyer yapmaya gerek de kalmamaya başladı.
Gidişimiz gidiş değil.
Türkiye’de vatandaşın geleceği parlak değil.
Çare nedir?
Çare aşağıdaki gibi düşünenleri ikna etmekten geçiyor.
“Ülkeyi bu hale CeHaPe getirdi.
Her kötülüğü dış güçler yapıyor” diyenlerdir.
Muhalefet partilerinin ilk işi;
2023’den sonra Lozan anlaşmasının süresinin dolacağını, madenleri çıkarmaya yönelik engellemelerin kalkacağını ve yer altı kaynakları kullanıla bileceğimizi düşünen bilge halkımızı, bilgilendirip gerçekleri görmelerini sağlamak esas vazife olmalıdır.
Fenerbahçe’nin hali ne olacak?
Ali Koç Fenerbahçe’yi kurumsal mantıkla ve patron edasıyla yönetiyor.
Patron mantığı ile yönetirken de esas amaç, Fenerbahçe’yi borç batağından nasıl çıkaracağını düşünmek oluyor.
Bizim futbolumuzun ana kriteri “şampiyon olamıyorsan başarısızsın” olunca, çok değerli işlere imza atan Ali Koç ve ekibi eleştirilerinin odağına alınıyor.
Ali Koç Türkiye’de olmayan bir anlayışla profesyonel mantıkla, hem Fenerbahçe’nin ve hem de şahsının şanına yakışacak şekilde kulübü idare ediyor.
Fenerbahçe’nin başarısı içinde elinden gelen maddi ve manevi fedakarlıkları sergiliyor.
Ali Koç biz Fenerbahçeliler için büyük bir şanstır.
Son yıllarda Fenerbahçe’nin disiplin ve futbol anlayışı daha profesyonelleşmiştir.
Takımdan gönderilmesi gereken birkaç futbolcunun olduğu da bellidir.
Mesela Mert Hakan,
Mesela İrfan Can Kahveci,
Mesela Serdar Aziz gibi -bence düşük kalibreli- futbolcular takımın profesyonelliğine de katkı sağlamıyorlar.
Mesela Arda takımda kalmalı.
Ama aynı şekilde kalesinde oldukça dengesiz işlere imza atan Altay Barındır da pek ala başka takımlara gönderilmelidir.
Antrenör olarak da İsmail Kartal en akıllıca teknik direktör tercihi olacaktır.
Aziz Yıldırım da dahil kimi Ali Koç muhalifleri, şunun farkında olmalıdır.
Fenerbahçe’nin siyasi diasporası yoktur.
Fenerbahçe’nin iktidar yandaşlığı yoktur.
Bu nedenle de kimiz zaman engellerle karşılaşmaktadır.
Bu engelleri aşmak da artık yeni teknik direktörün takıma güzel futbol oynatmasıyla aşılacaktır.
Ne Fenerbahçe’den ne de Atatürk’ten vazgeçmek yok.
Gidecek başka Türkiye’miz tutacak başka takımımız yok.