Bazen böyle önemli hatırlatmalar gerekiyor. Ne olsa, yenilerin eskilerden bi haber olduğu bir kentin yaşayanlarıyız.


Çanakkale’ nin Politik geçmişini ve politikacılarını bilmeyen, sözde hünerli eller için de bu çalışma bence çok faydalı olacak.
Hasta yatağında olmasına karşın, Çanakkale’ nin bir dönemine ışık tutan koca Reis, ellerine yüreğine sağlık.
Bu gün, 30 ağustos. Bayramların bayramı. Hepimizin belki de haykıracakları var bu güne özel. Bence haykırın da. Sessiz dahi olsa, içinizde dahi kopsa bir fırtına, bırakan kopsun gitsin. 9 kuvvetinde hem de…
9 derken, bu bahsedeceklerime de cuk oturdu, 9 kuvvetinde diye tabir ettiğim fırtına tarifindeki önemli sayı.
9 ışık diyeyim mi? 9 ışık’ ı felsefe edinmiş, yaşam şekli belirlemiş bir koca ülkücü. Bir emekli öğretmen. Recep Cahit Özer.
Ondan hep bahsediyorum, Recep ağabey diye. Recep ağabeyimin paylaşımını bir solukta okudum, okuyamayanlar için de bahsedeyim istedim.
30 Ağustos gibi, Bayramların bayramı bir tarihte, sizlerde bir göz atın derken denilenlere, bir küçük geçmişte yolculuk da yaşayın istedim.        
Hayli dikkat çeken bir soru ile geliyordu recep ağabey.
Diyordu ki; “CAHİT ÖZER MERKEZ mi?’
Sonra da, “Sonuna kadar okumayacaksan başlama bence” uyarısı yapıyordu. Uzundu yazdıkları. Uzundu lakin, mesajı da hayli anlamlıydı. 
Bir mektup gibiydi yazılanlar. Belli ki bir adrese gönderilen.
Şöyle başlıyordu; “1960 öncesi demokrat parti,sonrası da Adalet Parti İlçe Başkanlığı ,il Genel Meclis üyeliği yapan bir Siyasetçinin;rahmetli Mehmet Özer'in oğluyum ben.
‘Çan'ı Çan yapan adamlar’ sıralamasında babam ilk sıralarda yer alır.

1964 yılında babamı bir trafik kazasında kaybettik.
1965 seçimlerini Adalet Partisi kazanınca evimizin önünde 1000'den fazla insan topluluğu oluştu..Elime kırat'lı bir adalet Partisi bayrağı vererek beni omuzlara aldılar Ve Çan’ ı dolaştırdılar. Ben henüz 7 yaşındayken...
1969 seçimlerinde de aynı olayı yaşadım.ben yine adalet Partisi bayrağı elimde,omuzlarda,ve Çan turu..
Yine aynı yıl.1969.

Çan'da rahmetli Kobak Halil'in kahvesi..
İçersi kalabalık. Yaklaştım, adamın biri gür sesiyle konuşuyor. bir müddet dinledim.. Adam konuşmasını bitirdi.O arada birisi beni aldığı gibi o adamın yanına götürdü.
Ben 11 yaşında Ve Başbuğ Alparslan Türkeş'le konuşuyordum.Her yerde 3 Hilal li bayraklar.,
Eve geldim anama dedim Türkeş'i…” 

Kısacası, sözleri ile, yıllar yıllar öncesine dönüşü yaşıyordu Recep ağabey.
Sonra, tam meraklanmışken ne olacak diye. Bomba geliyordu yine Recep ağabeyden.
-“Bana nasıl bağırdığını unutamam 
‘O Menderes'i astırdı’” 
Bir düşünün hele, Hayranlıkla anlattığınız bir kişi için, ananızdan gelen tepkiyi. Zormuş be…
Ne zorluklar yaşayanlardan Recep ağabey. Belli ki, bu zorlukta vız gelip, tırış geçmiş.
Yazdıklarının devamında, yine tarihsel süreç geliyordu. Recep ağabey öyle yazıyordu;
  “1972-73 yıllarına gelmiştik. içimiz kaynıyordu. Adalet partisinin gençliği diye bir şey yoktu.ve ben ;
Ülkü denen nazlı geline sevdalanmıştım.”
Aşka bakın hele. Ne de güzel bir sözle anlatılıyor Recep ağabey. Etkilenmemek ne mümkün. Yüreğine sağlık koca kurt.
Belli ki, gençlik yılları geliyor du şimdi. Okuyorum de bir büyük aşk ve zorlukları anlatılırken dahi, halen buram buram Aşk kokuyor ülküsü.
Recep ağabey, bir çırpıda anlatıyordu o yılları. Nasıl mı?. Aynen şöyle;
“Bileğimiz yüreğimiz güçlüydü Ve aileden tepkiler gelmeye başladı .
Sen Adalet partili bir babanın oğlusun .MHP'de ne işin var?
1980'e kadar bir yandan mücadele bir yandan da bununla uğraştım.
Adalet partisinde benim delikanlı damarıma yönelik hiç bir şey yoktu.
Ve ben MHP'liydim.Ve Ülkücüydüm.

80 ihtilali olunca Ve ihtilal günleri biraz sakinleşince bir baktık ki bazı ağabeylerimiz Anavatan partisinde yer almaya başladılar. MHP bitti,sen de gel diyorlardı arsız arsız.
Başbuğumuz zindandaydı.
Çıkmasını Ve Hareketin başına geçmesini bekliyorduk.
1983 ekim ayında askerden gelmiş ve bir hafta sonra da Anavatan Partisi’ nden belediye başkan adaylığı teklifi almıştım.
Ben MHP'liyim diyerek reddettim tekliflerini.
MHP bitti dediler yine.
Başbuğum yaşıyordu Ve bu bana yetiyordu.
Önce MP sonra MÇP kuruldu.
Bizler yine en ufak bir % hesabı yapmadan camiayı toparlamaya çalışıyorduk .
1991'le beraber Doğruyol Partisi, yani babamın Partisi iktidar oldu .
Amcam bu partinin milletvekili..
Desem ki ‘sizdenim’, her şey olurdum.
Demedim.”
Hikaye değil, tamamıyla hakikat. Hat ta şöyle de denilebilir, ‘Yüzde yüz Türk malı. Hem de en ülkücüsünden’ Ne tuhaf adammışsın be Recep ağabey.
Şimdi nere de,eski dava için böylesine fırsatları tepmeler.
Boşuna takip etmediğimi, bir kez daha ahladım koca Reis. Anlattıkların hakikaten roman.
Geldim yeniden Recep ağabeyin yazdıklarına. 
  
Şöyle kaleme almıştı diyeceklerini; “Çünkü ben merkez partilerinden hiç olamamıştım. Ülkücüydüm Ve Türk Milliyetçisiydim.
1993 yılı gelmişti.Bir akşam Çan Ülkü ocaklarında 200 civarında arkadaşımızla toplanmıştık
İlk orada açtım konuyu.bir yıl sonra yapılacak olan mahalli seçimlerde belediye başkan adayı olma düşüncesindeydim.
Önce itirazlar yükseldi
MHP nin böyle bir şansı yoktu Ve olamazdı.
ANAP 'tan ,DYP'den aday olmam ağırlıklı düşünceydi ama ikna ettik ülküdaşlarımızı ve MHP olarak seçime girme kararıyla dağıldık.

1994 ocak geldiğinde ise önce DYP,sonra da ANAP olmak üzere genel merkez düzeyinden teklifler gelmeye başladı ‘bizim partiden aday ol’ diye.Hepsi red tabii”
Bir yanda iyi etmişsin de recep ağabey, biryanda da halt etmişsin. Şimdi beklide eski vekil ve bir dünya maaş da olacaktı. Hadi neyse. Yapmışsın artık.
Hakikaten de, ne fırsatları tepenlerdenmişsin be ağabey. 
Şimdi sırada, bir tık ötesinde yaşanılanlar var ki, hakikaten romanın en aksiyonlu kısmı sanırım.

Diyordu ki Recep ağabey;
“Aptaldım sonuçta;
Gerizekalıydım.
Seçil,ve sonra MHP ye geç diyorlardı.
Yakışmaz ülkücüye diyordum.
Yine merkezin dışında kalmıştım.
Merkez beni bozuyordu. Hiç bir halt olamıyorduk. Yüzdelerimiz tutmuyordu. yetmiyordu yaniii.
Neyse efendim 
Çok uzattım biliyorum ama az sabır lütfen.”
Ben deniz gibi, yazıyor ve sonra da özrü patlatıyor Recep ağabey. Yaz be ağabey yaz. Ne kadar güzel anlatmış sın gerçekleri.
Şimdi dönüyorum yeniden yazdıklarına. Kısa kesse de, sonuçta bir tarihi yolculuk bu geçmişe dair. En kısaltılmış hali bile, sayfalar almalı.
Ve dediklerinin son bölümü;
“1999'la beraber bir hareket geldi partiye  Yeni yüzler,Yen'i Yen'i adamlar geliyordu.
Sanki cazibe merkezi olmuştuk.
Fikir sistemimizden zerre haberi olmayan adamlar teşkilat yönetimlerine gelmeye başladılar,işte dedikodu fitne ve fırsatın içimize girdiği yıllar.
Bir şehid tabutuna el uzatmamışların;geldikleri yerlerin pisliklerini bize bulaştırdığı yıllar..
Şirazeden kayıyorduk ,ve bunu görüyorduk. Derken 2002 ve AKP. Refah partisinin gömlek değiştirmiş versiyonu 
Yeni bir merkez Partisi . Koalisyondan çıkan MHP nin bir kısım adamlarının AKP’ ye gittiği, yer kaptığı yıllar.
Biz yine merkez partili olamamıştık. Merkeze kıramıyorduk direksiyonu bir türlü.
Hep muhalefet ,yine muhalefet yazılıyordu alnımıza..
Ve şimdi içimizden bir gurup merkeze gidiyor iktidar olmak için.
Madem iktidar olmanın güzelliklerini yaşamak istiyordunuz,bunca yıl niye bizde vakit tükettiniz?
Yolunuz sizin. benim yolum benim.
Son nefesim bedenimden çıkana kadar Türk Milliyetçisiyim,ÜLKÜCÜYÜM ve MHP'deyim.
Bize herşeyi söylediniz içimizdeyken
Her türlü hakareti ettiniz içimizdeyken.
Sesimizi çıkarmadık.
Ama Bundan sonra bizden böyle bir sabır beklemeyin.
ŞİİİMMDİİİ...
Merkezi bünyesine 50 yıldır alamamış bir ülkücü olarak biliyorum ki bazılarınız beni aptal yerine koyacaksınız.
Haklısınız da...
Siyaseten bir yere gelememek olarak bakarsanız çok haklısınız.
Ama ; Benim için hepsi bir görevdi ve bütün görevlerimi başarıyla yaptım.
Hani topal karıncaya sormuşlar ya.
-nereye?
-kabeye 
-sen bu topal bacakla nasıl varacaksın Kabe'ye?
Varamasam da uğrunda ölürüm hiç olmazsa”
Tarihte yolculukta, 9 ışıkla geçmişe dair yolculuğu yaşattın ve ağabey. Çok yaşa emi. Bu gün Bayramların bayramı. 30 Ağustos’ un kutlu olsun. Yarından sonra da mübarek Kurban. İkisi bir arada bayram yani.
Ellerinden öperim. Şifalar diliyorum. Yetti artık hasretlik, dön gayri…