İç politika, dış politika, yerel politika bildim bileli hep karışık işlerdir.
Mesela, son kararnameyle birçok emniyet müdürü merkeze alındı. Birçoğunun da yeri değiştirildi.
Emniyetteki atamalarda ilk akla gelen şey Süleyman Soylu kadrolarının tasfiye mi ediliyor sorusu oldu.
İç politikada, özellikle muhalefette, 2023 cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine yönelik parti liderleri eteklerindeki tüm taşlar birer birer ortaya döküyor.
Çeşit çeşit itiraflar gırla giderken, muhalefet cephesinde en büyük darbeyi CHP ve Kılıçdaroğlu yiyor.
Meğerse Kılıçdaroğlu çok da güvenilen siyasi lider değilmiş ve meğerse tavşana kaç tazıya tut demeye çalışan Kılıçdaroğlu, esasında partisini yeni kurnaz siyasi partilere yem ediyormuş.
Kılıçdaroğlu’nca genişletilen Millet ittifakında meğerse samimiyetin zerresi yokmuş.
Ama muhalefet cenahında en büyük golü atan Zafer Partisinin piyasaya sürdüğü Sinan Oğan’dı.
Sinan Oğan, bile isteye şahsi çıkarlarını adına, kendini destekleyen muhalefet partilerine ve seçmelere göstere göstere asla unutamayacakları bir gol attı.
Bakalım ofsayttan atılan bu gol siyaseten Sinan Oğan’a ne tür fayda ve ne türden zararlar verecek?
Ancak kanaattim şu ki; Sinan Oğan günlük çıkarları için oportünist bir anlayışla fırsatını bulduğunda herkese ofsayttan gol atacağını açık açık ilan etti.
Yani işin özü şudur;
Sinan Oğan kendi ipliğini kendisi pazarda satan siyasetçilerdendir.
Bunu Türkiye’de cümle alem öğrendi.
Bir kere daha gelelim İYİ Parti’ye;
İYİ Parti yerel seçimlere giderken adeta bir harakiri siyaseti izlemeye başladı.
Türkiye’nin her yerinde yerel seçimlere kendi başına gireceğini ısrarla ilan ederken, esasında her türden parti ile İYİ Parti lehine çok farklı mecralarda iş birliğine gidebileceğini ilan ediyor havası da vermektedir.
İYİ Parti yerel seçimlere tek başına gireceğini ilan etse de, esasında “seçim kazanmak isteyen bana gelsin” der gibidir. Adeta her türlü pazarlığa da açığım diyor.
Bu durumda İYİ Parti, kendisinin ileri sürdüğü şartları kabul eden her hangi bir parti ile ittifak da yapabilir.
İYİ Parti ile kol kola girerse belediye başkanlıklarını kazanacağını düşünen her hangi bir parti, İYİ Partiye istediği meclis üyeliği ile belediye başkan ve belediye başkan yardımcılarını verirse İYİ Parti o partilerle iş birliği mi yapacak?
Mesela Beşiktaş’ta CHP ile, Üsküdar’da AKP ile mi ortaklık yapacak?
İYİ Partinin ortaya koyacağı tavır yerel seçimlerde kendisi için büyük bir sınava dönüşecektir.
Doğru strateji ile yola çıkmayan bir İYİ Parti’nin bırakın seçimleri, kendi tabanını ve üyelerini de kaybetmesine neden olacaktır.
Seçimlerde üç beş meclis üyesi fazla alacağım diye “ideal ve ideolojisinden” taviz verecek İYİ Parti, kendisini inkar ediyor demektir.
İYİ Parti için en geçerli politika, gerekiyorsa yerel seçimlerde kaybetmeyi göze de alarak kendini topluma ve tabanına kanıtlamasıdır.
Bence İYİ Parti; rezil bir anlayış olan ne makyavelist, ne de oportünist bir yolu izlemesidir.
İYİ partinin böyle yollara başvurmayacağını sanmadığı da ifade etmek isterim.
İyi Parti için en ideal yok ve yöntem, kendi kanatlarıyla kendi rotasında uçmalıdır.
Dünya arenasında satranç tahtasında Türkiye’nin yeri, itibarı kadardır.
Türkiye dünyada oynanan satranç oyununda oyunda şah mı olmalı?
Vezir mi? Yoksa kale mi?
Fil mi olmalı? Ya da piyon muamelesi mi görmeli.
Türkiye satranç tahtasında ne şah ne de piyon olmalıdır.
Türkiye, dünya arenasında satrancı oynayan el olmalıdır.
"Biz neyin satılıp neyin satılmayacağını çok iyi biliriz."
Türkiye işin dış politik şartlar ortadadır.
ABD ve AB’nin Türkiye’ye ve Türk halkına zerre kadar değer vermediği ortada değil mi? Bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynadıkları belli değil mi?
60 seneden fazladır AB kapısında asker ettikleri belliyken, hâlâ AB hayali ile milleti oyalamanın, umutlandırmanın gereği var mı?
Kaldı ki AKP iktidarı, yıllar içinde Türkiye’yi demokratik ve özgürlükler bağlamında AB’ye yaklaştıracağı yere daha da uzaklaştırmadı mı?
Siz olsanız huzurlu ve mutlu mahallenizi veya apartmanınıza gürültücü patırtıcı komşu ister misiniz?
Biz AB için gürültücü ve patırtıcı yarın ne yapacağı belli olmayan ülke konumundayız.
İşte ABD.
İçimizde PKK’yı FETÖ’yü besledi ve hala da birilerini beslemeye devam ediyor.
Bugün ister NATO üzerinden isterse direkt olarak ABD’nin Türkiye’yi zehirlediği aşikar değil mi?
Şunu aklı başında herkes idrak etmelidir.
Türkiye, ABD ve AB’nin işine yaradığı sürece hem NATO’da hem de Avrupa’da kıymet görür. Aksi taktirde buruşturup çöpe atarlar.
Bu aralar ARAP alemi Türkiye’ye çok fazla ilgi gösteriyor.
Malum, Arapların parayı bastırıp alamayacakları şey yok.
Acaba AKP, Araplara neleri ve nereleri satacak? Ya da satmaya niyetli olduğu şeyler nelerdir?
AKP sata sata ne bize ne de gelecek nesillerimize bir şey bırakmadı ya neyse.
Malum. Ne demişti son Arap ülkeleri ziyaret öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan?
"Biz neyin satılıp neyin satılmayacağını çok iyi biliriz."
Putin yine niye geliyor?
PUTİN Türkiye üzerine nasıl bir oyun kurguluyor?
Türkiye, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar eliyle Rusya ile harp eden Ukrayna’ya İHA’lar, SİHA’lar satarken, Türk savunma sanayi Ukrayna’ya harp silah araç ve gereçleri satarken, şeşitli işbirliğine giderken Rusya’nın neden sesi çıkmıyor ve neden itiraz etmiyor?
Hatta tüm bunları görmezlikten gelerek, “Tahıl Koridorunu” her seferinde neden Erdoğan’la görüştükten sonra açıyor. Rusya ve hele de Putin bu işleri bedavaya yapacağını sanmak aptallık göstergesi değil midir?
İşte, görüntüde “Tahıl Koridoru” krizi patladı. Yeniden krize döndürülen “Tahıl Koridoru” meselesinde PUTİN Türkiye’yi ziyaretle Erdoğan’la görüşecek ve konu bir kere daha Erdoğan’ın arabuluculuğuyla çözülecek.
Putin hiç te masum değildir.
Hele de hiç de saf bir politikacı değildir.
Türkiye’nin Rusya’ya ödeyeceği ertelenmiş ciddi bir milyarlarca dolar borcunun olduğu belli olduğuna göre ,PUTİN bu borcu tahsile mi geliyor?
Araplara satılmadan önce Türkiye’nin elinde bulunan bazı yerleri veya tesisleri satın mı almaya çalışacak?
Mesela BOTAŞ olabilir mi? Al BOTAŞ’ı sil borcumu?
Olmaz olmaz diye bir şey yok.
Burası AKP ve MHP Türkiye’si.
Akşamdan sabaha her şey alınır da satılır da.
ABD’ye gelince;
ABD Rusya kadar sinsi ve kurnazca politikalar izlemez.
Amerika’nın yöntemi bellidir.
Bam bam bam.
Hedef koyduğu ülkeden alacağını vura kıra, darbelerle, isyanlarla, terör örgütleriyle, kendi ordusuyla saldırarak kanırta kanırta alır.
İyi de ABD şu ana kadar Türkiye’ye karşı neden suskun?
Nedeni Ukrayna - Rusya savaşı olabilir mi?
Kuzey Irak ve Kuzey Suriye de bağımsız Kürt Devletini ilan etmek için Türkiye’de PKK ve IŞİD kordineli bir ayaklanma başlatarak, hatta güney hudutlarımıza ve güney illerimize olasılıkla yığdığı Afgan ve Suriye kökenli ajan ve gizli ordusu ile otonomi elde etmeye kalkabilir mi?
IŞİD’i bilmeyen yok.
Ayrıca Afganistan’dan kaçan ABD beslemesi askercikler zaten bölük bölük Türkiye’de değil mi?
Türkiye zaten iç politika olarak büyük bir çıkmazda.
Türkiye’de toplum yeteri kadar ayrışmış ve kutuplaşmış durumda.
Özellikle şeriatçılar almış başını giderken Türksüz, Atatürksüz Türkiye için, “Türkiyeli” Milleti, yani ümmeti, yani Osmanlılığı yeniden canlandırmak için tüm cemaat ve tarikatlarla, Diyanet İşleri Başkanlığının bazı mensuplarıyla var gücü ile çalışmıyor mu?
AKP’li siyasiler, AKP’li yandaş basın , Akademisyen kılıklı tipler, kendince sanatçı geçinen tipler “Türkiyelilik” için çırpınmıyor mu?
AKP, DEVA, HDP&YSP, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi, Hüdapar, CHP tepe siyasi yöneticileri ve hatta MHP bile diyesim geliyor yeni Türkiyeli Türkiye’si kurmak için ele ele omuz omuza yeni anayasa ile yeni bir devlet kurmaya çalışmıyorlar mı?
Bal gibi çalışıyorlar.
Eee. O halde Türkiye’ye kim sahip çıkacak?
Türk Milletine kim sahip çıkacak?
Cemaat ve tarikatların kol gezdiği bir ülkede Türk Milletini ve Atatürk değerlerini kim koruyacak?
Hani yazının başlığında da dedim ya,
Bu işler karışık işler.
“Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini.”
Namık Kemal’in bu mısraını Mustafa Kemal Atatürk’te çok severdi ancak şöyle nakarat ederdi.
“Elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.”