Bazen bir iki mısradan ibaret.. Bazen, kıta kıta..
İlham verecek ki bir kıymetli, dökeceksin içini dizelere.. Mısra mısra okunacak ruh halin..
Sevda masalı gibi bazen hayat.. Bazen de, masalın kötü kahramanı oluverir insan..
İnsan var ise, hata da olacak, güzellikler de..
Bir sanat gibi yaşamak.. Bir sanatç ı gibi bakabilmek yarınlara.. Günün kıymetini, değer verdiklerin ile bilmek mesela..
Acılar gibi, mutluluklar da tecrübe yükleyecek ruha.. Run uçup gittikten sonra bedenden, toprak oluyor vücut.. Topraktan gelip, toprağa gitmek, gidebilmek korkusuzca..
Ekmek kavgası veriyor tüm canlılar.. Martılar gibi adeta..
Bir yudum ekmek için verilen savaşın adı, hayatta kalmak diye isimlendiriliyor çoğu zaman.
Sahi, öyle mi gerçek bu mu?..
Şiir yazabilir mi tüm insanlar? İlham kaynağı olmadıkça?...
Sorular üzerine sorular.. Hayat, zaten bir tür sorgu düzeni üzerine kurulmuş gibi sanki.. Bana mı öyle geliyor yok sa?...
Sosyal medyadaki paylaşımlar, zaman zaman düşündürüyor insanı.. Neden, sonuç ilişkisi üzerine, tonla söz edilebiliyor.. Bulmaca çözmek gibi o anlar adeta..
Derler ya hep: zihni dinç tutmak için bulmaca çözmelisin!?!...
Ömrümüz zaten hep meseleleri çözmek, meselelere çözüm bulmakla geçiyor, zihin yorgunluktan ne yapacağını bilemiyor.. Fazlası, zihni bozmaz mı sahi?...
Bazen bulanık gördüğünüz olur mu etrafı.. Her şey mi birden bulanır yahu?...
Şiir gibi zaten hayat.. Bazen, bir dörtlük, bir kıta, bazen dahası.. Mısra mısra...
Bir paylaşımda, şiir üzerine bir hikaye.. kıssadan hisse san ki!?!..
Söz edeyim mi azıcık.. Hikaye bence de pek hoş aslında...
Bir adam, çok sevdiği bir kadına şiirler yazıyormuş.. Ne anlamlı ve de güzel şiirler...
Sonra kadın ansızın onu terk etmiş. Hikaye bu ya...
Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etmiş.. Daha çok yazmış, yazdıkça yazmış..
Ve günün birinde çok ünlü bir şair olmuş adam..
Herkes onun şiirlerini okuyor ve ondan söz ediyor.. Ünlü bir şair olmuş kısacası..
Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitmiş hikaye bu ya…
On terk eden kadının yaşadığı o şehirde, bir şiir dinletisi sunmuş hayranlarına..
Dinleti bittiğinde kadın kolunda kocası ile çıkışa gelmiş ve adama; ''merhaba'' deyivermiş..
Şiir yaza yaza, ünlenen şair adam, o anda ona sıradan bir insana bakar gibi bakmış sadece...
Kadın; ''beni tanıdın mı? '' diye sormuş..
Öyle ya, şiirler hep ona...
Adam, ''hayır tanıyamadım!?!..'' yanıtını verince, kadın; ''Nasıl tanımazsın! Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben, seni şair yapan kadın...'' diye çıkışmış..
Uğruna şiirler yazıp, sonrasında terk edilmiş olmasına karşın şiir yazmaya devam eden ünlü şair ne dese beğenir siniz?...
Uzun sayılmasa da bakışları, süzer gibi o anda insanı..
Ünlü şair kadına bakmış öylece..
Bakışları anlamsızca gibi görülse de, sözleri kurşundan da etkili...
Ve şöyle demiş; ''Keramet sende olsaydı, kolundaki adam da şair olurdu."
Bu hikayenin yazarı; Pablo Neruda...
"Yetmez mi?" dedirten okkalı bir mesaj vermiş bence, kendini dev aynasında görenlere..
“Kıssadan hisse, işte tam da bu olsa gerek.. Kalın sağlcakla…”