Her sabah uyandığımda, güne merhaba dediğimde, iyi şeyler olsun istiyorum.

Mesela tüm çocuklar yataklarına aç girmesin, canının çektiğini yiyebilsin, beslenme çantalarında en sevdiği yiyecekler olsun,
Çocuklar her günü, bayram sabahı sevinciyle karşılasın,
Babalar anneler geçim derdine düşmeden kimseye muhtaç olmadan evlerini geçindirsinler, istiyorum.
Mesela hukuk güçlünün değil, haklının yanında olsun,
Dünyayı insanlara zindan eden zorbalar gün yüzünü göstermesin,
Servetini nasıl kazandığının hesabını veremeyenin,
Devlete ve vatana ille de millete zarar verenin devletten ve hukuktan Azrail kadar korkmasını istiyorum.
Geleceğimiz, umutlarımız, genç evlatlarımızın torpile, adam kayırmaya yenik düşmesin, aklı ve liyakati ile bileğinin hakkıyla istediği yerlere gelebilsin,
Devletimiz parti devleti değil halkın devleti olarak siyaset üstü olmasını istiyorum.
İyice çığırından çıkmış, iyice azgınlaşmış,
Kadının ve erkeğin cinselliğini konu etmekten öteye dinin esaslarından uzak şarlatanlardan,
Dini değerlerimizi sömürerek zenginleşen, saltanat süren sakallı cübbeli cahil din amamı kılıklılardan devletimizi ve halkımızı laik hukukumuzun devlet adamlarımızın korumasını  istiyorum
Ordumuzun içine hiçbir siyasi akımın, hiçbir dini yapının sızmamasını, Türk Ordusunun Atatürk’ün yolunda vatanına hizmet eden ordu olarak kalmasını istiyorum.
Hukukun önünde eşitlik istiyorum.
Sosyal adalet istiyorum.
Gelir dağılımında hakça paylaşım istiyorum.
Biri aç yatarken diğeri tok yatmasın istiyorum.
Aslında çok fazla bir şey istemiyorum.
Herkes iyi olsun istiyorum.
 
“Nâdan ile Etme Sohbet Başına Gelir Her İllet”
 
Ünlü hikayecimiz Ömer Seyfettin’in her hikayesi ibretlik nasihatler verir.
“İncili Kaftan, Diyet” aklınıza hemen gelecek hikayeleridir.
Ama bir de NÂDAN isimli bir hikayesi vardır ki gerçekten tam ibretliktir.
NÂDAN hikayesinde cahil bir insanlarla münasebetlerin ne kadar zor olduğunu anlatır.


Ömer Seyfettin’in NÂDAN hikaye de konu kısaca şöyledir.
“Osmanlı devleti zordadır. Akıllı ve ehil bir padişah devleti kurtarmak için çareler aramaktadır. Bunun için de devlete hizmet edecek liyakatli, iyi bir vezire ihtiyacı vardır. Sorar soruşturur. Dedesine, babasına da vezirlik yapan 90 yaşını geçmiş, ahrete hazırlanan  yaşlıca bir bilge vezirin olduğunu öğrenir. Çağırı ve vezirlik teklif eder. İhtiyar bilge vezir kellesinin de gideceğini bile bile padişahın teklifi reddeder. Padişah, ihtiyar bilge veziri yola getirmek, vezirlik yapmaya razı etmek için ustaca bir yönteme baş vurur.
Yaşlı ak sakalı bilge veziri zır cahil yani NÂDAN bir adamla aynı hücreye hapseder.
Yaşlı bilge vezir,cahil bir adamla aynı odada ve ortamda kalmaya fazla dayanamaz. Çünkü bilge vezire; NÂDAN’la sohbet etmek, NÂDAN’a bir şeyler anlatmak, onu muhatap almak büyük bir eziyettir ve bu eziyete katlanamaz. Çünkü cahille sohbet etmek ona ölümden de beter gelmiştir. Daha fazla dayanmaz padişaha haber verir ve vezir olmayı kabul etmek zorunda kalır.”
Şöyle bir etrafınıza bir bakın bakalım kaç tane NÂDAN tanıyorsunuz?
Kaç tane NÂDAN’la yaşamaya mahkûmsunuz?
Diyelim ki başımızda bir iki tane NÂDAN var.
Acaba biz bu NÂDAN’lara ne kadar dayanabiliriz?
Acaba NÂDAN’larımızın bize dayattığı , yaptırmak istediği, söz ve davranışlarıyla huzursuz ettiği işlere ne kadar tahammül edebiliriz ve işin sonu acaba nereye varır?
Her halde itle dalaşacağımıza çalıyı dolaşırız değil mi?
Her halde en iyi yol ve yöntem de bu ola gerek.
Ne diyelim Allah bizi ve milletimizi NÂDAN’lardan korusun.