Emekliyiz veya asgari ücretliyiz. Veya sıradan bir işçi, ya da 657’ye tabi memuruz hiç fark etmez.
Önümüze koyduğumuz bir kap yemeğimiz sadece bizim yemeğimiz diye düşünürsek gerçekten büyük yanılgıya düşeriz ve kendimizi aldatırız.
Emin olun ki o bir tabak yemeğimize dahi en az dokuz kaşık daha ortakçı kesiliyordur.
İşin Türkçesi gece gündüz demeden büyük fedakarlıkla sağladığımız geçimliğimize göz koyan görünmez ortakçılarımız var.
Bir ömür çalışıp, artık huzura ereceğim deyip emekli olmaya karar verdiğimiz andan itibaren kendimizi bile isteye ölüme terk ediyoruz hissiyatına kapıldığınız olmuyor mu?
Böyle düşünmemizin de aslında bir nedeni var.
Çünkü bu memlekette emekliler adeta devlete ve millet külfet olarak görenler var. Adeta asalak olarak görenler var.
İşsizliğin alabildiği arttığı, kaçakların memleketimizi işgal ettiği bu günlerde kaç emeklimiz hayatta kalmak için çalışıyor biliyor muyuz?
Kaç milyon gencimiz işsiz,
Kaç yüz bin üniversite öğrencimiz okumak için ağır bedel ödüyor biliyor musunuz?
Elbette ki her şeyin farkındayız.
Çünkü biz halkın bizzat kendisiniz.
Lakin ne yazık ki hepimiz gerçek hayattan kopuk siyasilerin siyasetçilik oyununun piyonuyuz.
İktidar olmayı başarmış siyasilerin, bozup bozup harcaması için devlet denen kumbarayı alın teriyle, nafakasıyla dolduran insanlarız.
Halk olarak bizim işimiz, zengini daha zengin etmek, aç gözlüyü vicdansızlara daha fazla para kazandırmaktır.
Çünkü bizler halk olarak yetim tarlası gibisiniz.
Ne sahibimiz var ne de bize sahip çıkanlar var.
Ortakçısı bol miras gibisiniz.
Uçan kuşa borçlu gibisiniz.
Allah’a verecek bir canınız varken, başınıza Azrail kesilenleriniz var.
Gözünüzün içine baka baka halkı soyan, koca koca lokmaları yutarken timsah gözyaşları da döken insan müsveddeleri var.
Tabağınıza kaşık sallayan onlarca asalağınız var.
Geçimlik aylık ücretimize göz koyan parazitler var.
Tarlada bir lirayken çarşıya pazarda on katına satılan yiyecekler var.
Elektriği var, suyu var, doğalgazı var telefonu var interneti var, kirası, okulu var, üstü var başı var, yazı var kışı var, mazotu bizim tek bir aylık maaşınız var.
İktidar üç kuruş zam yapabilmek için aylarca görüşerek, sözüm ona temsilcilerinizle pazarlık yaparak, güya hakem heyetlerini devreye sokarak kılı kırk yararak dirhem dirhem zam verilirken, kaşık ile verdiğini, yaptığı zamlarla kepçe kepçe geri alışı var.
Muhalefette olup da halkın derdine çare bulmak, halkın sesi olmak varken iktidara laf ebeliği yapmayan öteye geçemeyen, adeta yan gelip yatan çok bilmiş muhalefet partilerimiz var.
Oysa devleti ve halkımızı zarar uğratanlara hesap sorması gereken yargımız, sayıştayımız, danıştayımız ve kanunlarımız var.
Piyasa serbest piyasa olsa da boynumuza yağlı hayat pahalılığı siciminin geçilmesine engel olacak bir devletimiz var.
Bankada dolarla hesabı olanlara milyarlarca lira aktaran,
Müteahhitlere ihale üstüne ihale veren, milyarlarca liralık cirosu olan dev şirketlerin milyonlarca lira borcunu tek kalemde silen iktidarımızın memura, işçiye ve emekliye zam yaparken ellerinin titrediğini gören gözlerimiz var.
Türk Milleti olarak adeta batan geminin mallarına döndürüldük de kapanın elinde kalır olduk.
AKP’nin kaçak insan politikaları ve kaçak göçmenlere harcadığı paralar, Türk milletinin daha fazla yoksullaşmasına, işsiz kalmasına , çocuklarının berbat eğitim almasına da neden olmuyor mu?
Türkiye’de Türk halkının hissiyatı ne yazık ki şu şekildedir;
Muhalefet partileri siyasetçilik oyunu oynarken umutlarımız, hayallerimiz, geleceğimiz memleketimiz ve devletimiz elimizden kayıp gitmektedir.
AKP iktidarı ve siyasileri ne yazık ki hâlâ acı tablonun fakında değildir.
Memlekete tıpkı FETÖ gibi ve hatta daha da tehlikeli şekilde Talibanlaşmaya , IŞİD’leşmeye müsait cemaat ve tarikatlar eliyle dini çatışmalara ve ayrışmalara sürüklenmektedir.
AKP’nin izlediği eğitim politikaları sayesinde devletin kurucusu Atatürk’e düşman nesillerin yetiştiği basından, sosyal medyadan izlenmektedir. En basitinden daha geçen gün adı İmam hatip olan bir okulda okuyan bir öğrenci, pişmiş kelle gibi sırıta sırıta Atatürk’ün resmini edep yerlerine sürecek, dalga geçecek kadar rezillik sergileme cehaletini göstermektedir.
Türkiye’de ne yazık ki yeni nesiller hızla milli tarihini bilmeyen, atasına ve Türk Milletine aidiyet duymayan cahiller sürüsüne dönüşmektedir.
Cahil bırak idaresi kolay olsun anlayışı yanlış bir anlayıştır.
Türk subayının liselerde Milli Güvenlik derslerini sakıncalı bulan anlayış ne yazık ki okullarımız da imamların eğitim vermesini siyasal bağlamda kendine faydalı bulmuştur.
Sonuçta;
Hepimizin bir canı olsa da senin canımız ve kazancımız üzerinde çok hesaplar var.
Nafakamıza, bir tabak yemeğine bile kaşık sallayan görünmez eller var.