Avrupa oldum olası Türk dünyasına mesafelidir.
Çünkü güneşin çocuğu olana ve güneşin ardı sıra Batı’ya doğru yürüyen Türkler, yüzlerce hatta binlerce yıldır Avrupa’nın en büyük korkusu olmuştur. Öyle ki bu korku Avrupalıların genetik kodlarına kadar işlemiştir.
Avrupalılar asırlardır Türkleri alt etmek, köleleştirmek isteseler de bunu asla başaramamışlardır.
Dünyayı sömüren, Asya’dan Afrika’ya Amerika’ya kadar geniş bir coğrafyada sömürgeler kuran Batılı oryantalist devletler, epistemolojik birikimlerinde ve milli tarihlerinde Türk devletlerini bildik manada asla sömürgesi haline getirememişlerdir.
Türklerin tarih, yer yüzündeki egemenlikleri asla kapanmamıştır ve yer yüzünde hüküm süren devletleri mutlaka olmuştur.
Bu yüzyılda kaç tane yaşayan Türk devleti vardır? Bu bilgilere internetten kolayca ulaşmak mümkündür.
Bağımsız Türk devletlerinden çok daha fazla özerk Türk yurtları da kendi devletlerini ilan etmek için uygun koşulları kolladığını söyleyebiliriz.
Hal böyle olunca da Batı dünyası, Türklerden kurtulmak için Türklerin başından belayı eksik etmemektedir.
Bugün için içimizdeki PKK, FETÖ ve Türklüğe düşman veya Türlüğü inkâr edenlerin ana beslenme kaynağı, genellikle Batının beslediği figüranlardır.
Anadolu’da Türklüğe ve Atatürk’e dil uzatanların şöyle bir geçmişine bakın, büyük olasılıkla hepsinin Batı devletleri ile bir gönül bağları ve menfaat ilişkileri vardır.
Türk Milleti şunu unutmamalıdır;
Türkiye’de her kim ki Türklüğü ilgaya çalışmaktadır; bilin ki o mutlaka ya Türklüğünü inkâr ederek ihanet yolunu seçmiş biridr veya Türk Milletinden ağır sille yemiş kılıç artılarının nesillerdir.
Din elbette ki değerli bir inançtır. İnsan ahlakı, edebi, hukukun olmadığı yerde adaleti sağlayan yegâne unsurdur.
Milletini ve kavmini inkâr eden edenler en büyük sapkınlardır.
Allah, Hucurât suresinin 13. Ayetinde şöyle emretmiştir.
“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.”
İşte bu ayet çerçevesinde şunu ifade edebiliriz ki; bizler bu ayetin hükümleri çerçevesinde Türk Milleti ve kavmi olarak yaratıldık.
Türkler aynı zamanda asırlardır Müslümanlığın silahtarlığını da yapmaktadır.
İşte bu, İslam’ın bekçisi de olan Türk millet ne yazık ki Batı’nın ve şer odaklarının el birliği ile Anadolu’da etkisiz ve tesirsiz hale getirilmeye ve hatta sürülmeye çalışmaktadır.
Bir Türk’ün Türklüğünü inkara çalışması benim nazarımda en büyük ayıptır.
Türk Milletine hizmet eden her aklı başında insan, aynı zamanda İslam’da hizmet etmektedir.
Biz Türkler hoşgörü ve kalenderliğimizle dünyada İslam’ı yaymış milletiz.
Hal böyle olmasına rağmen Kuran’ı ve Allah’ın ayetlerini kendi çıkarları için kullanan, zevk-ü sefa içinde, bir eli yağda bir eli balda hayat süren kimi din adamı kılıklı müptezeller, bile isteye uydurdukları hadisleri peygamberimizin üzerine atarak Allah ile ,Peygamber ile yani kısacası din ile insanları aldatmakta, Batı’nın taşeronluğunu yaptığını fark etmeyecek kadar gırtlağına kadar pisliğe batmış olarak Türk milletini inkar etmekte, insanlara açlığı ve sefaleti övmektedir.
İşi öyle azıya aldılar ki fakirlerin 500 sene önce cennete gideceğini, sabah kahvaltısında 70 ton yiyeceğini, yüzlerce huriye sahip olacağını, erkeklik gücünün her gün dip diri olacağını söyleyecek kadar zıvanadan çıkmışlardır.
Bu uydurma şeylerin Allah’ın kelamında yani Kuran-ı Kerim’de yeri yoktur.
Laik anlayış sadece din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak değil, Atatürk’ün anlayışı ile dinin, Allah’ın, Kuran’ının ayetlerinin ile Peygamberimizin hayatının ve yaşayışının insanlara en doğru şekilde anlatılmasıdır da.
İşte bunun içindir ki Mustafa Kemal Atatürk; Türk Milletinin İslam dinini doğru anlamasını sağlayacak ve inanların o istikamette yaşaması önerecek din adamlarının bilim ve aklı kardeş kılacak yetişmesi içinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuştur.
Diyanet İşleri Başkanlığının en öneli görev ve asli işlevi budur.
Ne yazık ki Batının emperyalist devletleri, nerede bir İslam devleti varsa içine mutlaka gerici ve bağnaz tarikatları ve cemaatleri yerleştirmiştir. Bu cemaat ve tarikatlar üzerinden de o ülkenin halkının sefillik içinde yaşamasını sağlamışlardır.
Avrupa’nın en sinsi planı İslam Dünyasını demokrasi ile idare edilmemesini sağlamaktır. Avrupa için İslam ülkelerinin en ideal yönetim biçimi tek adam rejimleridir. Diktatörlük ve oligarşik devlet yönetim biçimidir. Ve dolayısı ile İslam Devletlerinin büyün zenginlerinin ve İslam Ülkeleri devlet adamlarının kaçış rotası daima Hristiyan ülkeler olmuştur.
Bu oyun tesadüfi değildir. Bugün için genetik kotlarına Türk korkusu yerleşmiş olan Batı devletleri demokrasi ile yönetilen bir Türkiye istememektedir. Türkiye’nin başının her zaman belada olmasını hedeflemişlerdir. Bugün için FETÖ imha edilmiş olsa da, PKK iyice ülkeden dışarı atılmış olsa da şimdi de aşırı siyasal kutuplaşmalar milletimizi ortadan ikiye ayırmıştır.
Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin içimizdeki bağnaz ve yobaz kimi cemaat ve tarikatlarca Atatürk’ü ve Türk Milletini hedef alınması özellikle Avrupa ve ABD’nin planı dahilindedir.
Türk Milletine ve Atatürk’e saldıranların tamamı Batının yönlendirdiği ve parasal olarak desteklediği, beslediği şer odaklarıdır. Adları Bazen PKK olur bazen FETÖ olur bazen de başka bir şey olur ama hepsinin en büyük ortak özelliği Atatürk’e, Türk Milletine ve Türk vatanına düşmanlıktır.
İslam ülkelerinde özellikle İran ve Sudi Arabistan’da yaygın olan Atatürk alerjisinin arkasında yatan ana sebep “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” düsturudur. Cumhuriyettir, özgürlüktür, laikliktir.
Değerli okurlarım bu ülkede kim Atatürk’e düşmansa, kim Türklüğü yok etmeye çalışıyorsa biliniz ki onlar devletimizin ve vatanımızın baş düşmanlarıdır.
Benim nazarımda ve benim anlayışında Anadolu’dan Türklüğü çıkarmak, anayasadan Türklüğü ve Atatürk’ü silmek Türkiye Cumhuriyeti’ni Devletini yıkıp yeni bir devlet kurmak demektir.