Okuyucularım, bu da nereden çıktı demesin, yine gözlemlerden hareket ederek, farklı bir konu yazalım dedik,

yazıların içeriği okuyucuları belirler, okuyuculardan bir kısmı ne güzel konu seçilmiş diyenler olabileceği gibi ne kadar lüzumsuz bir konu da diyenler olabilir… Ne denirse, densin bu gün bu konuyu ele alıyorum
Ne kadar yargılayıcı bir ifadeyle ortaya konan sıfatlar… Ne demek büyümemek, ne demek büyümek, bu ifadeyi kullanan büyüdü mü peki?! 
Büyümek, fiziksel ve zihinsel olarak ele alınırsa; fiziksel büyümenin oranlı olarak zihinsel büyümesi de gerekir. Bu oran bozulmuşsa, asıl sorun burada başlar... Bu sorun önce ailesel, sonra çevresel, daha sonra da eşsel  sıkıntıların başı olur ki, toplumsal bakışımızda aman ne dedi-kodular oluşturur, ne dediler-demişler yakıştırılır, hele işi-gücü olmayanlar tarafından…!!!
Büyümenin, büyütmenin ana kaynağı aile olduğuna göre, ataerkil gibi görünen aile tarzımız, aslında gizli anaerkil olarak yaşanır. Babaların görüntüsü olur, ses annelerden gelir, babaların parası vardır, annelerin duaları ve bedduaları çocuk yetiştirir. Kocalarından veya eşlerinden mutlu olamayan annelerin bazıları, ya oğluyla bütünleşerek ya da damatlarıyla hava atarak, kendilerini mutlu kılarak, geçmişte yakalayamadığı mutluluğu, yakalamaya çalışırlar…
Annelerin emeği, yemeği tartışılmaz, ama ananı kızdırma, ağzını açtırma, yapacağı nişanı bozdurma, almayacağı gelini, aldırma… Aldırırsan, istenmeyen gelin olur, ağlatırlar, istenmeyen kadın olur, karalar bağlar, geçmişte yaşadığı günler için ağlar; kocası bazen arada kalır, ezilir; annesinin oğlu olunca, alacağı duanın sınırı olmaz, babasının oğlu olunca anne bozulur, “büyüyecek zaman bulamayan oğul,” evlendirilir, büyünsün dersin, büyümez, anasından izin almadan yürümez…
Büyüdü sanılan oğul, eşiyle beraber yürümez, yürüyünce aklında anne, yanında eş zihinsel kargaşa içinde sevgi paylaşımı başlar, anne-baba bazen olur,  nimet-i Hûda; karısı belâ… Bazen yer değiştirir, oğlan karısı nimet-i Hûda olurken, anne-baba olur kada-belâ…
Oğlunun büyüdüğünü gören anne-baba, sevinir durur, ama oğlan evlenince can evinden vurulur, oğlan gitti el olduk biz, gelin geldi kaynana-kaynata olduk, kaldık evde yalnız diye, ıstırap başlarsa, ne oğlan büyür ne gelin ne torun, alın size evde büyük bir sorun…!
Büyümeyen erkekler konusunda değişik bakış açılarına da bakmakta yarar var sanırım, bunlardan biri ve çok yaygın söylem biçimi, Peter Pan Sendromu: 
Hiç Büyümeyen Erkekler !
“ Bazı erkekler, yaşları ne kadar büyürse büyüsün hep çocuk kalmaya devam eder… Hep ilgilenilmek, dinlenmek, birinin ona hizmet etmesi, önem vermesini ister. Sorumluluk almaz, onun adına başkalarının (genellikle eşinin) sorumlulukları üstlenmesini bekler. Evlenir, ama eşinin ona annelik yapmasını ister. Sonra da ona annesi gibi hissettiren bu kadının beklentilerinden, kurallarından sıkılır…
Peter Pan Sendromu yaşayan erkekler, yetişkinlik çağına gelmiş olmalarına rağmen, duygusal ve sosyal olarak halen çocukluk rollerini sürdürmekte direnip, yetişkinliğin getirdiği sorumlulukları üstlenmek istemezler. Hayatlarında anne rolünü üstlenecek birilerinin himayesine girip, o kadının hayatlarını kolaylaştırmasını beklerler.
Bu sendromun temel göstergeleri; sorumsuzluk, tedirginlik, sosyal çevrede derin ilişkiler kuramama, cinsel rol çatışmaları ya da cinsel isteksizlik, narsizm, duygusal soğukluk-duyguları ifade edememe olarak kendini gösterir.
Peter Pan erkekler;
1- Evle, evlilikle, çocukla hatta kendileriyle ilgili konularda sorumluluk almazlar. Tüm bu sorumlulukları bekarlarsa annelerinin, evlendikten sonra eşlerinin yerine getirmesini beklerler. Mali konular, faturalar, temizlik işleri, alışveriş vs. onlara göre başkalarının halletmesi gereken şeylerdir.
2- Sosyal iktidarsızlık: Peter Pan erkeklerin derin arkadaşlık- dostluk ilişkileri yoktur. Sosyal kişilerdir, çevrelerinde birçok insan vardır. Bununla birlikte bu eğlenceli, neşeli kalabalığın içinde yalnızlardır. 
3- Kendileriyle ve kendi ihtiyaçlarıyla fazla ilgili olduklarından başkalarının istek ve ihtiyaçlarına duyarsızdırlar. Ancak eşleri problem çıkardığında onun ihtiyaçlarını duymaya ve düşünmeye başlarlar, o da kısa sürer.
4- Hatasını kabul etmek ve özür dilemek onlar için çok zordur, mutlaka başka biri ya da bir şeyden dolayı öyle davranmak zorunda kalmışlardır. Bazen tıpkı çocukların “bana ne, bana ne” diye inat etmesi gibi inat edebilirler. O kadar kararlılıkla sizi suçlarlar ki, siz de gerçekten suçlu olabileceğinizi düşünürsünüz,
5-  Arkadaşlarıyla, işyerinde, okulda vs. hiçbir aktiviteyi ya da eğlenceyi kaçırmaması gerektiğini düşünür. Eğer davet edildiği herhangi bir aktivite varsa, ona gitmemesi için tek bir sebep olabilir: gitmek istememesi… Onun dışında siz ne derseniz deyin, ne ihtiyaç olursa olsun dinlemeyip gidecektir. Örneğin, ertesi gün sınavı olmasına rağmen arkadaşlarının daveti üzerine ders çalışmayı bırakıp sinemaya gidebilir. Eşi evde hasta yatarken, spora gidebilir.
6- Narsist özellikler gösterir. Kendiyle ilgili olmadıkça hiçbir konuyu tam dikkatle dinlemez, kendiyle ilgili hikayeler en çok ilgisini çekenlerdir. Kendisi yaşadığı olayları uzun uzun anlatmayı sever ve dinlenmek ister ama başkasını dinlemeye tahammülü yoktur.
7- Arkadaşlarına yardım etmek için gönüllü olur, koşa koşa gider… Ama eşi (ya da bekarsa annesi) birşey istediğinde onu yapmaz ya da ancak zorlandığında yapar.
8- Cinsel rollerde genellikle karmaşa yaşar. Eşiyle cinsellik yaşamaya istekli değildir. (Bazen başkalarına da istekli değildir) Cinselliği de yerine getirilmesi gereken bir görev gibi yaşar.
Peter Pan erkeklerle evli olan kadınlar genelde “annelik” yaptıklarından şikayet ederler. Eşlerini ergenlik bunalımları yaşayan sorunlu bir çocuk olarak görürler ve anne rolünü üstlenirler.
Peki, neden bir kadın evlilikte anne rolünde olmayı üstlenir? Hiç büyümeyecek bir çocuğu kendine neden eş olarak seçer?  Dr. Riley, bu kadınlara da Wendy Kadınlar diyor .“
 https://aslitas.wordpress.com/2013/11/21/peter-pan-sendromu-hic-buyumeyen-erkekler/
Uzman Psikolog Sibel Deniz Toledo, büyümeyen erkeklerle baş edebilmek için önerilerini şöyle sıraladı:
" 1. Size yaptığı hiç bir eleştiriyi kişisel olarak almayın. Onun derdi aslında siz değilsiniz. Sadece kendi rolünü ve statüsünü kaybetmekten korkuyor. Sizin yerinizde başka bir kadın olsaydı da onun da başka açıklarını bulup eleştirecekti emin olun.
2. Kim haklı savaşına girmeyin. “Ama bu haksızlık öyle değil mi?” Bu soru sizi hiç bir yere götürmez aksine kısır döngüye sokar. Herkesin kendine göre haklı yanları vardır. Sadece başka bir pencereden bakmaya çalışın
3. Kendinizi beğendirmek, kabul ettirmek için telef etmeyin. Kendi gücünüzün ve sınırlarınızın farkında olun. Gereken saygıyı, iyiliği, yardımı ve nezaketi gösterin daha fazlasını değil. Kendinizi göze girmek için paralamayın. 
4. Eşinize annesini şikayet etmeyin. Seçim yapmasını istemeyin. Sadece aradaki dengeyi kurmasını ve korumasını talep edin. Eşinizin annesi ile sizin aranızda laf taşımaması bu dengenin korunması açısından oldukça önemlidir. Dedikodu sadece durumu kötüleştirir. Bu konuda sınırlarınız net olsun.
5. Empati yapmaya çalışın. Karşınızdakini dünyayı sizi dar etmeye gelmiş bir terminatör değilde insan olarak görmeye başlar ve onunda bir sürü korku ve kaygısı olduğunun farkına varırsanız daha pozitif bir ilişki kurabilirsiniz. 
6. Bütün bunların yanında oldukça müdahaleci olabilecek anneye karşı sınırlarınızı kibar bir şekilde korumaya özen gösterin. Gerektiği zaman hayır diyebilin. 
7. Her seferinde geçmişe dönüp durmamaya çalışın. Geçmişte negatif ne yaşanmış olursa olsun geçmişte bırakın. Değişim şimdi, burada bu anda yatar. Siz şimdi ve burada farklı davranırsanız ilişkinizde de değişim olacaktır".
Toledo, büyümemiş yetişkinler konusunda şunları kaydetti: "Şunu da eklemek isterim ki, elinizde büyümemiş bir yetişkin eş var ise ona yapacağınız en büyük iyilik sorumluluklarına kendisine vermek ve asla annelik yapmamaktır. http://www.milliyet.com.tr/buyumeyen-erkekler-ve-basa-cikma-yontemleri-istanbul-yerelhaber-879570/VİDEO
Peki,  Peter Pan erkekleri kim tamamlıyor: 
“Wendy kadınlar !..“  haftaya da onu ele alalım.
Yukarıdaki bilgilerle, büyümeyen erkekleri  farlı bir ironiyle sizlerle buluşturmaya çalıştık. Büyüyen, gelişen, yorgunlaşıp da olgunlaşan babalarınız, eşleriniz, mutlu ve umutlu geleceğiniz olsun!...  Sevgiler…