Antalya’da bir cumhuriyet çocuğu ve öğretmeni olan Emine Karakaş, Cumhuriyet'in 100. yılı kutlamalarında harika bir konuşma yapıyor. Konuşmayı baştan sona dinledim ve okudum.

Öğretmenimizin cümle yapısı, cümleleri kısa kısa tutarak vermek istediği mesajı anlatış şekli, hitabet ve anlatım sanatı açısından çok güzel.

Çok güzel çünkü; kendisi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni.

Doğal olarak da aldığı eğitimin hakkını verecek bir Cumhuriyetimizin hakkında yüzüncü yıl konuşma metni hazırlamış.

Bizim bu gibi değerli öğretmenlere ihtiyacımız var.

Atatürkçülüğü anlamış, özümsemiş, dünyayı ve olaylara eleştirel bakan akli bilimlere değer veren bir öğretmenimiz.

Bakın bu öğretmenimiz cumhuriyetimizin yüzüncü yılı kutlamalarında nasıl bir konuşma yapmış?

“SEN NEREDESİN?

Onun için canını vermeye hazır olanların yanında onun adını anmaktan imtina edenlerle beraber Cumhuriyetin bütün nimetlerinden faydalanıp onu yok etmeye çalışıyorlar. Bir yanda yüz yıl önce anayasaya cumhuriyet yazdırmak için ömrünü feda edenler, bir yanda bugün onu yok etmeye çalışan Türkiye Yüzyılı masalına herkesi inandırmaya çalışanlar.

Peki tüm bunlar olurken sen neredesin? Bildin mi 100 yıl önce kurulmuş cumhuriyetinin değerini, özgürlük kelimesinin değerini. Özgürlük kelimesinin anlamını kavrayabildin mi gerçekten. Kula kulluk etmediğin her gün için şükrettin mi yaratana. Koskoca ülken Araplar için darphane, Bulgarlar için AVM, Suriyeliler için doğumhane, bizim için tımarhaneye dönüştürülmeye çalışılırken sen neredesin?

Tabelalardan Türkiye Cumhuriyeti ibaresi sökülürken, milli marşını kağıda bakmadan okuyamayan, ya da milli marşı okunurken ayağa kalkmaya tenezzül etmeyen bir güruh, gencecik kadın sporcularını yaftalayıp millilikten söz ederken sen neredesin?

Cumhuriyetin gözbebeği bütün fabrikaları bir bir yabancılara satılırken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı parası olan herkese çerez gibi dağıtılırken, yabancılar ülkende imtiyazlarla sefa sürerken parası olan her şeye hüküm verirken, memurun, doktorun, işçinin, öğretmenin kendi ülkesinde ikinci sınıf vatandaş muamelesi görürken ve en önemlisi geleceğim dediğin gençler umutsuzca ülkeden gitmenin yollarını ararken sen neredesin?”

Yukarıdaki güzel metne imzamı atıyorum.

Ama gelin görün ki bu güzel konuşmadan birileri rahatsız olmuş ve öğretmenimizi savcılığa şikâyet etmiş. Savcı da şikâyeti ciddiye alıp öğretmenimizi polis marifetiyle göz altına aldırıp ifadesini istemiş.

Peki Suçu Neymiş?

Türk Ceza Kanunu Madde 216’ya aykırı davranmış.

TCK Madde 216’ya göre suçu da “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu”iöiş.

Bu kanun maddeleri de şöyle;

 (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yukarıdaki konuşmaya bakarak  bu konuşmadan halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama suçunu çıkarmaya gerek var mı?

Şikâyet edenler olduğuna göre demek ki varmış.

Savcılık bu konuşma metnine bakarak edebiyat öğretmenimizin TCK 216’dabu maddede tarif edilen suçu işlediğine kanaat getirdiğine göre  düz mantıkla demek ki öğretmenimiz bu suçu işlemiş.

Ama bana göre suçun zerresi olmayan harika bir konuşma metni.

Anladığım şu.

Yakın zamanda içerisinde bu türden birçok ihbar yapılacak.

Türk Ceza Kanunu Madde 216 artık Türkiye Cumhuriyeti değerlerini, Türk Milletini, Atatürk ve değerlerini sahiplenen ve savunanlara karşı bir silah gibi kullanmaya başlanacak.

Biz devletimizin kurucu değerlerine, Atatürk’ümüzün değerlerine vatanımıza ve milletimize sahip çıkmak adına iki laf edince kolayca derdest mi edileceğiz?

Olasılıkla öyle görünüyor.

Ne kadar Atatürk düşmanı varsa, ne kadar cumhuriyet rejimi düşmanı varsa, ne kadar anti laik insan varsa tamamı    Türk Milletinin evlatlarını ve Türk Milliyetçisi ve Atatürkçüsü kesimleri bu maddeye istinaden suçlu ilan ederek hakim karşına çıkarmaya çalışacaktır.

Eğer adalet sistemimiz bu türden samimi konuşmalar  dahi suç kabul ederse, Türk Milleti sahipsizliğe mahkumdur.,

Bugün Türk vatandaşlığını almış herkes bu maddeye dayanarak Türk Milletini kendi vatanında, vatanın gerçek sahiplerini şeriatçılarla el ele şikayet edecektir.

Bu anlayışla davalar açılacaksa Türkiye çok büyük bir ceza evine dönüşecektir.

Çünkü hepimiz Atatürkçüyüz, demokratik laik sosyal hukuk devletinden yana, Türk ve Atatürk milliyetçileriyiz.

Bizi almaya her halde ceza evleri yetmeyecektir.

Biz Türk milletinin evladı olarak bu muamelelere layık değiliz.

Biz bu devletin gerçek sahipleriyiz.

Hepimiz birer Emine Karakaş öğretmeniz.