Eğer asırlarca bu devletin çatısı altında huzur içinde yaşamak istiyorsak Türkiye’yi Türk Milletine sahip çıkanlar yönetmelidir.
Şartlarımı zorlayarak katıldığım büyük Balkan turundan geçen pazar sabahı döndüm.
Oldukça yorucu ama bilgi dolu bir turdu.
Yeri geldi çokça hüzünlendim ama yeri geldi bir o kadar da gururlandım.
Görmek okumaya benzemiyor.
Sadece bilmek de yetmiyor.
Gidip yerinde görmekte gerekiyor.
Önderim ve ebedi liderim Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu evi gördüm.
Önceden tüm otantikliği ile içerisinde yaşanmışlığa dair birçok eşya barındıran bu evde ne yazık ki şimdilerde çok az şeyin muhafaza edildiğine şahit oldum.
Balkanlardaki Osmanlı coğrafyasında en çok etkilendiğim yer Makedonya/Manastır’da bulunan bir müze ve binasıydı.
Bu müzede Makedon Devleti kendi tarihini anlatan görseller sergiliyor olsa da bir köşesi Atatürk’e ayrılmıştır.
Çünkü bu bina şimdilerde Osmanlı İmparatorluğunun askeri liselerden biriydi.
Atatürk’ümüz askerlik mesleğine ilk adımını bu binada atmıştı.
Bu bina Mustafa Kemal'imizin okuduğu Manastır Askeri İdadisi(Lise) idi.
Daha binayı görür görmez çok heyecanlandım.
Subay ve astsubaylarımızın ruhuna nakşedilen vatan ve millet sevgisinin mayalandığı yerin adıdır askeri liseler.
Askeri liseler bir ordunun en önemli eğitim yeri ve mabedidir.
Harp Okullarına yeni kaydolan öğrenci çoğunluğuna askerlik ruhunu, dayanışma duygusunu, birlik olma ve birbirine sahip çıkmayı öğreten ve aşılayanlar genellikle askeri liselerden mezun olup gelenlerdir.
Bu nedenle askeri liseler bir ordunun maya teknesi gibidir.
Böylesine iddialı bir bilgiyi söyleme gücünü Kuleli Askeri Lisesinden mezun olmaktan alıyorum.
Ardından Sarı Saltuk'un Makedonya- Ohri ve Bosna-Hersek'te Blagay'da bulunan tekkelerini ziyaret ettim.
Sarı Saltuk, Türk Müslümanlığının anıtsal bir şahsiyetiydi.
Atatürk’ün neden Diyanet İşleri Başkanlığını kurduğunu daha iyi idrak ettim.
Çünkü Atatürk, Türk Müslümanlığını yakından biliyor tanıyor ve yaşıyor olmalıydı.
Sarı Saltuk, Balkan halklarına iyi bir Müslüman'ın nasıl olması gerektiğini gösteren bir Türk'tü.
Devletine ve milletine külfet olmadan, ama aynı zamanda devletine, milletine, dinine faydalı olmak şartı ile nasıl Müslümanca yaşanabileceğini örnek yaşamı ile Türk Müslümanlığını Balkanlarda yayanlar Sarı Saltuk ve benzerleri değil miydi?
Türklüğün ve Türk Müslümanlığının en saf haline, kendi tarihimin şanına bir kere daha şahit olmanın gururunu yaşadım.
Hacı Bektaş Veliler, Hacı Bayramlar, Yunus Emreler, Tapduk Emre'ler Şeyh Edebaliler Anadolu'yu bize yurt yapmamış mıydı?
Müslümanlık içinde Türklüğünü koruyarak, Türk tipi Müslümanlığı yaymamış, devlet kurmada temel taşı olmamışlar mıydı?
Alparslanlar, Fatihler, Atatürkler Anadolu’yu, Balkanları bizlere yurt yapmamış mıydı?
Balkanlardaki çarşısı, pazarı, hanı hamamı, camisi mescidi tekkesi köprüsü ve kültürel yapılarıyla Müslümanlığın tüm eserleri, yine bizim milletimizin, Türk Milletinin eseriydi.
Balkanlarda gürül gürül akan nehirlerde, dağlarındaki fırtınalarında Türklüğün sesini duydum.
O coğrafyada ezanlar bizim, oradaki Müslüman halklar bizim Türklerimizdir. Çünkü Balkanlarda Türk demek Müslüman demekti.
Atatürk’ün neden “Ne Mutlu Türküm Diyene” dediğini anlamak isteyen Başkan coğrafyasını gezmelidir.
Ama yine ne yazık ki Türkiye’de bu Atamızın bu düstura düşman kesilen, ırkçılık yaftası yapıştıranlar her ne hikmetse içimizdeki ayrılıkçı etnik ırkçılar ve şeriatçı siyasal İslamcılar arasından çıkması tesadüf olabilir mi?
Bir Balkanların Türk Müslümanlığına baktım bir de şimdiki Türkiye'nin Arapçılık kokan Müslümanlık anlayışına baktım.
Anladığım şudur;
Balkanları kaybetmemizde İngiltere, Fransa Almanya vs. baş rol almışken, şimdilerde Anadolu'yu ve devletimizi Müslümanlığa sahip çıkıyoruz diyen Arap sevdalıları açık açık Türk Milletine karşı cephe almış durumdadır.
Olasılıkla da içimizdeki, yani Türkiye’deki ayrılıkçı etnik milliyetçiler ve siyasal İslamcılar yine ABD ve Avrupa emperyalizmin maşası olarak ülkeyi iç savaşa sürükleyeceklerinden herkesin emin olması gerekir.
Ama yağma yok.
Demokratik laik sosyal hukuk devletin inanan insanlar sizlere pabuç bırakmayacak.
Bu memleket, Mustafa Kemal'in kurduğu devlet sayesinde Türk yurdu olarak kalmaya devam edecektir.
Balkanlar da dahil Türk Milletine ve Türkiye’ye aidiyet duyan tüm insanlara yardım etmek boynumuzun borcudur.
Sonuç olarak bizler Balkanları siyasete bulaşmış askerler, adam kayıran ve kapasitesi düşük liyakatsizleri devlet yönetimine getiren, kendi milletine sırtını dönen, devletin yönetimini kendi milletine düşman olabilecekleri getirenler yüzünden önce balkanları sonra da Osmanlıyı kaybettik.
Eğer asırlarca bu devletin çatısı altında huzur içinde yaşamak istiyorsak Türkiye’yi Türk Milletine sahip çıkanlar yönetmelidir.
Aksi taktirde ittire kaktıra yüzüncü yılına getirdiğimiz devletimizi ve vatanımızı elimizden almaya çalışacaklardır.