Merhaba da, bu elele tavır karşısında ‘nazarlara’ gelmemek için de bence bir önlem alın. Herkese mavi boncuk mu dağıtırsınız bilemedim ama, Nazarlardan korumak için sıkı bir uğraş verin.
Bir de diyeyim ki, sözünün eri çıktın. Hedeflerini bir yıl önce dile getirmiştin, öyle de yapmışsın. Ekip işidir başarmanın sırrı. Yola çıkıldığı o günlerde de dikkatimi çekmişti, ekip ‘on numara…’ Mesela; Erdinç ağabey….
Paşanın da dediği, duyulduğunda şapka çıkartılan sözde ki gibi; ‘Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.’
Kendisi en başta bir sporcu ve spor adamı. Zekilik çeviklik konusuna diyecek olmadığı gibi, Ahlak meselesinde de öyledir Erdinç ağabey…
Herkes anımsasın diye, Erdinç hoca da diyebilirim. Bir tık daha açayım. Erdinç Urel.
Hele iş ahlakı konusunda, bilenler bilir bahsettiğim ağabeyimi.
Bu anlamda, denilmeli ki; ‘takım kaptanı bi kere on numara.’ Başarı ebette kaçınılmaz olacak.
Buram buram reklam koktuğunu düşündüğünüz bu yazdıklarım için, ‘yanılıyorsunuz’ demekle yetineceğim. Çünkü takım kaptanı Erdinç ağabeyin ne reklama ihtiyacı var, ne de övgüye.
Bir yılda harikalar yaratan, ‘Çaba, emek ve gurur’ üçlüsünden kaynaklı öyküyü dile getirmeyi kendime görev saydığım için düşündüklerimi yazıya döküyorum.
Turizm kenti olma hedefleri bulunan Şehrimiz Çanakkale’ de, bir geleni bir daha getirtecek yegane unsuru geliştiren her adımı duyurma yanlısı olduğumu da anımsatarak, Cura için düşüncelerimi aktarmak istedim.
Şehitler coğrafyası Çanakkale’mizin topraklarında kefensiz yatan yüz binlerce şehidin torunu, her fırsat bulduğunda ecdadına koşuyor. Kimi günü birlik geliyor, kimi ise tutulduğu anbiyansından uzaklaşmamak için konaklıyor. Bu noktada, misafire sunulan hizmet, yaşayanlarının yaptığı reklam ile gelecek günlerin ziyaretçi sayısını arttırmaya katkı sunuyor.
Hani derler ya; ‘Ne ka ekmek, o ka köfte…’ Sunulan hizmetten memnun kalan her bir isim, çevresindeki tanıdıklarına öyle ballandırarak sunum yapıyor ki, zaten Çanakkale ziyareti programını aklından geçirenlerin, bölgeye yolculuk fikrini adeta kırbaçlıyor. Sözün özü, bu gizli reklamlar, kent turizminin gelişmesine bence yegane etkenler.
Hizmette kusur yok ise, konaklama alanlarının gelbenisi bir başkadır. Sonuçta, hepimizin tatil zamanı geldiğinde arayışını yaptığımız ilk detay, kalacak yer meselesidir.
Gelelim bir yıl önce başlayan ve de hedef çıtası seyir defterine ‘her geçen gün yükselecek’ ibaresi ile geçen Cura Hotel’e.
Kısa bir sohbet sırasında not aldıklarımdan yola çıkıp, Cura Hotel exclusive’ nin konaklama hizmetiyle yola çıkalı katettiği başarılı yol hikayesini yazayım istedim.
İyi de ne mümkün…? Çünkü ben, Turizm üzerine tek uzmanlık alanım olarak, birkaç kez konaklama imkanı bulduğum 5 yıldızlı otellerin açık mutfağının güzelliğinden başka ne bilirim ki…?
İşte o nedenleş ukalalık yapmayacağım. Fakat şunu da söylemeden geçemeyeceğim. ‘Güler yüz var ise başta, insanı cezp eder tam da can’ dan.’
Bana göre güler yüz işletmenin olmazsa olmazı. Soğuk nevale çalışanlar var ise bir işletmede, işletmenin ‘git gelme’ şeklindeki üslubunu resmen açık eder.
Cura için konuşacak olursam, sözüm bu noktada güler yüzlü hizmeti olacak.
Bir yılı geride bırakan çalışanlar dahi, “ Bu süreçte hedeflerimiz doğrultusunda ve ortaya koyduğumuz vizyonumuz ışığında ağır ama kararlı adımlarla yol aldık.” Diyerek verdikleri mücadeleyi anlatıyorlardı.
İşletmeye, işletenler sahip çıkmış. Bence bu noktada da hedeflenen başarıya bir adım yaklaşılmış.
Cura’ nın çalışanları için işletmenin yöneticilerinin tespiti de ben gibi olunca, ‘Vallahi bu işte bir tuhaflık var’ diye kendi kendime konuştum.
Neden mi? Neden olmasın…?
Baksanıza hele konuşan yöneticilere. Neler diyorlar…?
“Geriye dönüp baktığımızda doğru kararların çalışma hayatında ne kadar önemli olduğunu daha da çok anlıyoruz. Otelimizin başarısındaki en önemli unsur odağımıza aldığımız çalışanlarımızın ve misafirlerimizin memnuniyetidir.
Çanakkale de bir ilk olan exclusive konaklama anlayışını misafirlerimize yaşatan değerli çalışanlarımızdır. Otel müdürümüzün oluşturmuş olduğu profesyonel ekip bir takım ruhu anlayışı içerisinde misafirlerimize üst seviyedeki konaklama deneyimi yaşatmışlar ve onların gönüllerindeki yıldızları almışlardır.”
İtiraf çalışanlardan yana, yönetimden geliyor. İşletme ruhunda, başarıyla paralel giden işçi-patron ilişkisi olmuş da denilebilir bir durum kısacası.
En yoğun günlerinde bile, hizmet kalitesinden ödün vermemek için çalışanların mesai gözetmediklerini söyleyen Cura yönetimine bir sözüm olacak. Bence siz de primleri arttırın.
Her geçen gün Cura Hotel ailesi olarak daha da büyüdüklerini söylemekle olmaz diye de ekleyip, işçi sınıfından olarak, başarıda payı büyük işçi dostların yanında olduğumu da açık edeyim.
Son bir yılın değerlendirmesi için, yola çıktıkları tarihte yaniüç gün öncesinde konuşanlardan, Cura ailesi adına ses verdiklerini de söyleyen İki ‘Nil’…
Yani; Nilgün Gökser ve Nil Mercan, son noktayı da koyuyorlardı.
Diyorlardı ki; “ Bu bir yıl içinde markalaşma sürecimizi tamamladık.”
Müessesenin resmen marka ilanını yapan çalışanları, net şekilde bir ilan daha yapıyorlardı.
“ Patron-işçi elele, daha da kazançlı günlere….!”
Tekrar ediyorum, pirimler daha da arttırılmalı…