Türkiye garip bir ülke oldu.

Dünyada ne kadar organize suç örgütü varsa hemen hemen hepsinin lider kadrosu Türkiye’de yakalanıyor.

Yakalayan kim?

Türk polisi.

Her birini keklik gibi avlayan Türk polisinin elini kolunu bugüne kadar kim bağlıyordu?

Bugüne kadar suç örgütü liderlerini Türk Polisine yakalatmayan güçler mi vardı? Varsa kimlerdi?

Suç örgütü liderleri neden saklanmak için Türkiye’yi seçmişlerdi?

Suç örgütü liderleri Türkiye’yi kara paralarını aklamak için mi seçiyorlardı?

Soruların sayısını artırmak elbette ki mümkündür.

Ülkemizde, Ortadoğu’da ve dünyada terör militanlarını adım adım izleyen MİT’miz, suç örgüt liderlerinin Türkiye’ye neden gelip yerleştiğini bilmemesi mümkün mü?

O halde bir kere daha tekrar soralım.

Dünyadaki suç örgütlerinin liderlerinin Türkiye’ye gelip yerleşmesine sebep olan zafiyetimiz nedir?

Bunlar kimin destek ve himayesinde, kaç lira karşılığında koruma kalkanı ile ülkemize gelmiş veya getirilmiştir?

 

TBMM kürsüsü, terör destekçilerinin serbest konuşma kürsüsü müdür?

Son zamanlarda TBMM kürsüsü serbest kürsüye döndü.

Her türlü etnik ve dini ayrılık peşinde koşanlar, ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne yönelik açıklamalarını cesurca açıklamaya devam ederken aynı zamanda sahadaki militanlarına moral vermeye çalışmalarını ibret ve hayretle izliyoruz.

TBMM kürsüsü; anayasamızın adeta ilgasını isteyenlerin, şeriatçıların,  eyalet ve federasyon peşinde koşanların, etnik bölücülerin düşüncelerini özgürce savundukları, terör propagandası yaptıkları bir yere dönüşmüştür.

Bu durum anayasal bir suç değil midir?

Türk Devletinin yargı erki, derhal ve acilen anayasamızın kendilerine yükledikleri sorumluluğun gereğini yerine getirmek zorundadırlar.

TBMM kürsüsü, terör savunucularının ve destekçilerinin konuşma yeri değildir ve asla olmamalıdır.

 

Siyasi partimizin perişan halleri

Mesela Türk Milliyetçisi olduğu iddiası ile yıllardır Türk siyaset sahnesinde yerini koruyan MHP ve lideri, aynı çatı altında cumhur İttifakından da ortağı olan Hüdapar isimli partinin liderinin eyalet ve federasyon özlemini dile getirdiği konuşmasını kolayca sinesine çekebilmektedir. Bu durum her halde Türk milliyetçiliği açısından kabul edilir değildir.

Ama aynı şekilde Atatürk’ün koltuğuna oturan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in basına yansıyan beyanatlarında buram buram gaflet ve delalet kokan açıklamaları da ibretliktir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Şeyh Said tartışmasında aşağıdaki sözleri sarf etmesi de yüreğimizi dağlamaktadır.

“Biz CHP olarak, Cumhuriyet'e, Cumhuriyet'in kurucu kadrolarına, kurucu babalarına saygılıyız. Cumhuriyet'in geçmiş döneminde yaşanmış acılar varsa bu acıları tartışmanın sıcak siyasetin alanı değil, tarihçilerin alanı olduğunu değerlendiriyoruz. Bu mevzu ile ilgili sürekli dönüp yaraları kaşımanın kimseye faydası olmadığını düşünüyoruz."

"Şeyh Sait isyanının kendi konjonktüründe Cumhuriyet'e karşı ayaklanma olduğunu biliyorum. Ama bu ayaklanmanın bastırılması sırasında oluşmuş sorunlar, bugün bazı torunların kalbini acıtıyorsa o acıya saygılı olmak gerekir. Ama tarihten ders çıkarmak lazım."

Türkiye’de Türk Milletinin varlığı ve Mustafa Kemal Atatürk değerleri hızla erozyona uğratılmaya devam etmektedir.

Türk Milleti Türkiye’de gün geçtikçe kaderine terk edilmektedir.

Ümmetçi Millet anlayışı ile şeriatçı bir sahaya doğru çekilmeye çalışılan Türkiye’de Türk Milleti çaresizce yargının ve devlet adamlarının devleti korumasını ve kollamasını beklemektedir.

AKP iktidarının Milli Eğitim Bakanı, ne yazık ki çok tuhaf bir gerekçe ileri sürerek gençlerimizin cemaat ve tarikatlar sayesinde “PKK ya katılmak için dağa çıkmadıkları” hipotezi ile cemaat ve tarikat erbaplarını milli eğitim sitemine doldurmaları bile FETÖ tecrübesinden yola çıkarak başlı başına bir ulusal güvenlik meselesi olarak algılanması ve yorumlanması gerekmez mi?

Kaldı ki AKP iktidarı ve devlet kademelerine yerleştirdiği kişilerle birlikte Türkiye’yi sosyolojik bir plan çerçevesinde değişim ve dönüşüme tabi tutmaya çalıştığı yadsınamaz bir gerçekliktir.

AKP iktidarı, ümmetçi bir millet anlayışı ile yeni bir Türkiye inşa etme gayretindedir. AKP iktidarının desteklediği ve himaye ettiği kimi cemaat ve tarikatlar toplumun artık her yerindedir ve her an karşılarına çıkmaktadır.

Gerek basından ve gerekse de sosyal medyada  kimi cemaat ve tarikatların etkilediği veya provokatör ajanların kışkırtıcı etkisi altına aldığı bazı Türk vatandaşları; Türk Devletini ve Atatürk’e, Atatürk’ün ilke ve devrimlerine karşı hakarete ve küfre varan beyanatlarını ibretle gerek basından ve hayretle ve dehşetle izliyoruz.

Ağzından Türk lafı çıkmayan, dinimizi kadının cinselliği ve bedeni üzerinden tarife çalışan, yolsuzluğa, rüşvete, harama ve devleti soymaya yönelik doğru dürüst açıklaması dahi olmayan kimi din adamı kılıklı cemaat ve tarikat mensuplarının çoğu ve bu grupların tesiri ile zihinleri işgal edilen masum insanlarımız Türk Milletine ve Atatürk’e yönelik açıklamaları bile Türk toplumunun milli birlik ve beraberliğinin nasıl darmadağın edildiğinin göstergesi değil midir?

Türkiye her zaman olduğu gibi MHP ve CHP yönetici kadroları  eliyle, adeta onların teşvik ve himayesiyle şeriatçı yapılarca vatanımız ve devletimiz parsellenmekte, etnik ayrılıkçı PKK  temsilcileri, destekçileri ve  sempatizanları ile işbirliğinden de geri durmamaktadır.

Bu iki gurup “düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışıyla adeta  ülkemizi işgal eden göçmen istilasından yeteri kadar militan devşirerek veya destek sağlamak suretiyle güç birliğine gidebilir.  

Günü saati geldiğinde, çok da uzak olmayan bir zamanda yıllardır malum çevrelerce seslendirilen, savunulan ve sahiplenilen YENİ ANAYASA, YENİ TÜRKİYE ve TÜRKİYELİ milleti aldatmacası hayata geçirilmeye çalışılacaktır.

Bu sürecin başladığını da Türk Milletine ve Atatürkçü/Kemalist kesimlere yönelik psikolojik ve fiili baskıların artmasıyla beraber anlayabiliriz.

Bu düşüncelerimizi açıklama gayemiz, devletimiz ve milletimize yönelik ABD ve AB emperyalizminin oyunlarına karşı halkımızı sağduyulu olmaya davet etmektir.

ABD’nin kuklası ve taşeronu PKK, FETÖ ve benzeri cemaat ve tarikatlara karşı halkımızı dikkatli olmaya davet etmektir.

Yukarıdaki samimi düşüncelerim Atatürk Türkiye’sini fiili ve fikri olarak savunmak, korunmak  ve sahip çıkma sevdamın ifadesidir.

Benim gibi düşünenlere ve Türk Milletine ve devletine ve hatta vatanımıza en büyük kötülüğü kendini Atatürkçü ve Türk Milliyetçisi olarak gösterip de siyaseten şahsi çıkar ve istikbalini, aile ve çevresinin çıkarlarını ve istikbalini önceleyerek siyaset yapanlardır.

Bu yanar döner tiplerin Türk Milletini, Türk devletini ve Türk vatanını tavizsiz savunmaları mümkün değildir.