Büyük endişe içerindeyim. Türkiye’de cemaat ve tarikatların iyice kontrolden çıktığını görüyorum.

 

Devletin laik düzenini korumakla görevli Yargı erki büyük bir sessizlik içerinde, anti laik eylemlere ve söylemlere karşı hukuksal süreci başlatmadığını düşünüyorum.

Türkiye’de son zamanlarda AKP’ce, ciddi şekilde cemaat ve tarikatlara yol verilmekte, korunup kollanmakta ve desteklenmektedir. AKP, cemaat ve tarikatları bu kadar el bebek gül bebek bakıp büyütmesi yakın gelecekte Türkiye’nin başına büyük çoraplarında örülmesine zemin hazırlayacaktır. Artık aleni olarak şeriat ve hilafet aşkıyla yanıp tutuşan ciddi bir kitle cemaat ve tarikatlar tarafından kontrol edilmektedir. BU cemaat ve tarikatlardan kaçının ipi ABD’nin elindedir? Yarın bu yapılar FETÖ’leşip de Türk devletinin ve milletinin başına bela olursa bunlara kim dur diyecek?

Kimi cemaat ve tarikatların Taliban rejimi ile ilişkilerini devlet takip ediyor mu? Bu cemaat ve tarikatlar hagi gerekçe ile Taliban’la iletişime geçiyor?

ABD, Türkiye’ye  kaçak   gömen olarak sızdırdığı Afganları, Suriyelileri, Iraklıları, Pakistanlıları IŞİD gibi organize ederek Türkiye’de  şeriatçı bir ayaklanmaya ortam hazırlayamaz mı?

Açıkça yazmalıyım ki Türkiye’de ciddi derecede anti laik bir tehlike günden güne gelişerek başına bela olmak üzere güçlenerek geliyor. Bu yapıyı güçlendirenlerin başına AKP bulunmakta, MHP ‘de AKP’ye destek vererek bu işe ortak olmaktadır.

01 Ocak 2024 günü İstanbul’un en işlek yerinde AKP’nin öncülüğünde “Şehitlere Rahmet, Filistin’e destek, İsrail’e lanet” isimli gösterilerde elbette ki terörist ve soykırımcı İsrail’in lanetlenmesi toplumun da hassasiyetidir. Ancak bu gösteride açılan flama ve bayraklar İsrail’i lanetlemenin, Filistin’e desteğin, hele de şehitlere rahmetin dışına çıkarak adeta bir şeriat çağrısına ve gövde gösterisine dönüşmüştür. Hele hele “Filistin hilafetle kurtulur” afişi gösterilerdeki onca Arapça afişlerin de anlamını ortaya koyuyor.

Bu işin organizatörü de TÜGVA’dır. TÜGVA öncülüğünde 308 sivil toplum kuruluşunun katılımıyla Büyük Galata Buluşması gerçekleştirilmiştir. Bu gösteride insanın gözünün içine sokar gibi Arapça beyaz flamaların çokluğu dikkat çekicidir. Bu gösteride olması gereken sadece ve sadece Türk ve Filistin bayrağı olmalıydı. Ama öyle olmadı.

Diğer bir konu ise Hulusi Akar’dır. Türk ordusuna Genel Kurmay başkanlığı yapmış, MSB olarak Türk ordusunu idare etmiş bir şahsiyetin mesleki geçmişini bir kenara koyarak böyle bir gösteriye iştiraki bile başlı başına anlamlıdır.

Filistin meselesi Türkiye milli meselesi değildir. Filistin’le münasebetimiz ancak ulusal çıkarlarımıza hizmet ettiği ölçüde olmalıdır. Ama şunu da biliyoruz ki Türkiye’de belli bir kesim Filistin meselesine aşırı duyarlılık gösteriyor. Filistin meselesi deyince kimileri için akan sular duruyor. Neden bu kadar hassasiyet gösterdiklerini de anlamış değilim.

Diğer bir konuda cemaat ve tarikatların lideri konumundaki kimi cübbeli ve sarıklılar ısrarla Mehmetçiğimizi Filistin’e gönderme gayreti çerinde kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Türk askeri İslam dünyasının hazır kıta askeri değildir. Olamaz da. Türk askeri ancak ve ancak uluslararası barış gücünün bir parçası olarak Filistin’e gidebilir. Filistinlilere kol kanat gerebilir. Gazze’ye gidip İsrail cephe açmak gibi saçma sapan fikirlere itibar etmemek lazım. Türk askeri, vatanımız ve milli çıkarlarımızı korumak gayesi haricinde asla harbe katılamaz. Türk ordusunun İsrail’e cephe açması Ortadoğu’da harp demektir.

Muhalefet partileri şeriatçı tehlikenin farkımda değiller.

Muhalefet partileri AKP ve MHP ikilisi karşında adeta çaresiz ve düşkün durumda. CHP sırf bazı belediyeleri alabilmek uğruna adeta PKK’nın meclisteki sözcüsü ve uzantısı DEM isimli partinin esareti altına girmiş durumda. Oldukça kalitesiz, isteksiz, daha Atatürk’ü ve devrimlerini anlamamış tipler CHP’yi yönetirken Atatürk’ün kemiklerini de sızlattıklarının farkında bile değiller. CHP demek Atatürk’ün ilkelerinin savunucusu demek olması gerekirken, Dersim’e selam duran, DEM ile kol kola yürümeye çalışan CHP’nin Türk Milletini ve Atatürk değerlerini yeterince sahiplendiği ifade edilebilir mi? Hal böyle olunca da Türk Milletinin bir kısmı kerhen CHP’ye destek verirken diğer bir kısmı da başka partilerde Atatürkçülüğü aramak zorunda kalmaktadır. CHP bu kafayla gittiği sürece, günü kurtarma peşinde politikaların peşinden koştuğu sürece ne Türk Milletine ne de Atatürkçü değerlere dört elle sarılabilir. Çünkü CHP’yi yönetenle ,kafalarını ve fikirlerini DEM giyotini içine soktukları sürece bir kitle partisi olmaz.  Kaldı ki Özgür Özel yerel seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha az oy ve belediye başkanlıkları kazanırsa ipinin çekileceğini çok iyi bilmektedir.

Kılıçdaroğlu özellikle son seçimlerde AKP’ye destek olacağı bence kesin olan DEVA, Gelecek ve Saadet Partilerini hayal edemeyecekleri sayıda milletvekili ile meclise taşıyarak adeta CHP’yi AKP’nin kuluçka partisine dönermiştir. CHP bu kafayla siyaset izlediği sürece Türk Milleti için asla umut haline gelemez.

İYİ Parti’ye gelince. İYİ Parti ne yazık ki iyi idare edilemediği için, kurumsallığını sağlayamadığı için merkez sağ parti olma özelliğini günden güne kaybetmektedir. Oysaki İYİ Parti son seçimler öncesinde yüzde yirmilerin üzerinde oy alacağı görünürken, beceriksizce bir hamle ile oy potansiyelini yüzde onun altına düşürmüştür.

Burada en büyük hatayı yapan  Meral Akşener’di. Aylarca süren görüşmeler sonrasında  Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etmeyeceğini son dakikaya bırakması, Milleti İttifakındaki diğer beş partinin Meral Akşener’in kararına şiddetle karşı çıkması, masadan kalkmalar ve sonrasında geri dönmeler seçmen nezdinde güvensizliğe neden olmuştur.

Meral Akşener, en sonda söylemesi gereken siyasal kararlarını daha en baştan açıklayarak İYİ Parti’yi bloka etmektedir. Düşünceme göre bu anlayış ciddi bir liderlik sorunudur, liderlik zafiyetidir.

İşte bir seçim öncesi yine aynı yöntemi kullanmış, yerel seçimler öncesinde çıkmış “ bütün il ve ilçelerde kendi adaylarımızla seçimlere katılacağız “ deyivermiştir.

 Kendisi böyle karar verdikten sonra konuyu bir de GİK’e götürüp oylatmaya çalışması da olacak iş değildir. Seçimlere daha bilmem kaç ay varken her ilde kendi adayımızla çıkacağız deyip kestirip atması siyasal olarak bir intihar değil de nedir?  

“Siyasal olarak tüm il ve ilçelerde kendi adaylarımızla seçimlere katılacağız ama bazı il ve ilçelerde de ittifak kapımız açıktır” demesi gerekirken, siyasetin açık kapı özelliğini reddederek tüm kapıları kapatarak, yerel seçimlerde partinin rüştünü ispata çalışmak bence büyük bir siyasal hatadır. Hala da geç değildir. İyi Parti en azından bazı il ve ilçelerde CHP ile ittifak halinde hareket etmeyi düşünmelidir.

Aksi taktirde İYİ Parti yerel seçimlerde genel seçimlerden daha az oy alacak olursa Meral Akşener’in liderliği de sorgulanmaya başlayacaktır. Böyle bir durumda da Meral Akşener güven tazelemek için  partisini acilen kongreye götürecektir.

Ama şunu da ifade edeyim 2028’de veya daha önce yapılması olası bir erken genel seçimde DEVA, Gelecek, Demokrat Parti, Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi, Hüdapar tamamen  meclis dışı kalacak partilerdir. Tabi ki AKP ve CHP bu partilere taşıyıcı annelik yapmazsa.

Gerek CHP ve gerekse İYİ Parti ülkemizi günden güne kuşatan şeriatçı cemaat yapılanmalarına gerekli reaksiyonu göstermemektedir. Sanki bu iki partinin yönetici kadroları bu gemide değilmiş gibi cemaat ve tarikatları görmemezlikten gelmektedir.