CHP Merkez ilçe Başkanı ve de Belediye Meclis üyesi Op. Dr. Celal Karakaş, sanırım bu bahsedeceğim sözleri, birileri haberdar olsun diye değil, gereği yapsın diye etmiş.

Yek’ ten söylemleri ile yine bildik bir davranış diye yorumlayabileceğim bu çıkışı için, ‘Eyvallah doktor ağabey’ diyorum.

Konu Çanakkale’yse,  ‘gerisi teferruat dır’ cılardan olduğumdan, denilenleri aynen dile getireyim dedim. 

Bilelim ki, tavrı da ona göre takınabilelim. Öyle değil mi…?
 
Şahsen bende, İhbar algısı yaratan sözler; “ÇANAKKALE SAHİLLERİNİ BEKLEYEN TEHLİKE…” şeklinde hem de, büyük harflerle ediliyordu.

“Son yıllarda gerek doğal güzelliği ve tarihi zenginliği, gerek konumu ve sosyolojik yapısı ile ülkemizin en çok ilgi çeken şehirlerinin başında Çanakkale geliyor.”  anlatımı Çanakakle sevdasının bir başka tarifiydi de aslında.

Peki ya, Doktor ağabey nereye gelmek istiyordu…?

Dediklerini, satır satır irdelediğimizde, sanırım ne dediği daha da iyi anlaşılacak.

Mesela, şu sözü;” Doğal olarak her güzel şehir gibi Çanakkale de yoğun bir betonlaşma tehlikesi yaşıyor.”

Burada vurgu yapılan hal, herkesin malumu güncel bir konu. 

Sonrasında ise, Yerel iktidarın kurmayı sayın Karakaş, “Köprünün yapılışı ile birlikte beşyüz bin - iki milyon arası bir nüfusa sahip olması beklenen Çanakkale de doğal güzelliklerini korumak ve özellikle sahilde aşırı yapılaşmanın önüne geçmek bu şehirde yaşayan herkesin başlıca görevi olmalı.”  Saptaması ile taşı gediğine koymaya başlıyordu. Yavaştan, hassasiyetle.

“Durum bu kadar net ve açık iken yıllardır yılan hikayesine dönen Atatürk caddesi üzerinde AKFA Fabrikasından Kolin Otel'e (Kepez belediye sınırına) kadar olan alanda ciddi bir yapılaşma tehlikesi oluştu.”   Sözleri ile bir noktaya odaklanılmasına işaret veriyordu CHP Kurmayı, Op. Dr. Karakaş.

Birkaç gün evvel, başlık açıp anlatmaya çalıştığım bir duruma özet geçiyordu adeta bu sözleri. 
Demiştim ya; “biraz daha çalışıp, detayları gündeme getireceğim” diye.

Sayın CHP Krumayı Op. Dr. Karakaş, rakamlarla özetliyordu bahsettiklerimi.   

Nasıl mı…? Aynen şöyle;

“Çoğu halen 0,3 emsalde imar izni olan bir bölgede Çanakkale belediyesi tarafından 1/5000 ölçekli nazım imar planı hazırlandı.

Belediyemizin hazırladığı belediye meclisinde görüşülen bu plan eylül ayında meclisin oylamasına sunulmadan incelemeye alındı. 

Özel proje alanı ilan edilen bu bölgede ticari alan olursa 11,5 metre, otel olursa 17.5 metre yükseklik içeren binalar yapılabilecek.  Konut yapılamayacak. “ diye ekliyordu.

Sonrasında da; “Buna göre mevcut imar planına göre yapılacak 2-2,5 kat fazla inşaat yapılacak bu alan eğer bu proje gerçekleşirse Çanakkale halkı ile deniz arasında adeta bir Çin şeddi oluşturacak. “

Evet yanlış okumuyorsunuz. Çin setti diyor. Çin nere, Set nere…?

Demek ki burnumuzun dibine…

Ben yorumlamayacağım denilenleri. Yorum sizin. Devamında gelen sözleri, tam olarak şöyle idi Karakaş’ ın;

“Hepimizin bildiği AKFA dosyasına bakacak olursak durumu daha net anlayabilirsiniz. 
Yaklaşık 16.000 m2 inşaat alanı olan 0,3 emsal karşılığı 4.800 m2 İnşaat yapılabilecek bu fabrika alanı eğer 0,75 emsal verilirse 12.000 m2 ye çıkacak. Dolayısı ile fazladan 7.200 m2 imalat yapılacak. 
Bunlar yaklaşık değerler.

 Bu elbette Çanakkale halkının sahile ulaşması açısından büyük bir fiziki engel. Üstelik herhangi bir belediye meclisini imar düzenlemeleri yaparken vatandaşın sorunlarını elbette çözmeye çalışacaktır. Ancak bu durum mal sahiplerinin haksız zenginleşmesine izin verecek boyutta olmamalı.” Vurgusuyla.

 Sadece AKF a arazisinde 7.200 m2 mal sahibi ve müteahhit için fazladan verilecek inşaat ininin izah edilmesinin mümkün olamayacağını da savunuyordu CHP Kurmayı Karakaş. Ve de diyordu ki;

“Bu sadece bir parselde böyle….”  
İnsanın aklına, ‘Ya diğerleri…?’ sorusu getiren bu söyleminin sonrasında ise, 
“ Aynı uygulamanın bütün sahil boyunca yapılabileceğini düşünürsek telafisi mümkün olmayan bir tehlikenin söz konusu olduğunu anlayabiliriz.”  çıkışı ile bahsettiği tehlikenin boyutunu adeta sesli düşünüyordu Op. Dr. Karakaş.

Detayları rakamlarla değil, Yek’ ten sözlerle geliyordu sözlerinin.

 “Mevcut imar durumunu arttıracak hiçbir projenin Çanakkale halkının yararına olmayacağına inanıyorum.”   Demesine karşın, benrdenizin aklına düşen soru şu oluyor;

“hissedilen tehlike adına bir büyük iddiamı acaba sadece…?”

Akla, AKFA yüzünden çılgın sorular gelse de, adı gitti markası kaldı hali ile ne AKFA’ymış be kardeşim dememek için insan kendini tutamıyor.

Neyse ne. Ben yorumu, denilenler karşısında sizlere bırakıyorum Çanakkale… 

Sayın karakaş, sözlerinin devamında; “Mevcut’ ta sahilde bulunan otel ve bilgisayar firmasına ait iki katlı binaların makul olduğunu üzerine basarak tekrar söylüyorum . 

Belediye meclisinde de bahsettiğim bu konunun detaylı bir şekilde değerlendirilerek Çanakkale halkı tarafından tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. 

Sadece AKFA dosyasını içeren çok kapsamlı kent konseyi raporunun Çanakkale halkı tarafından değerlendirilmesi tekrar gerekli olmuştur. Bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz.”

Kapandı sandığım  AKFA dosyası, anlaşılan o ki, kapanmamak üzere açık edilmiş. Ben de böyle anladım. Bu aralar, idrak problemi yaşamamın nedeni, sanırım bu denli karışık hikayeler olsa gerek. Adı üzerinde AKFA. 

Kendisi dev bir konserve.  İçine ne koyarsan, tutar. Salça mesela. 
Daha ne hikayelerin adı olacak acaba kendisi . 

Sonuçta bir dönemin, dev markasıydı  Çanakkale’ mizin.

Adı kalmasa da, Markalar unutulmuyor ki be kardeşim…