Bilindik bir eserdir. Devamı da var.. Ne var ki, devamını aktarmaya ne gerek?

 

Yaşı şöyle 30 civarında olmuşlarımız hemen hatırlamıştır zaten o sözleri.. Ne de şen şakrak bir müzik eşliğinde, söylenendir o şarkı..

Türk Sanat müziğimizin, Hicaz,  ölümsüz eserlerindendir…

Kısacası; Türkiş-Folkloriktir o eser..  ‘Aman Allah… Gözlere bak gözlere‘ şeklindeki nakarat kısmı, nede hareketlendirir dinleyeni..

Nereden mi çıktı şimdi bu Türk Sanat müziği eserinden bahsediyor olmamın sebebi?  Sebebi,  çok basit aslında..

Ada’ lı değilim, lakin Yarım adalıyım.. Dünyaca bilindik yarım adalıyım hem de..

Gelibolu denilince, bilmeyen yoktur doğduğum toprakları.. 109 yıl önce, bilinen en kanlı savaşlarda birine sahne olmuş Gelibolu yarımadasına, adını veren Gelibolu’nun Belediye Başkanı adayının ismi duyurulunca, bahsettiğim o eseri mırıldananları işittim.. Gözlemlediğim kadarıyla, yaşanılan o keyif, hakikaten kelimelerle anlatılacak gibi de değildi.

Ada’ lı olmak, Ada’lı ya göre, çoğu kez mahrumiyet anlamı taşır.

Ada’lı böyledir de, peki ya yarım adalı..? Yarı, mahrumiyet midir yaşanılan?

Bence, yarı mağduriyet tanımı bile az gelirdi.. Daha düne kadar, böyle idi.. Hava istemiydi, gemiler çalışmaz, yarım adalı ana karada işi olsa, çözemezdi.

Sonrasında, 1915 Çanakkale köprüsü projesi, tamamlanması ve hizmete açılması ile, yarı da olsa o mahrumiyet ve mağdurluk hali, ortadan tümüyle kalkıverdi.

Üzerine çok söz etmek istemiyorum.. Karşı çıkanlar olabilir, o hizmetin ne anlam taşıdığını yarım adalılar daha iyi bilir..

Şimdi gelelim, çok sesli şekilde tekrarlanan o güzelim eserden, o güzelim sözlere..

Siyaset kamuoyu, özellikle merkez sağ, hayli mutlu..

Kimin sayesinde, neden mutlu ve dahası detaylardan çok, Gelibolu Belediye Başkan adayı olarak, ismi yine çok bilindik bir eserde de geçen, Evreşe ve onun başkanı diyeceğim..

Anlayan anlamıştır her hal.. Yok, mümkün değil deniliyorsa, “Evreşe yolları, dar!..” desem?

Daha da söyletmeyin artık.. İki güzel eser, iki güzel adres için dile getiriliyor be azizim..

Bir de, tam ada meselesi var ki, o adalardan biri yine çok ender bir özelliğe sahip.. Tek bir köyü yok.. Sadece, ada ve merkezi..

Bir de, Cinevizlilerden kalma kalesi ile, mükemmel üzüm bağları..

Üzüm bağları, deyince, aklıma bir de ‘Ankara’nın bağları’ isimli o çok hareketli eser de geldi bakın şimdi!...

Bu gün, bu denli şen şakrak konudan söz ediyor olmamın asıl nedeni, merkez sağ seçmenin yaşadığı mutluluk.

Ne yalan söyleyeyim; uzunca bir arada sora, merkez sağ seçmenin bu denli, siyasete sıcak yakınlaşmasına tanık olmamıştım.

90’ lar da ya bizde hep siyaset ve yaşanılanları.. Belki de ondandır.. Ne bileyim!?!…

Derdi üzüm yemek olunca, bağcıyla işi olmayınca insanın, “bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” sözünü, ayrı bir benimseyip, ayrı dokunuşlara imza atıveriyor.

Neden., niçin den ziyade, hadi artık şimdi demesini de ayrı bilenler olunca siyasette, özlemi duyulan hareketlilik yaşanıyor, heyecan artıyor, yüzler ayrı bir gülüveriyor.

Ben de bu gün, yine bulmaca, bul-dur-ma-ca sözler mi ediyorum ne?..

Siyaset işte, insanı bazen de deli deli düşündürüyor..

Bi ada meselesi daha var aslında.. O’ndan da sonra mı bahsetsem acaba?

Bu günlük, bu kadar yetsin.. Ada, adalılık, yarım adalılık.. Kalın sağlıcakla.