Bu haftaki yazımızı, Çanakkale’den yazarak, haftaya da KKTC’den merhaba diyeceğiz, sizlere... Bu gün güncel konularla sosyal medyada beraber olacağız…

 KIRKLARELİ MÜFTÜSÜ
ADNAN ZEKİ BIYIK’IN KANDİL MESAJI:
Sorular geliyor zaman zaman, “Hocam bu kandil gecesinde kaç rekat namaz kılalım, kaç bin tevhid-zikir çekelim”.

"Ben de samimi Müslüman kardeşlerime diyorum ki":
Size daha kazançlı ama nefse ağır gelen sevap kazanma yolları göstereyim mi?
-Evet Hocam göster.
Öyleyse şu söylediklerimi yapın!

1-Variyetiniz varsa alın birkaç yetimi tepeden tırnağa kadar giydirin, yedirin içirin, uzun vadede ise o yetimlerin temel ihtiyaç ve eğitim masraflarını karşılayın. Okuyup büyük adam olsunlar, dine, vatana millete topluma faydalı gençler olsunlar. Zaten sevgiden şefkatten ve baba himayesinden mahrum kalmışlar. Bunların sizin yüzünüze sevgi ile bir bakışı Allah'ın size rahmet nazarı ile bakması demektir. Malumunuz Aziz Peygamberimiz, duası reddolunmayan güruhun içinde yetimi en başta saymıştır. “Mazlumun bedduasından, ahından ve yetimin gözyaşlarından sakının. Çünkü insanlar rahat uykuda iken onlar dert, sıkıntı, üzüntü içindedirler" (Buhari)

2-Beşinci,onuncu veya bilmem kaçıncı umrenizi yapmayı bırakın, burada harcayacağınız paranızı, evine kurbandan kurbana et giren komşularınıza bağışlayabilirsiniz. Bu gerçekten beratınıza vesile olabilecektir.

3-Zenginseniz eğer, gece bin rekat namaz kılmaktan daha içerikli bir sevap önerebilirim size,,, okuluna giden yavrusuna harçlık verebilmek için kendisi 5 km yolu yaya giden gariban babalara yardım yapabilirsiniz…çok uzakta değil çevremizde bu insanlardan çok var…

4-Bu gece, hastane köşelerinde yatan nice kimsesiz hastaları ziyaret edip sevindirebilirsiniz, bunlar beratın ruhuna çok uygun davranışlardır…

5-Zenginseniz eğer çevrenizdeki tüm gariplere, mağdurlara, mazlumlara ve yoksullara bu akşam güzel bir lokantada güzel bir yemek yedirebilirsiniz…

6-Zengin fakir fark etmez, bugün hastanelerde can bekleyen, kan bekleyen onbinlerce hastadan birine şifa olabilecek bir veya bir kaç ünite kan bağışlayabilirsiniz… Bu da 1000 rekât nafile namaza eş değerdir…

7-Bu Berat Gecesini vesile ederek sizi büyütünceye kadar sayısız eziyetler çeken, huzurevine attığınız anne veya babanızı oradan çıkarıp duasını alabilir ya da ziyaret edebilirsiniz. Bu bir milyon rekât namazdan, onbin tane oruçtan daha hatırlı olur Allah'ın katında… Hem bunu yaparsanız, feysbukta veya telefon marifetiyle sanal alemde binlerce insanın kandilini kutlamak için yazdığınız kandil mesajlarınızdan bir adım öteye gidip daha büyük ve saygın bir davranışta bulunmuş olursunuz.

8-Durumunuz müsaitse eğer, fakr-û zarûretinden evlenemeyen, yuva kuramayan gariban gençlere sahip çıkıp, onların masraflarını karşılayıp, harika bir berat fermanı alabilirsiniz.

9-Kocası ölmüş küçük çocuklarını okutabilmek için temizliğe giden, namusunu pay-i mâl etmeyen yiğit ama fakir dul komşularınıza yardım eli uzatabilirsiniz…

Bu da Berat Gecesinin sizden istediği güzelliklerdendir...

MARAŞLI HOCA !

CUMA NAMAZINI KILDIRMAYAN İMAM,
RIDVAN HOCA.
Takvim yaprakları 1919’u gösteriyor. Kahramanmaraş düşman tarafından işgal altında, halk perişan. Fransız General işgali kutlamak için bir gece Kahramanmaraş’ta bir balo düzenler. Baloya herkesi ve özellikle Ermenileri de davet eder.

Baloya çok güzel bir Ermeni kızı gelmiştir. Fransız general Ermeni kızını gözüne kestirir ve kızı dansa davet eder. Fakat Ermeni kızı: “Kaledeki Türk Bayrağı inmedikçe sizinle dans edemem” deyip generalin teklifini geri çevirir.

Bunun üzerine General askerlerine: “Kaledeki o bez parçasını indirin” diye alçakça bir emir verir. Ertesi gün Cuma günü, Maraşlılar kaledeki Türk Bayrağı’nın indirilip yerine Fransız bayrağının asıldığını görürler.

Maraş halkı üzgün ve çaresizdir. Derken Cuma ezanı okunur ve halk Ulu Cami’de toplanır. Sinirler gergin, herkesin morali çok bozuktur. Cami’nin İmamı Rıdvan Hoca Cuma Hutbesi için minbere çıkar ve cemaatin şaşkın bakışları arasında Türk Bayrağını eline alıp şöyle der:

“—Ey Cemaat, minbere Cuma Hutbesi için çıkmadım, bilesiniz. Cuma namazı hür insanlar için farzdır. Kalesinde kendi bayrağı dalgalanmayan bir memlekette Cuma Namazı kılınmaz. Önce bayrağımızı yeniden dalgalandıralım sonra namazımızı kılarız.” der.

Bir anda camide tekbir sesleri yükselir. Halk bu duygu ve cesaretle kaleye hücum eder. Fransız askerleri korkudan ne yapacağını şaşırır ve bayrağımız tekbir sesleriyle yeniden göndere çekilir. Halk o gün Cuma Namazını kalenin burcunda kılar.

Tamamen gerçek olan bu olay sayesinde halkın milli bilinci uyanmış “Silah gücüyle inen bayrağımız, yeniden gönderde dalgalandırılmıştır.”

Ulu Cami imamı Rıdvan Hoca’nın ”—Maraş bize mezar olmadan düşmana gülizar olmaz. Kalesinde Türk Bayrağı dalgalanmayan ülkede Cuma Namazı kılınmaz” sözü tarihe altın harflerle kazınmıştır.
Maraş, Türk için işte bu yüzden çok değerlidir ve KAHRAMANMARAŞ unvanını almıştır…

ÇOCUKLARA VERİLEN ARAPÇA İSİMLERİN ANLAMI
''Sanem'' Arapça’da PUT demektir.
''Necla'' da ŞAŞI demek mesela...
''Gülsüm'' ise GARİBAN, ZAVALLI kimsesiz kişi.
Cennet bahçesi olarak bilinen ''İrem'' ise Allah'ın gazabına uğrayan sahte cennettir!

"Aleyna'' mesela, yine sıkça kız çocuklarımıza koyduğumuz bir isimdir ama onun da anlamı ''üstümüze bela, sıkıntı aksın'' demektir.
Ve yine mesela ''Kezban'' ismi Kur'an'da geçiyor diye kızlarımıza veriyoruz ama aslen Kezban YALANCI demektir. Çocuğa bu ismi koyarsanız, 'yalancı, yalancı' diye çağırmış oluyorsunuz!

Hele hele, Bekir, yahu deve yavrusu' demektir.
Bu arada Hz. Ebubekir'in ismi Abdullah'tır, Ebubekir lakabıdır, bunu karıştırıp mevzuyu sulandırmaya, çarpıtmaya ya da traşlamaya kalkmayalım size zahmet!??

Rümeysa meselâ, ''gözü çapaklı kadın'' demektir.??
Ve yine meselâ çocuklarına ''Saniye'', ''Rabia'', ''Selase'' ''Vahide'' gibi anlamlı ve kutsal isim koyduklarını zannedenler aslında onlara numara verdiklerinden bihaber!
Vahide dediğinde birinci, Saniye dediğinde ikinci, Selase ÜÇÜNCÜ, Rabia ise DÖRDÜNCÜ demek oluyor.
Bu isimlerin, mübareklikle falan da asla alakası yok...

Çünkü Arap kültüründe, kız çocukları insandan sayılmadığı için, kızı olanlar onlara isim vermez numara verirlerdi.
Mevzu bundan ibaret!
Kısacası örnekler tonla ama buraya sığmaz şimdi...

NOT: İnanmayanlar Prof. Dr.Süleyman Ateş'ın, "Rümeysa ismi sakıncalı mı?" makalesini ve Yrd .Doç. Dr. Hayrettin Öztürk'un "Bu isimleri çocuğunuza vermeyin" başlıklı makalesini okusun lütfenO?

TOLSTOY’DAN

Bir tren garında ölen Rus edebiyatının dev ismi Tolstoy’un son fotoğrafı ve Hayatı Sorgulatacak Ders Niteliğinde 17 Sözü:

1. Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar.
2. Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın, ya da yaşamadım diye ağlamayacaksın.
3. Bozuk para insanın cebini deler, bozuk insan da kalbini. Bu yüzden harcayın ikisini de gitsin.
4. İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir.
5. Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul eder ama hiç kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez.
Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.
6. Varlığı bir şey kazandırmayan insanların, yokluğu hiçbir şey kaybettirmez.

7. Ne diye şeytana kızarsın? Bir iyilik yap da, o sana kızsın.
8. Bil ki, yaşadıklarınla değil yaşattıklarınla anılırsın. Ve Unutma; ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın.
9. Bir insanı bulunduğu mevkiyle değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmek gerekir.
10. En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır.
11. Bir insan acı duyuyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyuyorsa insandır.
12. İnsanın gerçek gücü sıçrayışta değil, sarsılmaz duruştadır.
13. Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür.
14. İnsanların çoğu onu yapıyor diye yanlış, yanlış olmaktan çıkmaz.
15. Kimse, kimseyi küçümseyecek kadar büyük değildir, bilmelisin. Küçümsediğin her şey için gün gelir, önemsediğin bir bedel ödersin.
16. Birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma: önce senin ellerin kirlenecek.
17. Başkalarının hayatından ders alın. İnsan, bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor.
Alıntı —

Çanakkale’den, GİRNE’ye dönüşle !..