Karşı yakada ayaz izleri… Attıkları her adım ile yaklaştılar Şahadete.. Vatan toprağına düşmüş, kefensiz defin edilmiş yüzbinlerce evlat..
“Size ölmeyi emrediyorum” emrini veren bir büyük komutan..
Buram buram Şüheda kokan topraklar.. Burası, Çanakkale…
Dönmeyi hiç düşünmeden, Şehit olmaya koşanların adresidir Çanakkale..
Ne şiirler yazılmıştır.. Her mısrası, anlayana eşsiz bir mesaj.
“Şu dağların meşeleri karanlık, Etekleri olur çayır çimenlik.
Kızanlarla bur da eder yarenlik, ‘Sarı Zeybek şu dağlara yaslanır, Yağmur yağar, pusatları ıslanır’ ” der iken ATSIZ, ne de güzel anlatmıştır, anlayana o eşsiz atmosferi..
Devamı da vardır o güzelim şiirin..
“Sarı Zeybek şu dağların eridir, Dağlar onun bütün yoğu varıdır.
Kendi sarı, bindiği at dorudur; Attan inip şu dağlara yaslanır, Gözü dalar, bakışları puslanır.”
Her bir mısrası, alır götürür o günlere.. Belki yine, Çanakkale düşürülür zihinlere, kim bilir?
Yüzbinlerce Çanakkale Aslanı, anlatılmaz yaşanır o ruhu yüklenmiştir Çanakkale’de..
Adı: Çanakkale Ruhu’ dur yaşanılanın..
Ne güzeldir şu şiir.. Okudukça göğüsler ayır bir gerilir.. Diken diken olur tüyler, içi insan olanın o saniye ayrı bir ürperir..
“Sarı Zeybek dağdan dağa taşınır, Taşınır da yüce dağlar aşınır.
Mola verip Gökçen kızı düşünür; Efe dağdan köye doğru seslenir, Yosma Gökçen sesi duyar, süslenir.
Sevmesin mi Sarı Zeybek Gökçen’i? Yüzü melek, saçı ipek Gökçen’i?
Bütün Aydın elinde tek Gökçen’i? Kız sevmeyen erin gönlü paslanır, Paslanırda imil imil yaslanır.”
Sevda sadece, yâre değildir vesselam. Sevda, Vatana, Bayrağa, Millete ise; nasıl koşulmaz ki hiç düşünmeden şahadete?
Aşk’ tır sonuçta doya doya yaşanan. Tutulmuştur gönüller bir kere, toprak olsa da ebedi döşek, Topraktan gelenleriz sonuçta.. Son durak toprak olacak elbet..
Satır satır okuyorum. Okudukça, ayrı bir aleme dalıyorum..
Her ifadede, ayrı bir anlam.. Her edilen sözü, elbette ki Çanakkale ile bağdaştırıyorum..
Anlam yüklü ifadelerin, tek vücut olmuş hali bir şiir bahsettiğim.. Misal, şu mısra:
“Padişahın kulağına varırsa, Tutun diye devlet emir verirse ,
Üç yüz atlı, beş yüz yaya yürürse
Dağlar, taşlar barut ile sislenir, Ölen ölür, anaları yaslanır.”
Uğruna ne şehitler düştü toprağa.. Vatan olunca mesele, gerisi teferruat oldu hep bize..
Çanakkale, bu demek işte.. Çanakkale’yi anlamak, Çanakkaleli olmak, olabilmek..İşte bu da bir önemle mesele..
Ne de gazel gelmiş, şu mısrada, şu ifade;
“Candarmalar genç efeyi sardılar, Kırk ölümden beğendiğin sordular;
Kızanları bir bir yere serdiler. Sarı Zeybek kara sürmez şanına,
Erlik için kıyar kendi canına.
Nasıl olsa uçar da can, kalır ten; Bir ah tuttu şu dağları derinden.
Sarı Zeybek vuruldu üç yerinden. ‘Yazık olsun Telli Doru şanına, Eğil de bak mor cepkenin kanına’ ”
Efelik şu sıralar, “bazen dağda, bazen de bağda..” demişte, geçenlerde bir bilen..
Ne korkusuz yüreklerde var olmuştur, vatan uğruna asıl Efelik, sonrasında adı kalmış, oluşmuştur bir ruhu tükenmişlik..
Hüseyin Nihal Atsız’ dan gelmiş ise o güzelim dizeler, düşünüp hayra yormak gerek..
Bahsettiğim bu şiirinde; “Sarı Zeybek gün batarken vuruldu. Nabızları yavaş yavaş duruldu,
Gözlerine kara perde gerildi, Yiğit başı düşüp kaldı yanına, Bakmaz oldu mor cepkenin kanına.” Şeklindeki bu dizelerin, mesajı da ne de anlamlıdır ayrıca?
Atsız olmuş ise ses veren, her ifadesi ayrı bir nefes kesen..
Düşündürüyor, düşündükçe düşündürüyor..
Vurgu net, söz net.. Bilir bunu yüce millet.. İşte bir gerçek;
“Sarı Zeybek öldü sanma, diridir; O, dağların yine eşsiz eridir”
Vatan sevdası ile yoğrulmuş yüreklere, ne yazın sıcağı, ne de kışın soğuğu, elbette ki vız gelir..
Çanakkale olmalı asıl mesele, Çanakkale Ruhu o vakit bir ayrı hissedilir..
Selam olsun, Çanakkale sevenlere, selam olsun burayı Çanakkale edenlere