İyi ama nasıl…? Adı ve projesi var aslında, sürüyor hem de. Kısacası; ‘Kentsel dönüşüm…’

Çanakkale için de bir vakit öncesine dek hayli gündemdeydi bu proje. Sosyal konutlar bölgesinde günlerce konuşuldu görüşüldü.

Sonrasında bir duraklama dönemi. Önemli bu konu adeta gündemden düştü.
Niyetim bu konudan bahsetmek değil. Dün cigara ve çay muhabbeti esnasında duyduklarım, ‘Kentsel dönüşüme engel yaratmak bu ’ dedirtecek türdendi.

Ne miydi o duyduklarım. Şimdi bir eski yapınız var. İki ya da üç katlı. Hatta müstakil bahçeli.  Şirin bir eski yapınız var. Müteahhit ile anlaştınız, Bi deyişle Kentsel dönüşümü kendiniz yaratacaksınız. Yapınız yıkılıyor ve bu esnada da çok ciddi bir sorun ortaya çıkıyor. Yıkım işi yapan iş kolunun, çıkan hafriyatı atacağı bir yer, koca Çanakkale’ de yok. Hal böyle olunca da alın size bir başka sorunun başlangıç süresi.

Adeta bu alanları yaratmak unutulmuş. Vay anasını.
Çanakkale komplo eski yapıları, depreme dayanıksız yaşam alanları ile bu sürece dahil olsa, yani Kentsel dönüşüme; yıkımı gerçekleşen binaların kalıntıları nereye atılacak…? Boğaza mı…? Hoş, koca boğaz yutar ya, hadi neyse…
Kentsel dönüşüm bence; Deprem kuşağındaki Çanakkale coğrafyası yaşayanlarına,  geleceğe yönelik sağlıklı yaşam alanları sunacak önem arz eden bir proje. Bu görüşte sanırım herkesle mutabıkız.

İyi de bahsettiğim konu için koca Çanakkale ne önlem aldı? Daha doğrusu yıkılan binaların enkazını oluşturan molozlar nereye atılacak? Duydum ki yokmuş…  Hal böyle olunca da, asla denilmeyecek söz; ‘Ay ne de hoşmuş…’
Önceki günlerde, Kentsel dönüşüm için konuşan yetkili isimin dediklerine TV haberlerinde kulak kabartmıştım.
Çevre  ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, kentimize komşu coğrafyanın güzel kentlerinden İzmir'de düzenlenen Kentsel Dönüşüm ve Stratejik Yaklaşımlar Kurultayı'nda konuşuyordu.

Sayın bakanın katıldığı bu etkinlikte, Türkiye'nin önde gelen çok sayıda inşaat firmasının temsilcileri de yer alıyordu.
 Bakan Özhaseki Kurultay katılımcılarına seslenirken; "Kimliksiz, sağlıksız şehirlere sahip olduk” şeklindeki sözü ile, bence duruma çok da güzel vurgu yapıyordu.

Konuşmasının devamında; “ Kimliksiz şehirde, 30 katlı bina yapılmış, yanında iki tane tamirhane de var. İki apartman var, sonra iki tek katkı ev. Bu hangi medeniyete ait? 

Olsa olsa arabesk medeniyet deriz.” tanımlaması ile hayli de traji komik tespitini cesurca dillendiriyordu.
Sayın Bakan özetle, ‘Sağlıksız şehirlere sahibiz’ tespitini kamuoyuna sunuyordu.
Belediyecilikte uzmanlaştığına dair bir sözü vardı ki, o da şöyle idi. ‘21 yıl büyükşehir belediye başkanlığı yaptım’
Bence sayın bakan bu çıkışı ile, Kentsel dönüşüm için hazırlıkları eksik kalmış kentlere bir serzeniş de bulunuyordu ya, neyse…

 "Emin olun bizler en eski kadim medeniyetleri kurmuş insanların torunlarıyız. Allah en güzelini vermiş, insanımız elinden geldiği kadar kirletmek için seferberlik ilan etmiş. Şehirlere yaşayan canlı organizmalar. Onların da bir ruhu vardır. Aynı insana benzerler. Şehirlerin kıymetini bilmek lazım. Doğru şehirler kurmamız lazım. Şehirlerin geleceği o şehrin yerel yöneticilerinin ufuklarıyla doğru orantılıdır. Vizyonu varsa orada yaşayanlar o şehirden keyif alır. Şehirler için dikkatli olmamız lazım. Şehire sahip çıkmamız lazım" vurgusu ile gelecek için önlem alınmamışlığın, ufuk meselesi olduğunun altını çizen sayın bakanın bu sözleri,  sizce de dikkat çekici değil mi…?

Neyse artık. Kim üstüne alınırsa…
Yine söz etmeden edemeyeceğim konunun altını çizeyim mi diye düşünüyorum da, düşünürken de bir yandan yazıyorum. “Çanakkale kentsel döşüm için yıkılacak binaların enkazını depolayacak bir hafriyat alanı acil bulmalı” diye…
Neden böyle diyorum, maazallah bir kötü senaryo başımıza gelse, yıkılan binaların enkazını denize dökmekten başka çaremiz olmaz.

Böyle olsa şu soru da sorulmaz mı kardeşim; “Yıkılan bina enkazları düşman mı da denize çökeceğiz?”
Böyle diyorum diye, Şom ağızlılık yaptığımı lütfen düşünmeyiniz.  Ne var ki bu da bir gerçek.
Sayın bakanın İzmir konuşmasında üzerine bastığı bir konu ve örneği de deprem üzerineydi.

Son 100 yılda 56 kez 6 şiddetinin üzerinde deprem olduğunu anımsatıp, depremlerde 83 bin can kaybı yaşandığını anlatan sayın bakan Özhaseki, işkembeyi  Kübradan atmıyor,  verilerde geçen önemli detayı  veriyordu.
Şimdi gelelim Çanakkale’ ye. Ne olacak bizim Kentsel dönüşümümüz…? Olacak mı, olmayacak mı…?
Olmaya başlasa, yıkımı gerçekleşen binaların enkazı ne olacak…? Molozları çuvallayıp, yol kenarlarına mı koyacağız…?

En resmi ağzın dediklerinden bahsetmeye devam edip, bir önemli ayrıntıyı da dile getirmek istiyorum. Sayın bakan; Türkiye'nin yapı stokunun 20 milyon civarında olduğunu söylüyor ve diyordu ki;

"Bizim biran önce bir seferberliğe başlayıp bunu çözmemiz lazım. Kimlikli, akıllı yeşil binaların ortaya çıkacağı ortam gerekiyor.

Yapacağımız teşviklerle bina bazında dönüşümleri tercih etmiyoruz ama alan bazlı dönüşümlere çok teşvik geliyor. İllere Bankası'na ait 21 sosyal tesis var. Satışa çıkardık. Türkiye'de yaralarımızdan biri kamu kurumları güzel bir yeri çeviriyor, tatil kampları yeme içme yerleri yapıyor. 21 tesisi satışa çıkardık. Buradan gelen parayı olduğu gibi kentsel dönüşüm hesabına atıyoruz.

Bir tesisimiz 10 milyon lira zarar ediyor. Niye devletin parasını böyle harcıyoruz? Sosyal tesislerin hepsi satılık. Diğer bakanlıklar da hepsi satacak. Onların hepsini bir havuza alacağız. İller Bankası'nın karları var, kredilerin yarısını bu havuza atacağız. Ben belediyelere kredi vermeye devam edeceğim. Su, kanala devam ama kültür merkezi, belediye sarayı, sosyal ve kültür merkezine kredi yok.”

Vallahi iyi olmuş. Hatırlıyorum da, hizmet diye inşa edilen bir çok kültür sarayı ve sosyal tesis, yılar sonra depreme dayanıksız diye yıkım yıkım yıkıldı. Paralar enkaz, enkazlar ise muhtemelen utanç abidesi oldu.
Kentsel dönüşüme gelince; Mesela Çanakkale’ de bu işlem başlasa, dönüşüme uğrayacak binaların enkazı ne olacak…?

Kentsel dönüşüme bu gün niye mi böyle taktım…? Sıkıntı büyük de ondan. Bahsettiğim depolama alanı yok ise, bu iş nasıl olacak?

Takmama neden şu anlatımı birlikte okuyunca, gerekliliğini bir kez daha anlayacağımızı düşünüyorum.
Kentsel dönüşüm şu kısaca;  “Şehirin bir bölümünün veya ciddi anlamda büyük bir kısmının proje kapsamında sistematik bir şekilde mevcut yapı stoklarının olası depremlere karşı toprak zeminin ve üzerindeki yapının risk değerlerinin belirlenmesi, olası depremde yıkılması ve yıkılırken çevredeki diğer yapılara zarar vermesi olasılıklarının da içine katılarak,  riskli toprak zemin ve riskli yapıların kullanım dışına çıkarılarak,  yerine toprak zeminin yapısına uygun temelli yapıların yapılması ve bu sayede olası depremlerde yaşanabilecek can ve mal kaybının en aza indirmek için yapılan kamusal çalışma.”

Hadi buyurun şimdi ne olacak…? Dönüşüm başlayınca mı, hafriyat alanları bulunacak?
Benden bu günlük de bu kadar. Haydin hoşça kalın…